It isn't translate Turkish
59,543 parallel translation
- Isn't it?
- Öyle, değil mi?
His health isn't what it used to be.
Sağlığı eskisi gibi değil.
O'Hair, that's new for you, isn't it?
O'Hair soyadına henüz alışamadın galiba?
And taking on God and the church is... well, kind of the ultimate, isn't it?
Tanrı'yı ve kiliseyi karşıma almak herhalde varılacak son noktadır.
It's spreading, isn't it?
Yayılıyor, değil mi?
Isn't it?
Değil mi?
No, it isn't.
- Hayır, elimizde
The rope isn't even knotted, he just tightened it until she stopped breathing.
İp düğümlenmemiş bile, sadece nefesi kesilene kadar sıkmış.
Isn't it too much of a coincidence that she was smashed on the rocks but her hair was combed and her hands turned upwards?
Dağda parçalanıp saçının taranmış, avuçlarının da açık olması rastlantı mı?
Isn't it beautiful?
Güzel, değil mi?
Are you sure it isn't you that wants to serve a purpose, Miss Rowe?
Bir amaca hizmet etmek isteyenin, siz olmadığına emin misiniz, Bayan Rowe?
Isn't that what you call it over here?
Beni bu yüzden buraya çağırdınız değil mi?
It may be that Mr. Garin's closeness with the Germans isn't entirely selfish.
Bay Garin'in Almanlara yakınlığı... tamamen bencilce olmayabilir.
It isn't that.
O değil.
So I take it that Ziggy's father isn't exactly a good guy.
Yani anladığım kadarıyla Ziggy'nin babası iyi biri değil.
Waiting for the sky to fall is going to cause more bother than the sky actually falling, which it isn't.
Kıyametin kopmasını beklemek kıyametin gerçekten kopmasından daha can sıkıcı ama kopmayacak.
It's like one of them good-news, bad-news jokes, isn't it?
Şu bir iyi bir kötü haberim var şakalarından biri gibi değil mi?
I don't know, Republic of Congo is poverty stricken, isn't it?
Bilmiyorum, Kongo Cumhuriyeti yoksulluk çekti, değil mi?
It's so pretty, though, isn't it?
Çok tatlı görünüyorlar değil mi?
Isn't it beautiful?
Güzel değil mi?
It's beautiful, isn't it?
Çok güzel, değil mi?
Isn't it healthy to, like, move on?
Hayatımıza devam etmek sağlıklı olmaz mı?
It isn't always, but... we three, we can be there for each other! That's all.
Her zaman öyle değil ama üçümüz birbirimize destek olabiliriz.
Isn't it, Jensen?
Değil mi Jensen?
Isn't it on yours?
Sizinkini kurcalamıyor mu?
Isn't it a conflict of interest?
Çıkar çatışması yok mu?
This isn't a talk, is it?
Ciddi bir konuşma olmayacak, değil mi?
No offense, but isn't it like a dying industry?
Alınma ama bu, nesli tükenen bir sektör değil mi?
It's all this shit with the tapes, isn't it?
Şu kaset muhabbeti yüzünden, değil mi?
It isn't, we're not, and I want people to know it.
Öyle değil, hayal de görmüyoruz ve bunu herkes öğrensin istiyorum.
Let's just say that the one person who actually witnessed it... isn't around anymore.
Diyelim ki buna tanık olan tek kişi artık yok.
That is the asshole answer, isn't it?
Gerçekten uyuz bir cevapmış.
But it isn't true.
Halbuki yalan.
We can prove that it isn't true.
Yalan olduğunu kanıtlayabiliriz.
This isn't about England... or her king... or our freedom, or any of it.
Mesele İngiltere değil. Oranın kralı da değil. Özgürlüğümüz falan da değil.
It isn't.
Değil.
It isn't about soldiers.
Mesele askerler değil.
It isn't luck, Your Majesty.
Bunun şansla alakası yok majesteleri.
'Cause it's a long life, and then it isn't.
Çünkü hayat uzun gibi görünürken birden bitebilir.
I know human nature, and it isn't inconceivable.
Yani insan doğasını iyi bilirim ve tasavvur edilemez bir şey değildir.
If it isn't us.
Bizleri görüyorum.
Yeah, well, it's a bad idea to have it designed that way then, isn't it?
Böyle tasarlamak kötü bir fikirmis o zaman.
This isn't over, is it?
Bu iş bitmedi, değil mi?
That means, no, it isn't over, or you disapprove of the question?
Bu hayır, bu iş bitmedi demek mi..... yoksa soruyu onaylamadın demek mi?
So, this is it, isn't it?
İşte bu değil mi?
Nine o'clock at night isn't it?
Saat akşamın dokuzu oldu.
That's a "no", isn't it?
Bu bir "hayır", değil mi?
It isn't even fucking peckish.
Acıkmamış bile. Bu...
Vincent. This isn't it happening again, this isn't what your so frightened of.
Vincent, o şey yeniden gerçekleşmiyor.
This isn't it!
Bu o değil.
This isn't how it's done. - I'm trying.
Bu öyle değil.