Not anymore translate Turkish
19,318 parallel translation
Not anymore he's not.
Artık gidemeyecek.
Not anymore.
- Artık değil.
- No, no, not anymore.
Hayır, artık olmayacak.
I did, not anymore.
Evet ama artık öyle düşünmüyorum.
Not anymore.
Artık değil.
Not anymore.
Artık istemiyorum.
I was, but I'm not anymore.
Yanındaydım ama artık değilim.
Not anymore.
Artık değilim.
Not anymore, no.
Artık değilim, hayır.
I do not need you anymore.
Sana artık ihtiyacım yok.
Not sure where you live anymore.
Senin artık nerede kaldığından emin değilim.
You're not Mrs. Masters anymore.
Siz artık Bayan Masters değilsiniz.
But I'm not drinking anymore.
Ama artık içmiyorum.
I'm not fighting this anymore.
Artık savaşmayacağım.
She's not gonna be pretty anymore.
Artık öyle güzel olmayacak.
- maybe that's not gonna happen anymore.
-... belki de bu artık gerçekleşmez.
I'm not scared of you anymore.
Artık senden korkmuyorum.
But, listen, Sadie, the important thing is he's not in any medical danger anymore.
Fakat Sadie, önemli olan artık sağlık tehlikesinin olmaması.
You're not much of a servant anymore, Jeffrey, are you?
Artık benim uşağım sayılmazsın, Jeffrey, değil mi?
It's not even a democracy anymore.
Demokrasi bile yok artık.
"is not to suppress them. That doesn't work anymore."
"Bu artık işe yaramıyor."
I'm not gonna take you there anymore if you're sad to leave.
Eğer ayrılınca üzülüyorsan seni bir daha oraya götürmeyeceğim.
There might not be a fuck-up in the family anymore for you and John to feel superior to.
Artık ailede John ve senin kendinizi üstün görebileceğiniz bir enkaz kalmayacak diye.
I'm not in the hospital anymore.
Artık hastanede değilim.
- Look, I knew her at the hospital, we're not there anymore, that's that.
Onu hastanedeyken tanıyordum, artık orada değiliz, o kadar.
Next time, I'll beat him so hard that he'll beg for his life and not bother us anymore.
Bir dahakine Jang Hyeon Seok denen serseriyi döveceğim. Merhamet dilenene kadar Allah ne verdiyse.
We're not in your kingdom anymore, we're in mine.
Artık senin krallığında değil, beni krallığımdayız.
- like it's an Airbnb. - Okay. I have not walked out of any of these sessions, because it's super dramatic, but I think in this moment, it is justified,'cause I don't wanna listen to this anymore.
Peki, hiçbir seansı terk etmemiştim çünkü aşırı dramatik kaçıyor.
I'm not coming anymore.
Artık gelmeyeceğim. - Niye?
I'm not doing the Naomi thing anymore.
Naomi işini bıraktım.
You will be so kind as to let RZA and Busta Rhymes know that they're not allowed to rap anymore?
Mümkünse RZA ve Busta Rhymes'a artık rap yapamayacaklarını söyler misin?
You're probably not interested in the musical anymore, but out of politeness, I'm letting you know that Nat Compton and I went on retreat to Cape Cod last weekend, and we've come up with a new song.
Müzikal artık ilgini çekmiyordur herhalde ama nezaketen sana haber vereyim dedim. Nat Compton'la geçen hafta sonu Cod Burnu'nda inzivaya çekildik ve yeni bir şarkı yaptık.
Or maybe someone is not as loyal anymore.
Sendeki tek şans kötü şans korkarım.
He just sometimes forgets it's not the'30s anymore.
Bazen artik 30'larda olmadigimizi unutuyor.
I notice that you're not dressing like Kápralová anymore.
Artık Kápralová gibi giyinmediğini farkettim.
I broke up with you, so we're not seeing each other anymore.
Senden ayrıldım ve biz artık görüşmüyoruz.
Tom, I'm not walking anymore.
Daha fazla yürümek istemiyorum.
Oh... I'm surprised you haven't heard, I'm not the sheriff anymore.
Duymamış olmana şaşırdım, artık şerif değilim.
But... I'm not afraid anymore.
Ama artık korkmuyorum.
We agreed not to do that anymore.
Artık bunu yapmaman konusunda karara varmıştık.
I have been trying so hard to win them back, to not have them hate me anymore.
Onları geri kazanmak için, artık benden nefret etmesinler diye çok uğraştım ben.
YEAH. SORRY. THAT'S NOT GONNA WORK FOR US ANYMORE.
Bu kural artık işimize gelmiyor.
And it's not clear for me anymore.
Fakat artık o kadar emin değilim.
I'm not doing this anymore!
Buna daha fazla devam edemem! Edemem!
Look, we're not doing this anymore, okay?
Bunu bir daha yapmayacağız tamam mı?
It's not about gold anymore.
Mesele altın değil artık.
But the ground that you were in, it's not even there anymore, is it?
Ama içinde bulunduğun toprak artık orada değil, değil mi?
Or do my words not hold any weight for you anymore?
Yoksa benim ne söylediğimin senin için bir önemi yok mu artık?
It's not a question of "if" anymore.
Saldıracakları garanti artık.
Is this something you're not planning to do anymore?
Bu artık yapmayı planlamadığın bir şey mi?
I'm not that guy anymore.
Ben o adam değilim artık.
anymore 454
not allowed 48
not at all 5606
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not allowed 48
not at all 5606
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not all at once 17
not at 40
not a bad idea 73
not at this time 60
not another word 129
not always 307
not a clue 146
not at first 142
not a 133
not all at once 17
not at 40
not a bad idea 73
not at this time 60
not another word 129
not always 307
not a clue 146
not at first 142
not a 133
not a big deal 105
not a chance in hell 32
not a thing 280
not at night 20
not all of us 56
not all 133
not all of them 194
not all of it 125
not at the same time 17
not a good time 105
not a chance in hell 32
not a thing 280
not at night 20
not all of us 56
not all 133
not all of them 194
not all of it 125
not at the same time 17
not a good time 105