It's not that bad translate Turkish
1,473 parallel translation
- It's not that bad.
- O kadar da kötü değil.
He said you're not a bad kid, it's just that Darryl here has been a bad influence on you.
Senin kötü bir çocuk olmadığını söyledi, burada seni kötü etkileyen sadece Darryl.
It's really not that bad.
Sorun değil.
It's not that bad!
- O kadar da kötü değil.
At the risk of sounding unpopular, it's not that bad. At the risk of sounding unpopular, it's not that bad.
Bilinen riskler dışında, o kadar da kötü değil.
Even that's not as bad as it can get.
Bu kadarla da kalmayabilir.
Hey, it's not that bad.
- Hey, fena değildi.
It's not gonna be that bad.
O kadar kötü olmayacak.
No, it's not that bad.
Oh, hayır. O kadar da kötü değil.
It's really not that bad.
Hadi ama o kadar da kötü değil.
Oh, it's not that bad.
Oh, o kadar da kötü değil.
- It's not that they're bad parents.
- Annemle babam kötü insan değiller.
It's not that we're bad people, we just weren't paying close attention. Ta-ta.
Bu demek değil ki biz kötü insanlarız, sadece kapatılmayı kaale almıyoruz.
Look, you guys, maybe it's not all that bad.
Bakın çocuklar, belki de o kadar kötü değildir.
- It's not a bad idea, because when we actually do say it, it'll mean that much more.
Gerçekten söylediğimizde çok daha anlamı olur. - Kesinlikle.
Other than the dead animals, it's not that bad.
Ölü hayvanlar dışında, o kadar kötü değil.
- That's not a bad idea. - No kidding as it were easy....
- Fena fikir değil aslında.
And it's too bad that you judge us by the way we look and not by who we are.
Ve bizi kim olduğumuzla değil de görünüşümüzle yargılamanız çok kötü.
It's not that bad.
O kadarda kötü değil.
It's not that bad. You'll be OK.
- Merak etme baba, iyileşeceksin.
It's not that bad.
O kadar da kötü değil.
It's not that bad.
O kadar kötü değil.
Yeah, that's not a bad way to go when you think about it.
Evet, aslında düşünürsen fena bir ölüm şekli değil.
- It's not that bad.
- O kadar da zor değil.
If they're stupid enough... Anyway, it's not that bad.
Satın alacak kadar aptalsalar bu onların sorunu.
In time, I got used to feeling trapped inside something that I don't know, and it's not bad... it's slow... and that has nothing to do with love, it has to do with music,
Tam zamanında, bilmediğim bir şeylerin içinde kapana kısılmış gibi hissetmeye alıştım. ve bu kötü değil... yavaş... ve bunun aşk ile bir ilgisi yok, müzik ile ilgisi var,
And here's the bad news, that thing you're sucking on, it's not a piña colada.
Ayrıca yudumladığın şey... pina colada olmayacaktır.
Oh, come on. It's not that bad.
Yapmayın, o kadar kötü değil.
It's not all that bad, I calculated it.
O kadar da kötü değil, ben hesapladım.
No, it's not that bad.
Hayır, o kadar da kötü değil.
It's not that bad as in Slagelsi in 1 992.
1992'de Slagelsi'de olanlardan daha kötü olamaz.
It's not bad enough that Montreal is leading our team 3-2 in this series, but right now I have a guest, Mr. Pickleton, who has not shown up.
Montreal'in bizim karşımızda 3-2 önde olması yeteri kadar kötü değilmiş gibi, şimdi de burada olmayan bir konuğum var, Bay Pickleton.
For all that, it's not so bad.
O kadar da kötü değildi.
It's bad enough that we can't train, but I'm not going to let you kill each other.
Antrenman yapamamamız yeterince kötü, bir de birbirinizi öldürmenize izin veremem.
Carol, it's not that bad!
Carol, o kadar kötü değil.
It's not that bad. It's just really different.
O kadar da kötü değil, yalnızca biraz farklı.
That's not so bad, is it?
Bu o kadar da kötü değil.
I don't think it's such a bad idea to get past your hormones and not screw every penis that will allow you to mount it.
Hormonların düzenine önem verip üzerine binmene izin verilen her penise atlamamak bence o kadar da kötü bir fikir değil.
It's really not that bad.
Hiç de o kadar kötü değil.
Too bad it's not Christmas- - that smiley face of yours would cheer up children for miles around.
Bir dolar bahşiş ihtimali ne kadar heyecanlı olsa da. Noel olmaması ne kötü. Şu güler yüzün etraftaki çocuklara neşe saçardı.
It's not even that bad.
Kötü bile değildi.
Oh well. I suppose it's not quite so bad now that I don't have to stay in that room.
Aslında sanırım o kadar da kötü değildi en azından şimdi o odada kalmak zorunda değilim.
Ah it's not all that bad!
O kadar da kötü değil!
No, it's not that bad... except when you do that.
Hayır, o kadar da kötü değil bunu yapmadığın sürece.
Although, that... the lesbian thing with the, uh... Jennifer Beals, it's not bad.
Gerçi şu... lezbiyen dizisi, şeyin oynadığı Jeniffer Beals'in *...
I felt bad,'cause I mean, it's actually kind of my fault that they're not letting you see him, so...
Kendimi kötü hissediyorum, yani bir açıdan benim hatam, onu görememen, ben de- -
But it's not that bad, really.
O kadar kötü değil. Gerçekten.
It's not all that bad.
Bu o kadar kötü değil.
You know, it's actually not that bad.
Biliyormusun, aslında o kadar fena değildi.
- It's not that bad.
- O kadar da kötü değil. - Pantolonu var.
- Oh, it's not that bad.
- O kadar da kötü değil. Yo, yo.
it's not fair 795
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not bad 367
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not bad 367
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561