English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm not going out

I'm not going out translate Turkish

948 parallel translation
If he's the son I know, he's not going to just let out his temper and cut you off.
Benim tanıdığım oğlum her şeyi öğrenmiş olsa da seni kovmaz.
No, I'm not going out.
Hayır. Dışarı çıkmayacağım.
I'm to tell you not to come too late. because we're going out.
Çok geç kalma, dışarı çıkacakmışsınız.
He'll be hysterical when he finds out I'm not going to live here with you.
Burada sizinle yaţamayacađýmý öđrenince kendinden geçecek.
Well, I'm not going out alone for all the world to see.
Tüm dünyanın gözü önünde yalnız çıkamam.
I'm not going to let you out of my sight this time... not till we're married.
Evlenene kadar gözümün önünde olacaksın.
I hope she's not going to visit her mother out on Long Island again.
Umarım yine Long Island'daki annesini ziyarete gitmiyordur.
- I'm not going, you get out of here!
- Gelmiyorum. Defol buradan!
Keep her out of this. All I'm telling you is we're not going to sue.
Onu bu işin dışında tut.
I'm not going to be cheated out of my Christmas by a cracked up airplane.
Düşmüş bir uçağın Noelimi berbat etmesine izin vermeyeceğim.
I'M NOT GOING TO WALK OUT ON THIS-
Sana gitmeni söylemiştim... - Buradan bir yere ayrılmadım... - Şist!
I've kept that bunch out of Bonanza Creek, and I'm not going into the hills to look for them until you, all of ya, get off your bellies.
Adamları Bonanza bölgesi dışında tutuyorum....... ve sizler, hepiniz kıçınızı kaldırmaya karar verene kadar peşlerinden dağlara falan gitmiyorum.
I'm not going to bring Gallant Lady out before a rabble like this.
Gallant Lady'yi böyle bir kalabalığın önünde indirmem.
- l'm not going out there. I'm no clown!
- Gelmiyorum işte. Beni maskara ettin.
Look Raghu... I'm telling you again! That baby isn't going to be born in this house lf she wants to have her bastard, let her go elsewhere I'm not going to let the honour of my family be tainted I'm going to throw this wanton woman out!
Bak Raghu tekrar söylüyorum.
I'm not used to going out with a married man.
Evli bir erkekle dışarı çıkmaya pek alışık değilim.
But I'm not going to turn to you out of loneliness.
Ama seni yalnızlığa terketmeyeceğim.
I'm not going out there and make a fool of the air service... in front of 40 foreign nations and the world press.
Bu şekilde 40 yabancının ve dünya basının önünde... hava kuvvetlerini rezil edemem.
I'm not going out of my mind.
- Aklımı kaçırmadım.
She misunderstood. I told her not to bother to make lunch... that I was going out, and then I changed my mind.
Ona sıkılmamak için öğlen yemeğine gittiğimi söyledim dışarı çıktım, ve sonra fikrimi değiştirdim.
HE'S GOT TO GO OUT. GEORGE, I'M NOT GOING TO MOVE A FINGER
George, seni dışarı çıkartmak için zor kullanmayacağım.
I'm not going to be screaming out for water while it eats my eyes out.
Gözlerimi oyup çıkarırken su için çığlık atmayacağım.
I'm not going to let you make anything dirty out of this!
- Bunu kirletmene izin vermeyeceğim.
I'm not going to relax until we get on that freeway and out of L.A.
Kendimizi şu otoyola atıp Los Angeles'tan çıkana dek rahatlayamam.
- But I * m not going out.
- Ama dışarı çıkmayacağım.
You're not going to believe this, Sam, but before I put on this Buster Brown outfit, I went out with a couple of nice girls and never had any complaints.
Buna inanmayacaksın ama şu Buster Brown üniformasını... giymeden önce birkaç iyi kızla çıktım, hiç şikayet eden olmadı.
And I'm not going to try to back out of this one.
Hayır, bu kez sözümden caymıyorum.
Meaning, from now on, I'm not going to let you out of my sight, sweetheart.
Yani şu andan itibaren seni gözümün önünden ayırmayacağım tatlım.
I'm not going back out there.
Oraya geri dönmüyorum!
Get out! No, I'm not going.
İnmeyeceğim!
I'm not going out, like to shop.
Alışverişe gitmiyorum.
I'm not going to get you out of this.
Sizi o bataklıkta bırakıyorum!
Not like relationships between people but the thing is, if I'm going to move out and give up my pupils I'll have to know for sure.
İnsanlar arasındaki ilişkiler gibi değil. Fakat gerçek şu ki, eğer ortalığa çıkıp, öğrencilerimden vazgeçeceksem... Kesin olarak bilmeliyim.
- I'm not going out... I can't even stay here.
- Gitmiyorum dedim.
I'm not going to sit around for somebody to make chopped liver out of me.
Burada oturup birinin ciğerimden pirzola yapmasını beklemeyeceğim.
I'm not going out with you anymore.
Bir daha seninle dışarı çıkmam.
I'm not going to keep running out for water.
Suyumuzun tükenmesini istemiyorum.
I want you to know that, Ellen, because we're not going to get out of here.
Buradan kurtulamayacağımız için şunu bilmeni istiyorum Ellen.
If I start to pull your hair out, I'm not going to stop at your wig.
Eğer saçını çekmeye başlarsam, peruğunda durmam.
But I'm not going out that door.
Fakat ben o kapıdan çıkmayacağım.
If Mr. DuBruis is not here in five minutes, as you promised, I am going to pull Ambuli Copper off the market and close you out.
Söz verdiğiniz gibi Bay DuBruis 5 dakika içinde burada olmazsa Ambuli Bakır hisselerini sizin alımınıza kapatacağım.
Maybe I'm 150 years out of style, but I'm not going to be fodder for any inhuman monster.
Belki 150 yıl önce modam geçti ama hiçbir zalim canavara yem olmayacağım.
- I'm not going out.
- Artık dışarı çıkmıyorum.
Well, maybe I got something to say about who's going out and who's not!
Sanırım kimin çıkıp kimin çıkmayacağını ben de söyleyebilirim!
Even if you were to betray not just those of your generation, but yourself and the truth, you'll never find out what I'm going to do.
Yalnızca bizim kuşağımıza değil, kendine ve hakikate de ihanet etmiş olsan bile... Ne yapmaya niyetli olduğumu asla öğrenemeyeceksin.
Look, Amy, I'm not going to... just go out there and blatantly accuse them.
Bak, Amy... durup dururken onları suçlamayacağım.
I'm not going out with you.
Seninle çıkmıyorum.
I'm going out with a guy, but it's not serious.
Biriyle çıkıyorum ama pek ciddi bir ilişki değil.
I am not going to go out shot of the this thing.
Burdan dışarı çıkmayacağım. Kendimi bu şeyden dışarı fırlattıracak değilim.
I'm not going to clean it out.
Yine ben temizleyeceğim.
I'm not really going out.
Gerçekten dışarı çıkmıyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]