Fiver translate Turkish
263 parallel translation
Shall we give him a fiver?
Ona bir beşlik verelim mi?
First, have you got a fiver in your pocket?
Önce, cebinde beş pound var mı?
A fiver, please.
Beşlik, lütfen.
- You haven't change for a fiver, have you?
- Bir beşlik bozamasın, değil mi?
Cost you another fiver.
Sana bir beşliğe daha patlar.
Now ain't that worth a fiver?
İşte bu bir beşlik etmez mi?
Give me a fiver for wool.
Yün için bana bir beşlik ver.
Shall i bet you a fiver that i kiss her before tranas?
Beş papele bahse girelim, Tranas'a varmadan onu öpeceğim.
Put down an extra fiver for me.
Benim içinde bir beşlik oyna.
- A fiver?
- Beş sterlin mi?
Yeah, they're not only asleep I'll bet you a fiver they're drunk.
Evet, sadece uyumakla kalmıyorlar bahse girerim ki ayrıca sarhoşlar da.
Just an ordinary eight-to-fiver with a yen for picket fences.
Sadece yolunu gözleyenler için rutin şekilde sabah sekiz, akşam beş.
Go to the shop, and buy a fiver's worth of dolly mixtures.
Dükkâna git de kendine beş penilik şeker al.
Give me that fiver back, and I'll give you a tenner.
O beşliği bana ver, sana bir onluk vereyim.
Would you care to risk a fiver?
Bir beşlik riske etmek ister misin?
Here's a fiver for your apple.
Al. Elman için beş dolar.
- We'd better give'im a fiver.
- İyisi mi ona bir beşlik verelim.
You bought me an expensive meal and... gave me a fiver for services which I didn't render.
Bana pahalı bir yemek ısmarladın ve beş dolar verdin hem de yapmadığım bir iş için.
If we put this fiver on the line and if we let it ride and if we make only 1 0 passes,
Şu beş kağıdı ortaya koysak... ve bir şansımızı denesek.
ONLY I AIN'T GONNA PAY MORE'N A FIVER 'CAUSE IT AIN'T WORTH IT.
Ama beş papelden fazla vermem, çünkü değmez.
Fiver?
Beşlik?
But the police slip him a fiver now and then, you know.
Yine de polisler ara sıra eline bir beşlik sıkıştırır.
A fiver down, must be my final offer.
- Bir beşlik. Son teklifim.
That and the fiver for the briefcase and the umbrella.
Çanta ve şemseyi alırım. Hayır.
And the two pens in your breast pocket And the chair's yours and a fiver
Sandalye ve beşlik sizin bir de dürbün.
Fiver? - Yeah, all right.
- Tamam, olur.
A good heavy necklace of the same, worth a fiver at least.
Yine gümüşten, ağır bir kolye. En azından bir beşlik eder.
Fiver.
Beşçi.
I think it's safe now, Fiver.
Sanırım artık güvendeyiz, Fiver.
- It's only that runt, Fiver. Jumping at bluebottles again.
- Sadece şu çelimsiz Fiver mavi sineklere zıplıyor.
- Fiver found it, Toadflax.
- Onu Fiver buldu, Toadflax.
All right, Fiver.
Tamam Fiver.
Now, stop it, Fiver.
Kes artık şunu Fiver.
Fiver.
Fiver.
Fiver, I've been thinking about what you said.
Fiver, söylediklerini düşündüm.
Fiver and that other half-size, we're all in.
Fiver ve diğer küçükler yoruldu.
Fiver, get on, quickly.
Fiver, hadi bin hemen.
- Suppose Fiver's all wrong?
- Belki de Fiver yanılıyordu?
Come along, Fiver.
Hadi gel Fiver.
Fiver, you go in.
Fiver, sen dene.
- What do we do now, Fiver?
- Şimdi ne yapacağız Fiver?
Let me get this straight, Fiver.
Bakalım iyi anlamış mıyım Fiver.
Frith may have made it, but Fiver found it.
Frith yapmış olsa da bulan Fiver.
This place is as safe as Fiver said it was.
Burası Fiver'ın da söylediği kadar güvenli.
- It'll be perfectly safe, Fiver.
- Her şey yolunda gidecek Fiver.
Fiver, there's been some trouble.
Fiver, kötü bir haberimiz var.
- Fiver.
- Fiver.
Wake up. Fiver, wake up.
Uyan Fiver, uyan.
Just a fiver...
Yalnızca bir beşlik...
I'll give you a fiver for the lot.
Hepsi için beş kron veririm.
Well, here's a fiver for your...
Pekâlâ, işte sana bir beşlik -