It's nothing translate Turkish
19,526 parallel translation
It's nothing!
Bir şey yok.
It's nothing.
Bir şey değil.
It's nothing. It's nothing.
Bir şey değil.
Look, there's nothing we can do about it now.
- Bakın, yapacak bir şey yok artık.
It's like nothing I've ever seen.
Gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor.
No, it's nothing like that.
Hayır, öyle bir şey değil.
Huh? It's nothing like that.
Olay öyle değil.
It's nothing like that.
Sadece merak ettim.
It's nothing.
Bunda bir şey yok.
I mean, it's nothing earth-shattering.
Yer yerinden oynayacak değil ya.
it's nothing like me.
- Bana benzemiyor bir kere!
It's nothing.
Bu hiçbir şey değil.
There's nothing you can do about it.
Yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
There's nothing on it.
Üzerinde hiçbir şey yok.
It's nothing.
- Hiçbir şey değil ki.
It's probably nothing like you're used to.
Bu belki alışık olduklarınızdan değil.
'Cause who would want to know that--that magic exists if there's nothing you can do about it, you know, if there's no one to teach you or help you.
Çünkü yapabileceğin bir şey yoksa, sana yardım edecek veya öğretecek birisi yoksa kim sihrin gerçek olduğunu bilmek ister ki?
No, it's nothing.
Hayır, bir şey yok.
It's nothing major.
Önemli bir şey değil.
There's some GA red tape to deal with first, but it's nothing that Felicia can't handle.
Önce GA ile ilgili halledilmesi gerekenler var, ama Felicia'nın halledemeyeceği şey yoktur.
Maybe it's nothing, but I'd like to talk to that security guard.
Belki de birşey çıkmayacak, ama o güvenlik görevlisi ile görüşmek istiyorum.
And there's nothing we can do about it, you know?
Ve bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok, değil mi?
There's nothing random about it.
Rastlantı olan bir şey yok.
- People keep flagging me down. - It's like nothing
İnsanlar sürekli durmam için İşaret ediyor.
It's just their stuff. Nothing.
Sadece eşyalarıymış, başka bir şey yok.
It's nothing.
Önemli değil.
Nothing's what I thought it was.
Hiçbir şey sandığım gibi değilmiş.
That's got nothing to do with it.
Onunla bir ilgisi yok.
No. It's nothing.
Yok bir şey.
It's probably nothing.
Büyük ihtimalle önemli bir şey değildir.
That's hardly the behavior of someone who's got nothing to hide, is it?
Gizleyecek bir şeyi olmayan birinin davranışı gibi durmuyor, değil mi?
That's old business. It's got nothing to do with this.
Eski bir konu o, bu meseleyle hiçbir ilgisi yok.
It only takes one crazy redneck, and Massa's road papers don't mean nothing.
Sahip'in yol belgelerinin yükümsüz olması için bir tane taşralı beyaz yeter.
Oh, it's nothing to concern yourself with, Charlotte.
- Endişelenmeni gerektirecek bir durum yok Charlotte.
Honey, I'm sure it's nothing.
Tatlım, eminim önemli bir şey için değildir.
- Oh, nothing. That's-that's not what I thought it was.
Düşündüğüm evrak değilmiş bu.
There's nothing to it we weren't aware of.
Durum tamamen kontrolümüzde.
It's nothing, it's nothing.
Sorun yok, sorun yok.
It seems we've been holding peace talks with the Spanish that I know nothing about.
İspanyollarla haberim olmayan barış görüşmeleri yapıyormuşuz gibi görünüyor!
Nothing I've read is pointing me towards a solution, and if there's anybody that's figured out the key to getting faster without V-9, it's him.
Okuduğum hiçbir şey beni çözüme götürmedi, ve V-9 kullanmadan nasıl daha hızlı olabileceğini bilen biri varsa, bu kişi o.
Nothing. It's just...
Yok bir şey ya.
There's nothing happens unless it's God's will on this Earth.
Bu dünyada tanrının istemediği hiçbir şey gerçekleşmez.
... it's nothing but husbands and children and slavery.
... kocalar, çocuklar ve kölelikten başka hiçbir şey yok.
And I know that you're saying there's nothing to worry about, that you're handling it, but I don't want to be handled.
Sürekli endişelenecek bir şey yok diyorsun biliyorum idare ediyorum diyorsun ama ben idare edilmek istemiyorum.
Call her because it's you two that she loves and she's really proud of, and there's nothing that Dale and I can do about it.
Onu arayın. Çünkü gurur duyup sevdiği ikili sizsiniz. Ve Dale'le benim bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok.
It's nothing to be scared of. You know that, right?
Korkacak bir şey yok, biliyorsun değil mi?
I have a lot of faith in you, but it's nothing compared to the faith that papa has in you.
Benim sana inancım yüksek ama babamın sana olan inancının yanında hiç sayılır.
But there's nothing I can do to fix it.
- Yapabileceğim hiçbir şey yok.
It's already done, so snapping at me now will achieve nothing.
Olan oldu. Yani bana kızman bir sonuç doğurmayacak.
Nothing, it's just nerves.
Hiçbir şey, sadece sinirler.
It's just a temporary measure, but it's better than nothing.
Bu sadece geçici bir önlemdir, ancak hiçbir şeyden daha iyidir.