It's just you translate Turkish
30,627 parallel translation
It's okay, you've been busy just sit down, let's eat.
- Sorun değil, sen meşgulsün. Hadi yiyelim.
It's the only true thing you just said.
Doğru söylediğin tek şey buydu.
And you can't come into my house, and just take this and do what ever you want with it, without asking me, because it's mine too.
Ve evime gelip bunu öylece alamazsın. Bana sormadan da bununla istediğin şeyi yapamazsın çünkü bu bana da ait.
You get stuck in orbit or captured by the enemy, you'd just bite into that thing and it's see ya soon, you big baboon.
Yörüngede hasta olursan veya düşman hattında yakalanırsan o şeyi ısırıyorsun ve sonraki durak tahtalı köy.
Hey, listen, that's a total double standard and I get it, but what you just said, you should never share with anyone.
Çifte standart, anliyorum ama az önce söyledigin seyi kimseyle paylasmamalisin.
It's just that sometimes you have to act harshly to create a teachable moment.
Sadece bazen öğretici olmak için sert davranman gerekir.
Just do me a favor, when you finally get there, tell me what it's like.
Bana bir iyilik yap, sonunda oraya çıktığında nasıl bir yer olduğunu bana da söyle.
So, it's just you and your daughter?
Ee, sadece sen ve kızın mı varsınız?
It's just... how do you tell your brother that you're...
- Kardeşine nasıl söylersin...
Honestly, even with Coulson's signature, do you know how hard it was for me to find someone with a ROY-G-BIV clearance just so I could unredact these files?
Açıkcası, Coulson'ın imzasıyla bile bu dosyaları düzenleyebilmek için yüksek seviye yetkisi olan birini ne kadar zor oldu biliyor musun?
You just, it's just like blowing up a balloon, right?
Bir balon şişirmek gibi.
Hey, listen, i-i know I've owed you a phone call since everything went down, it's been crazy out here, just... you know.
Hey, dinle lütfen, biliyorum aramam gerekirdi herşey mahvolduktan sonra, ama burda da herşey yolunda değildi.
Even if we knew which direction to go in, which we don't,'cause your gross adult nephew clearly just put you on his lap so he could rub his dick on your butt, it's gonna be dark soon.
Hangi yöne gideceğimizi bilsek bile hava kararmak üzere ama ne yöne gideceğimizi bilmiyoruz çünkü senin o iğrenç yetişkin yeğenin sırf sikini kıçına sürtmek için seni kucağına oturtmuş.
Someone literally pays you just over minimum wage to clean out their fridge, for an example, and, uh, if you're real lucky, when you get there, it's your ex-boyfriend from college.
Örneğin buzdolaplarını temizlemen için biri sana asgari ücretten biraz fazlasını beriyor ve şansın yaver giderse seni tutan üniversiteden eski sevgilin oluyor.
You know, in addition to just the sadness that I would feel if my kids can never see a glacier, the way I saw when I went up to Alaska, uh, you know, that's the romantic side of it.
Bunların yanında, Alaska'ya gittiğimde gördüğüm gibi çocuklarımın buzulları görememesi ihtimalinin hüznü de var.
You seem to have an incredibly positive attitude, just about everything though. It's amazing.
Bu konuya inanılmaz derecede olumlu bir yaklaşımınız var.
It's just that the IRS called to double-check on your age because the number they issued you is brand new.
Vergi dairesi, yaşından emin olmak için geri aradı. Çünkü sana verdikleri numara yeni gibiymiş.
It's just gonna take plenty of moves to get there, and if you wanna keep playing,
Oraya girmek için bir sürü hamle yapacağız... ve oynamaya devam etmek istiyorsak,
You walk into that room without any skill, without any training, it's not just your career on the line, Tomas.
O odaya sıfır yetenek, sıfır eğitimle adım atarsın ve ipin ucunda sadece kariyerin olmaz Tomas.
But, you know, it's not just the Griffins who work hard to make Family Guy what it is.
Ama şunu bilmelisiniz, Family Guy'ın yaratım sürecinde çok çalışanlar yalnızca Griffinler değil.
Oh, it's easy. You and I will just make a video about how sad you are and put it online.
O iş kolay.Sen ve ben, senin ne kadar üzgün olduğun hakkında bir video yapıp internete koyacağız
Oh, and just so you know, it's dangerous in the hands of evil.
Ve şunu da bilmelisin ki, kötü ellerde tehlikeli bir silah.
It's just, um, well, you know, I have this perfect way to connect with this client, and, uh, I mean, he was totally appreciating me. I mean, it was amazing.
Bu müşteriye bağlanmanın mükemmel bir yolunu buldum, ve o beni tamamiyle takdir etti.
God, I... I just love him so much, you know, it's...
Tanrım, onu çok seviyorum ve işte...
It's just, um, I mean, you could do better.
Böyle daha iyi olabilirsin.
You wish you could just rip off the new guy's nose and break off his finger and stick it where his nose used to be and then just punch him in his stupid bicycle face!
İstersen bu yeni çocuğun burnunu koparırım ve parmaklarını kırarım ve sonra onun aptal bisikletçi yüzüne sopayla vurmak için kullanırım!
No one, I mean no one, likes a bar fight better than me, but you just blew up half the bar with us in it.
Kimse, gerçekten kimse, bir bar kavgasını benim kadar sevemez, ama sen barın yarısını biz içindeyken havaya uçurdun.
I'm not saying you should forget, but maybe it's time you forgive just a little bit.
Ben sana unut demiyorum,... ama belki de birazcık affetmenin zamanı gelmiştir.
You know, the old-fashioned kind where they actually put the powder in so it's not just milk and ice cream.
Bilirsin eskiden yaparlardı. Gerçekten süt tozu koyarlardı ki böylece sadece süt ve dondurmadan oluşmazdı.
It's just, you guys usually travel in packs.
Siz genelde beraber gelirdiniz.
It's just you and I now, Aaron.
Şimdi başbaşayız Aaron.
And you're gonna hate yourself if you quit just because it got hard. President Kirkman, Governor Royce.
Sırf zor geldiği için pes edersen kendinden nefret edeceksin.
You know, it's just not my thing.
Belki de ben yani bilemiyorum. Belki de benim olayım o değildir diye.
It's just, you know, the situation. - It's nothing personal.
- Kişisel bir şey değil.
You know, it's, um, you know, it's just, with your sister, and Superman, and Hank even, sometimes or J'onn... well, I just...
Bilirsin işte, kardeşin, Superman hatta Hank, bazen J'onn...
It's just, you said to me once you wanted L-Corp to be a "Force for good."
Bir keresinde bana L-Corp'un iyilik için çalışan bir güç olmasını istediğini söylemiştin.
It's just you and me.
Sadece ikimiziz.
You know, it's just been a long couple days for all of us.
Son bir kaç gün hepimiz için uzun geçti.
How did you get that? It's just.. hold on a second.
Buna nasıl ulaştın?
It's just under the skin, but you gotta take it out.
Derinin hemen altında, ama çıkartman gerekiyor.
Just surprising that somebody was inquiring about Myra is all, you know, reawakened it.
Birilerinin Myra olayıyla yeniden ilgilenmesi şaşırtıcı oldu. Olay yeniden uyanmış oldu.
Well, I guess it's just gonna remain a mystery, you know, like whatever happened in that seminar after they dimmed the lights. Hmm.
Barbara Chen'le yüzleştim ama neden bahsettiğimi bilmediğini iddia etti.
Do you know what? It's just a research project.
Ya aslında bu sadece bir araştırma projesi.
It's been a lifelong passion of mine, and you probably didn't know but this area is very famous for tennis for a long time, and I think that tennis just offers a chance for excellence instructions of a man soul.
Hayat boyu tutkum olmuştur. Muhtemelen bilmiyorsunuz ama bu bölge tenis alanında uzun zamandır ünlü. Tenis, bence, insan ruhunu talim etmek için mükemmel bir araç sunuyor.
It's like you've just taken my manhood from me.
Erkekliğimi benden almışsın gibi hissediyorum.
I need you to get under that ledge, hold your breath when it comes, okay, you just hang on- - you got it?
Geldiğinde şu oyuğun altına girip nefesini tutman gerekiyor, dayanmaya çalış, anladın mı?
Oh, it's funny, I was just thinking the same thing about you.
İşe bak, ben de senin için aynısını düşünüyordum.
It's better if I just show you.
Göstersem daha iyi.
You know, I tried to keep those kids on the straight path, but guess I just wasn't up to it.
Bilirsin, o çocukları doğru yolda tutmaya çalıştım ama sanırım yapamamışım.
Then you do it a hundred times, it's just another day at the ranch. But still, in the back of your mind, there's this thing that's telling you, you know, this is crazy.
Bunu her gün yüzlerce kere yaparsın ama yine de kafanda bir yerde içinden bir ses sana bunun delilik olduğunu söyler.
I try to do something nice, and you just throw it back in my face.
Ben iyi birşeyler yapmaya çalışıyorum ama sen yüzüme geri fırlatıyorsun.
it's just you and me 154
it's just you and me now 56
it's just 7387
it's just us 148
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just me 474
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89
it's just you and me now 56
it's just 7387
it's just us 148
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just me 474
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89