And you're like translate Turkish
8,737 parallel translation
I'll wait and eat with you. Goodness, you're just like my...
- Bekleyip seninle beraber yiyeceğim.
Oh, we're glad you had fun. Blue Icees and a trip to The Container Store? It's like I died and went to the post-mortem, neuron-induced hallucination commonly mistaken as heaven.
Container Store'a yaptığımız gezide buzlu şeker alınca ölmüşüm de genelde cennet olarak karıştırılan ölüm sonrası nöron halisünasyonuna gitmiş gibi oldum.
And I know that you're wondering, like, why haven't I called a service.
Neden tamirci çağırmadığımı merak ediyorsundur,
And you're, like, totally successful and rich now, right?
Ve şimdi de çok başarılı ve zengin olmalısın, değil mi?
And in extreme situations, like the one you're in right now, you have no choice. You're the only one who can help her.
Aşırı durumlarda da şu an içinde buluduğun durum gibi seçeneğin yok.
You're the most confident woman in the world, and if someone like you can be human, then I don't have to feel bad about chickening out with girls.
Sen dünyadaki en kendinden emin kadınsın. Senin gibi biri bile normal insanlar gibi olabiliyorsa kızlardan çekiniyorum diye üzülmeme gerek yokmuş demek ki.
But you're really pretty, and you smell like a pear.
Ama çok güzelsin ve armut gibi kokuyorsun.
Yeah, you're a 17-year-old girl, think you're the center of your father's universe, and then you find out something like that.
Evet, 17 yaşında bir kızsın babanın hayatının merkezinde olduğunu düşünüyorsun ve bunun gibi bir sorun ortaya çıkıyor.
It's time for someone to say it like is and make our country great again. Garrison, what do you think you're...
Ülkemizi eskisi gibi güzelleştirmemizin gerektiğini, birinin söyleme zamanı geldi!
I-It's like a novel, and you're asking - a novelist to burn her book.
- Bir roman gibi düşün, sen ise yazardan romanını yakmasını istiyorsun.
Shut up! You guys, you're not gonna regret this, I promise, and look, like I said,
Buna pişman olmayacaksınız söz veriyorum, ve dinleyin, dediğim gibi, size asla zarar veremem ben.
I'm sorry we're early, but it started to snow in Tahoe and you know there's nothing like fresh powder.
Üzgünüm erken geldik ama Tahoe'ya kar yağmaya başladı ve taze kar gibisi yoktur.
Maybe if you told me in code, like you're an apple and he's an orange.
Belki şifreleyerek anlatsan mesela sen elmasın, o portakal falan.
Lift your arms, palms up, like you're holding a double goat cheese and anchovy pizza.
Kollarını kaldır, avuç içini aç çift kat keçi peynirli ve ançüezli pizzayı tutuyormuş gibi.
And you're just treating them like shit, yes.
Ve sen onlara bok gibi davrayınorsun.
My orchestra... you're treating them like shit and they don't deserve to be treated like that, okay?
Orkestrama... Bok gibi davranıyorsun ve onlar öyle davranılmayı hak etmiyorlar, tamam mı?
You know, you brag about being free and modern, but you're really just selfish... alone and sad and too weak to put up with it like the rest of us do.
Özgür ve modern olmakla böbürleniyorsun ama aslında bencilsin yalnız, üzgün, bunlarla hepimiz gibi baş edemeyecek kadar zayıfsın.
And yeah, Filly Cheesesteak's a female in a male field, but she's breaking from a single-figure draw, she's a demon on mud and we both know you don't bring in a jockey like Santiago if you're just there for the juleps.
Ve evet, Filly Cheesesteak erkeklerin arasındaki bir kadın ama tek başına zafere koşuyor toprağa gelince tam bir şeytan ve ikimiz de biliyoruz ki oraya sadece içki içmeye gitmediysen Santiago gibi bir jokey getirmezsin.
Or is it maybe that you're treating new Doug like old Doug and not even giving him a chance?
Belki de yeni Doug'a eskisi gibi davranıp ona şans vermiyorsundur?
You and your bloodthirsty brother say we're partners in this holy war against Amara, and yet... Trussed like a chicken.
Sen ve kana susamış kardeşin Amara'ya karşı olan kutsal savaşta ittifak olduğumuzu söyledi ama böyle mi güveniliyorum?
You're a weaselly, little troll, and I don't like you, and I don't respect you, and I think you're pathetic.
Sen kurnaz küçük bir trolsün. Senden hoşlanmıyorum. Sana saygı duymuyorum ve bence acınacak bir haldesin.
And you're growing up real fast, and if you want to be a man someday, you're gonna have to act like one.
Çok çabuk büyüyorsun günün birinde adam olmak istiyorsan, adam gibi davranmak zorundasın.
Oh, just like you and Agent Andy- - he doesn't exist, but you're taking his death quite seriously.
O da gerçekte yok ama sen, ölümünü bayağı ciddiye alıyorsun.
It's interesting your father didn't help around the house and Howard doesn't help, either, so... in a way, Howard's not only like your father, but he's also like the child that you're afraid to have.
Babanin ve Howard'in ev isine yardim etmemesi ilginç oldu yani Howard babana benzemekle kalmiyor ayrica sahip olmaktan korktugun çocuga benziyor.
And just like that, you're the ballsy prosecutor running for state's attorney on an anti-corruption ticket.
Sonrasındaysa yolsuzluk karşıtı eyalet avukatlığına doğru koşan, taşaklı bir savcı olacaksın.
There are no fish and no animals, except for the cow and she's not gonna live forever, so... like it or not, you're looking at our future.
Etrafta balık ya da herhangi bir hayvan da yok. Tamam ineğimiz var ama o da bir gün ölecek. Hoşunuza gitse de gitmese de şu an geleceğimize bakıyorsunuz.
Wait a minute. So you're telling me that you married a man who loves books, he looks just like the boy in the painting, and your name is Cynthia?
Kitapları seven bir adamla evli olduğunuzu bu resmin onun çocukluğuna benzediğini ve isminizin Cynthia olduğunu mu söylüyorsunuz?
You stay strong, And tell everyone you're proud of how you look. Like this.
Güçlü kaldığınızı kanıtlayıp insanlara görünüşüzle gurur duyduğunuzu söylemelisiziniz.
She was like, "you're the one that I want, and he was like" tell me more, tell me more "...
Candace "İstediğim sensin" diyor. Justin "Anlat, daha çok anlat." diyor.
Well I hope you like when contestants take five random ingredients and then professional chefs jump them, because you're about to get Ahhh! Chopped!
Umarım yarışmacıların rastgele beş malzemeyle yemek yapmasını ve jürilerin onları değerlendirmesini seviyorsundur çünkü birazdan doğranacaksın!
And, uh, if you're smart like your wife, pretty soon you're gonna realize you've got one move left...
Karın kadar akıllıysan çok yakında yapacağın tek bir şey kaldığını anlarsın.
So it's like all is forgiven, and you can throw off your troubles and your clothes, and you're like out of the dark and into the light, full speed ahead.
Her şey affedilir. Bütün sorunları ve giysileri çıkarıp atarsın ve karanlıktan ışığa geçmiş gibi olursun. Hem de tam hız.
Well, you know, since it seems like we're committing to Malibu here, and Phil's out on strike, thought I'd take it upon myself to give her a little makeover.
Görünüşe göre Malibu'da yaşamaya devam edeceğiz ve Phil de gittiğine göre, Malibu'ya biraz şekil vereyim diye düşündüm.
And just like that, you're a Klingon-Sanskrit junkie.
Böylece Klingon-Sanskrit keşi oluverdin.
You're not that nice to me and you're weird. And I tell myself to stop thinking about you, but every time you show up, it's like boom, feelings.
Bana iyi davranmıyorsun, tuhafsın ve kendime seni düşünmeyi bırakmamı söylüyorum ama seni her görüşümde hisler ortaya çıkıyor.
Then take your seats and listen closely to the war stories, like you're at the movies.
Sonra yerlerinize oturun ve tıpkı filmlerdeki gibi savaş hikayelerini dikkatlice dinleyin.
See, when Naz is officially off the roster, you're going to be looking for a more permanent replacement here at the CJC and I'd like to be considered for that position.
Naz resmen kovulduğunda ÇTYK'da daha kalıcı birini arayacaksınız ve ben de o kişi olarak değerlendirilmek istiyorum.
And now... I'm, like, 59 % sure you're innocent.
Ama şimdi masum olduğuna % 59 emin gibiyim.
See, I want this up and running inside of 24 hours, or you're not gonna like the tone of my voice anymore.
Bunun 24 saat içinde çalışmasını istiyorum yoksa artık ses tonum hoşuna gitmeyecek.
So, you're saying that one day, you want to marry Valencia, have kidlings and, like, live happily ever after.
Yani diyorsun ki, bir gün Valencia ile evlenmek istiyorsun, çocuklar falan, mutlu son gibi...
Well, I mean, I know in the movies there's usually a montage where they play really serious music, even though you're just watching somebody type really, really fast, and then it says, like, "server acquired," and then boom, something's hacked.
- Yani biliyorum filmlerde sadece çok hızlı yazı yazan birini izliyor olsan bile çok ciddi müzik çaldıkları bir sahne oluyor ve sonra "sunucu sağlandı" yazıyor bir anda ve bir şeyler hacklenmiş oluyor.
You're trying to undo the events at the bar, and acting like a madman's not gonna make that happen.
Bardaki olayları geri almaya çalışıyorsun ve kaçık gibi davranmanın buna hiçbir faydası olmayacak.
You're acting like a child, and I am sick of it.
Çocukça davranıyorsun, ben de buna uyuz oluyorum.
You're not a cop and I've been treating you like one.
Sen polis değilsin ve ben sana polismişsin gibi davrandım.
We're just worried the relationship is so new and it's hard to tell someone your with, that you don't like something about them
İlişkinin yeni olması sebebiyle karşındakine hoşlanmadığın şeyleri söylemenin zor olduğunu düşünüyoruz.
You're a liar and an addict, and... And I have no respect for people like you.
Yalancı ve bağımlı senin gibi insanlara saygı duymayacağım.
You're like, the stoic by-the-book veteran and I'm the fun guy who...
Sen kurallara uyan kurt polis ben de...
But we're going to avoid phrases like "you always" and "you never", and instead put it in terms of how we feel.
Yalnız "sen hep" ve "sen hiç" gibi kalıplar kullanmayacağız. - Onun yerine hislerimizi basitçe aktaracağız. - Tamam.
Yeah, like when you're 14 and take a shower with your cute cousin.
Evet, tıpkı 14 yaşımdayken tatlı kuzenimle duş almam gibi.
That doesn't mean I don't love you and miss you like crazy when you're not here.
Bu seni sevmediğim ve sen yokken deli gibi özlemediğim anlamına gelmez.
Two, Another stunt like that on shift and you're out of here.
İki, bir kez daha vardiya saatinde böyle bir şey yaşanırsa, kovulursunuz.
and you're welcome 67
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're wrong 34
and you're not 153
and you're safe 20
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're 261
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're wrong 34
and you're not 153
and you're safe 20
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're 261