And you're not translate Turkish
15,222 parallel translation
Yeah, we're gonna get you up and moving, but there's not gonna be any farm work for you in the foreseeable future.
Seni ayağa kaldıracağız ama uzun bir süre boyunca çiftlik işi yapamayacaksın.
But you're still looking at me the same damn way like I shit in your scrambled eggs, and that's not gonna work.
Ama sen bana hâlâ aynı şekilde bakıyorsun lan. Omletine sıçmışım gibi sanki. Ama böyle olmaz.
The only way she finds out is if you tell her, Tasha, and you're not gonna tell her ; you know why?
Öğrenmesinin tek yolu ona senin söylemen Tasha ve sen de söylemeyeceksin. Neden?
This is my room and you're my girl, or at least you were a day ago, so I'm not going anywhere.
Burası benim odam ve sen benim kızımsın. En azından bir gün öncesine kadar kızımdın. - O yüzden bir yere gitmiyorum.
You're not on the case anymore, and her mom has the consent forms.
O artık senin hastan değil. Annesi izin formlarını imzaladı.
And you're not a widow anymore.
Artık dul da değilsin.
He's not my boyfriend and he's probably not even my friend anymore and you're supposed to be moving on, Brandon.
Erkek arkadaşını ıslahevinde ziyarete gitmek mi? O benim erkek arkadaşım değil ve hatta belkide arkadaşım bile değil ve sende sözde hayatına devam edecektin Brandon.
- No. She's not, because she's out there, and you're in here.
İyi değil, çünkü o dışarıda sen ise buradasın.
And you said yourself there are things that you did in your past that you're not proud of.
Ve sen kendin söyledin, senin de geçmişinde gurur duymadığın şeyler var.
There is going to come a time where you're gonna have to choose between yourself and them, and I am not going to let you throw your life away for either one of them.
Kendin ve onlar arasında bir.. seçim yapman gereken... bir zaman gelecek, ve ikisinden biri için kendi hayatını bir... kenara atmana izin vermeyeceğim.
Scottie, I have something to ask you, and you're not gonna like what it is.
Scottie, sana bir şey sormam gerek, ve bundan hoşlanmayacaksın.
I don't know if you've noticed, but we're already in the ring, and you're not in my class.
Farkettin mi bilmiyorum, ama biz çoktan ringdeyiz, ve sen benim sınıfım değilsin.
Then you're gonna have to tell me the truth about everything right now, and it's not gonna be protected by attorney-client privilege, and you're gonna have to trust that I'm not gonna turn you in.
O zaman bana hemen tüm gerçekleri söyleyeceksin ve avukat müvekkil gizliliği altında korunmayacak. Seni ele vermeyeceğim konusunda bana güvenmen gerekecek.
Said she knows you're a fraud, she's not gonna take it back, and now that she's figured out that I've been a part of it, she can't stand the sight of me.
Senin bir sahtekar olduğunu bildiğini, bunu geri almayacağını söyledi şimdi de işin içinde benim de olduğumu öğrendi ve yüzümü görmek istemiyor.
You're goddamn right that's what she's doing, but that's not all she's doing, because from the second that she found out about you, she's had to lie for you, and she still treated you like family, and it cost her everything.
Tamamen haklısın, bunu yapıyor ama tek yaptığı bu değil çünkü senin hakkındaki gerçeği öğrendiği andan itibaren senin için yalan söylemek zorunda kaldı, hala sana ailedenmişsin gibi davranıyor ve bu ona çok şeye mal oldu.
And the fact is, you're not a goddamn lawyer.
Ve de gerçek, senin bir avukat olmadığın.
- Sheila, you take that stand, and you're gonna say things that hurt us, which means Harvey is going to say things that hurt you and I will not be able to handle that.
- Sheila, o kürsüye çıkacaksın ve bize zarar veren şeyler söyleyeceksin. Bu da demek oluyor ki Harvey de seni incitecek şeyler söyleyecek... -... ve ben bunu kaldıramam.
And the fact is, you're not a goddamn lawyer.
Ve gerçek de, senin bir avukat olmaman.
Donna, he may not be my enemy, and you may not be my enemy, but as long as we're in this trial run, I'm not trusting you with anything.
Donna, o benim düşmanım olmayabilir sen benim düşmanım olmayabilirsin ama bu duruşma devam ettiği sürece hiçbir konuda sana güvenmiyorum.
You try this in court, Gibbs is gonna prove you're not married, and Rachel's gonna go to jail for perjury.
Mahkemede bunu denersen Gibbs evli olmadığını ispatlar ve Rachel yalancı şahitlikten hapse girer.
Mrs. Danner, can you tell the jury why it is that you're here today testifying and not your son Clifford?
Bayan Danner, jüriye bugün oğlunuz yerine neden sizin ifade verdiğinizi açıklayınız?
Oh, I don't know, maybe the fact that Mike is working on a closing to keep himself out of jail and you're not working on it with him.
Ne bileyim, Mike'ın kendini hapisten kurtarmak için kapanışı için çalışması ve senin ona yardım etmiyor oluşunla ilgili.
And somewhere in this building there are 12 people deciding whether or not you're a fraud and you're sitting here doing the exact thing that they're accusing you of.
Ve bu binanın bir yerinde 12 kişi senin sahtekâr olup olmadığına karar vermeye çalışırken sen de burada oturup, seni suçladıkları şeyle meşgul oluyorsun.
The truth is, you would have made a good lawyer, but you're not one, and I'm gonna put you away.
Gerçek şudur ki, iyi bir avukat olabilirdin ama onlardan biri değilsin ve seni silip süpüreceğim.
You want someone to tell you that what you're thinking is okay, and I'm not going to do that.
Düşündüğün şey için birinin gelip "doğru düşünmüşsün" demesini istiyorsun ve ben demeyeceğim.
No, Harvey, I think he made you feel guilty, and now you're not seeing clearly.
Sanırım o, seni suçlu gibi hissettirdi sen de ne gördüğünü çözemiyorsun.
Because if you're gonna rob us of the next two years of our lives, I am not gonna stand here and watch you do it.
Çünkü hayatımızın iki senesini çalacaksan burada durup yapmanı izlemeyeceğim.
Okay, you tell them that, and they're gonna tell you and your felon husband to go to hell. That's not gonna happen.
İyi, bunu onlara da söyle de onlar da sana suçlu eşinle cehenneme gitmeni söylesinler.
I know what you're doing, and it's not gonna work.
- Ne yaptığını biliyorum.
But I understand Rachel is getting married tomorrow, and I'm telling you, if you're not there for her, you will regret it for the rest of yours.
Rachel'ın yarın evlendiğini biliyorum ve sana eğer yarın onun yanında olmazsan ömrünün sonuna kadar pişman olacağını söylüyorum. Rachel?
But since you're not me, you didn't receive an invitation, and you don't know when and where the meeting is taking place.
Sen, ben olduğundan beri, bir kez bile davet edilmedin. Toplantının ne zaman ve nerede gerçekleşeceğini bilmiyorsun.
Please tell me you're not gonna try and kill me again.
Lütfen bir daha beni öldürmeye çalışmayacağını söyle.
But if you cause a problem, then it doesn't matter if you're innocent or not, so sit down and shut your mouth.
Eğer problem çıkarırsanız, masum olup olmamanız fark etmez. Yani oturun ve çenenizi kapalı tutun.
I'm ready, and you're not.
Ben hazırım ama sen değilsin. - Deniyorum.
And I've determined that you're not ready.
Hazır olmadığına karar verdim.
And if you're offended, do not write a blog.
Bundan rahatsız olduysanız blog yazısı yazmayın.
Get in the fucking Jeep and remember why you're not on the pavement with him.
Şu siktiğim Jeep'ine bin ve neden onun gibi yerde yatmadığını unutma.
I've seen how you get when you're obsessed and it's not pretty.
Bu konuya takmış görünüyorsun ve bu hiç sevimli değil.
You're not fine, you're hurt and angry, and you're not gonna get any better by ignoring it...
İyi değilsin. İncinmiş ve kızgınsın ve bunu görmezden gelerek daha iyi olamazsın.
After the memory wipe, you're gonna have to win my trust back, and that's not gonna be easy.
Hafızam silindikten sonra güvenimi geri kazanmak zorunda olacaksın ve bu hiç kolay olmayacak.
And hypothetically, if you're not sick, if you're just nursing your wounded pride about what happened yesterday, you should be at home doing that too.
Diyelim ki hasta değilsin ve dün olanlardan ötürü incinmiş gururunu tedavi etmek istiyorsan onu da evde yapmalısın.
You do not get to call me out of the blue after five years of nothing and pretend like we're okay.
Beş yıl sonra hiçbir şey yokmuş ve aramız iyiymiş gibi birdenbire beni aradın.
If that's not what you're looking for, then maybe you should start making some changes, inside and out, you know.
- Öyleyse bazı değişiklikler yapmaya başlamalısın. İçeride ve dışarıda.
Well, that might depend on who you're not telling and what you're doing.
Bunu kimden sakladığına ve ne yaptığına göre değişir.
You're not a cop and I've been treating you like one.
Sen polis değilsin ve ben sana polismişsin gibi davrandım.
And you're not gonna tell her neither.
- Ve sen de ona söylemeyeceksin.
And frankly, I'm not just gonna drop all my shit yet again, because you're short a sidekick.
Ve açıkçası her şeyi bırakıp yine bir ortağa ihtiyacın var diye seninle gelmeyeceğim.
And when you're not there to stop me, when nobody else is, I'll go.
Beni durdurmak icin sen ya da bir baskasi olmadigi bir anda da gidecegim.
And, I mean, you're teaching me aikido, and if aikido means not to kill, then that means that you're - -
Bana aikido ogretiyorsun ve aikido, oldurmemekten geciyorsa o zaman sen de...
You find me, you kill two of my men, and you're smart enough to know that I'm not gonna let this slide.
Beni buluyorsun, iki adamımı öldürüyorsun ve bunu boş verip geçmeyeceğimi bilecek kadar akıllısın.
And however much you scavenged, it's not good enough, because you're still in a serious, serious hole after today.
Ayrıca ne kadar toplarsanız toplayın, yeterli değil, çünkü bu gün olanlardan sonra çok ciddi göt altındasın.
and you're welcome 67
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're wrong 34
and you're like 53
and you're safe 20
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're 261
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're wrong 34
and you're like 53
and you're safe 20
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're 261