Like you translate Turkish
413,643 parallel translation
And I-I do feel like you're being sincere.
Ve samimi olduğunu hissediyorum gibi.
I like you, Allie.
Senden hoşlanıyorum Allie.
Like you'd know.
Sanki bilirsin de.
If... if you hadn't've lost your phone, then maybe you would have gone out with your friends like you planned.
Telefonunu kaybetmemiş olsaydın geceyi planladığın gibi arkadaşlarınla geçirecektin.
Like you said, they don't fight it.
İstediğin gibi karşı gelmiyorlar.
- You look like you've seen a ghost.
- Hayalet görmüş gibisin.
And like you said, I haven't seen Al in over 20 years.
Ve dediğiniz gibi Al'i 20 yıldır hiç görmedim.
Looks like you finally hit puberty?
Sonunda ergenlik çağına girmişsin ha?
You sounded like you were strangling a cat.
Bir kediyi boğazlar gibi ses çıkarıyorsun.
Listen, Peter, we know you've been working hard on the violin, but more importantly, you're our pal, and we'd like you to be back in the group.
Dinle Peter, kemanla çok çalıştığını biliyoruz, ama daha da önemlisi, sen bizim dostumuzsun. Ve senin, arkadaş grubumuza geri dönmeni istiyoruz.
You look like you could use some help.
Yardıma ihtiyacın var gibi görünüyor.
Linda, a girl like you deserves luxury.
Linda, senin gibi bir kız hep en iyisini hak eder.
Just a cool normal girl like you guys into pretty much all the same stuff.
Ben de sizin gibi havalı bir kızım.
I would sit at her feet, taking in her wisdom, like how when you forget the lyrics, you just say... ♪ Mm, a-well-a-well-a-well ♪
Dizinin dibine oturup bilgeliğini özümserdim. Mesela sözleri unuttuğunda dersin ki...
Like, when you're a baby, you love breast milk, and then you have it as an adult, and you're like, "What's the big deal?"
Mesela bebekken anne sütüne bayılırsın, yetişkin olunca da içersin ve "Amma da abartmışım" dersin.
You are like a son to me.
Seni oğlum gibi seviyorum.
- I treated you like a son!
- Püskürttüm.
You know, I feel like I've really turned a corner.
Bilirsin, zor kısmı atlatmış gibi hissediyorum.
You know, I kind of smell like Brussels sprouts, so I'm gonna go change my shirt.
Brüksel lahanası gibi kokuyorum bu yüzden gidip üstümü değiştireceğim.
That's how you flip a flapjack. Or, as I like to call them, a Doddcake.
Ya da benim deyişimle "Doddlama".
You just have no idea what it's like to have a child that you worry about every second of every day.
Bilmedikleri, günün her saniyesi endişelenmen gereken bir çocuğun olmasının nasıl bir şey olduğu.
Whether you like it or not, you have a real, normal... non-Scorpion friend.
İster beğen, ister beğenme senin gerçek, normal Scorpion dışında bir arkadaşın var.
You look like every hockey player in 1992.
1992'deki hokey oyuncularına benzedin.
You mean like there?
Şunun gibi mi diyorsun?
Why are you like this?
Neden böylesin?
So you just found him like that.
Demek onu o halde buldun. - Ne olmuş?
But you're not gonna like it.
Ama hiç hoşuna gitmeyecek.
Why are you looking at me like that?
Bana niye öyle bakıyorsun?
Just imagining what you'd look like without teeth.
Dişlerin olmadan nasıl görünürdün diye düşünüyorum.
Well, if you don't mind, I'd like to get off - at that stop with you.
Sakıncası yoksa ben de o durakta seninle birlikte inmek istiyorum.
I was about to step out for my fantasy football draft, but I can't leave you here looking like this.
Ben de tam gidip bilgisayar oyunu oynayacaktım, ama seni böyle bakarken bırakıp gidemem.
You did it! You held the gun like I said?
Yaptın mı, Silahı dediğim gibi mi tuttun?
We look like mobsters to you?
Mafya gibi mi görünüyoruz?
You got some balls walking in here out of the blue like this.
Buraya damdan düşer gibi geldiğin için çok cesursun.
Because I saw what you were becoming, and I didn't want to end up like that, like all this.
Çünkü senin neye dönüştüğünü gördüm, ve ben de sonumun böyle olmasını istemedim.
I thought you said it was like a plant?
- Bitki gibidir dememiş miydin?
If you do this for me, you'll be a hero... just like King Arthur when he pulled the sword from the stone.
Aynı Kral Arthur'un... taşa saplanmış kılıcı çıkardığı zamanki gibi.
I mean, how would you like it if I just messed with your stuff all the time?
Böyle şeyler size olsaydı, nasıl hissederdiniz?
Why you cannot be quiet like me?
Neden benim gibi sessiz olamıyorsun?
- how much do you like jazz?
- Jazz'a kaç puan verirdin? - Uh...
I tell you, it's weeks like this you realize what a precious gift life is, Jim.
Böyle günlerde, hayatın ne kadar değerli bir hediye olduğunu anlıyoruz, Jim.
Do you have any, like, secret family stories
Senin hiç aile sırrın veya aile tarifi gibi bir şeyin var mı? - What?
- or old recipes or like... - What? What kinds of things do you think would be on your bucket list?
Ölmeden yapılacak listende neler var, baba?
Or are you just gonna stand there like a little bitch?
Yoksa orada küçük bir oruspu gibi oturacak mısın?
Oh, I think you'll like this one.
Oh, bence bunu beğenirsin.
Maybe that's'cause every day I spent without you has felt like a hundred years.
Belki, sensiz geçirdiğim ger gün 100 yıl gibi hissettiriyordur bana.
Next thing you know, they're all just dreamless husks, stumbling blind toward the grave like a bunch of sad, lonely ghosts.
Sonra, yanlız, üzgün tipler olmaya başlarlar.
And look, I know you like to kind of boss everybody around all the time, but that's not me, okay?
Ve senin etrafta patron gibi gezmeyi sevdiğini biliyorum ama ben öyle birisi değilim, tamam mı?
You look like a totally different loser.
Tamamen farklı bir eziğe benziyorsun.
You've got to take the cover off and pack it down like this.
Kapağı çıkartmalısın ve bu şekilde bastırmalısın.
Hey, Jimmy, how'd you like a chance to shine, buddy?
Hey, Jimmy, kendini göstermek ister misin, dostum?
like you mean it 28
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like you do 64
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like you do 64