One more chance translate Turkish
707 parallel translation
Because of his EARNEST REQUEST! We decided to give you one more chance.
Yalvarıp yakarınca sana bir şans daha vermeye karar verdik.
"You get one more chance."
Son bir şans veriyorum.
I give you one more chance :
Sana bir şans daha vereceğim.
You got one more chance.
Henüz bir şansınız var.
But I'm giving you one more chance.
Ama size bir şans daha veriyorum.
I should discharge you but I'll give you one more chance.
Seni kovardım ama bir şans daha veriyorum.
I'll give you one more chance.
Sana bir şans daha vereceğim.
- Give me one more chance.
- Bana bir şans daha tanı.
I'll give him one more chance.
Ona bir şans daha vereceğim.
I'll give you one more chance. Monday morning.
Sana pazartesi bir sans daha verecegim.
- I'll give him one more chance.
- Ona bir sans daha verecegim.
One more chance to save my wife from a terrible fate.
Karımı kurtarmak için bir şans daha.
A fig-packer, you affirm only to the winds. I will give you one more chance.
İncir paketlemede mi kazandın?
- I'm gonna give you one more chance!
- Sana bir şans daha vereceğim!
I give you one more chance.
Size bir şansa daha tanıyorum.
I'm giving you one more chance.
Bir şans daha veriyorum.
I'm going to give her one more chance.
Ona bir şans daha vereceğim.
Ask him to give me one more chance.
Bana bir şans daha vermesini iste.
One more chance.
Başka bir yeri deneyeyim.
Or I can give you one more chance to make good on your responsibilities.
Ya da sorumluluklarını yerine getirmen için sana bir şans daha veririm.
Give me one more chance at Bailey.
Bana bir şans daha ver Bailey.
I suppose I should have my head examined but I'm going to give you one more chance.
Aklımı kaçırmış olmalıyım. Ama sana bir şans daha vereceğim.
Give me one more chance.
Bir şans daha verin.
I think I'll give him one more chance.
Sanırım ona bir şans daha vereceğim.
Now, I give you one more chance, old boy.
Sana bir şans daha veriyorum.
I'm giving the brain one more chance.
Beyne bir şans daha tanıyorum.
I could demand your resignation after what happened yesterday, but I'm going to give you one more chance.
Dün olanlardan sonra istifanı isteyebilirdim, ama sana bir fırsat daha vermek istiyorum.
Squatter, you've got one more chance to back off.
Gecekonducu, geri çekilmek için bir şansın daha var.
One more chance.
Tek bir şans.
I'm gonna give you one more chance to come to your senses.
Aklınızı başınıza almanız için size son bir şans daha vereceğim.
OK, good! I give you one more chance to prove it.
Pekala, ispatlamanız için son bir şans veriyorum.
- I'm giving you one more chance.
- Sana bir şans daha veriyorum.
But it seemed you wanted to give him one more chance.
Ama anlaşılan, ona bir şans daha vermek istiyordun.
I give you one more chance.
Sana bir şans daha veriyorum.
All right. One more chance.
Pekâlâ, bir fırsat daha veriyorum.
The hope that there is always one more chance.
Her zaman bir şans daha olması umudu.
I will give you one more chance, Master Joey.
Sana bir şans daha vereceğim Küçük Bey.
One more chance.
Bir şans daha.
After 999 games, don't I deserve one more chance?
999 maçtan sonra, bir şansı daha hak etmiyor muyum?
If you can deliver the uniforms, we'll give you one more chance.
Formaları ulaştırabilirsen, sana bir şans daha vereceğiz.
Can't we give it one more chance?
İkimiz için bir şans daha veremez miyiz?
- I'm gonna give you one more chance.
- Size son bir şans veriyorum.
"So you got just one more chance"
Sadece bir şansımız kaldı
I told her I'd give it one more day but I know there isn't a chance.
Ona bir gün daha dedim ama, bir şans olmadığını biliyorum.
- I'll give you one more chance. - No
- Sana bir şans daha vereyim
I have only one chance to get back where I belong... to land a job on a small-town paper like yours... and wait and hope and pray for something big to break... something I can latch onto... something the wire services will gobble up and yell for more.
Ait olduğum yere dönmek için tek şansım var. Sizinki gibi küçük bir kasaba gazetesinde iş bulmak ve iki elle sarılabileceğim haber servislerinin daha fazlası için bağıracağı önemli bir olayın çıkması için bekleyip dua etmek.
Even if it meant one more day, I had to take the chance to ask.
Bir gün daha bile olsa isteyip şansımı denemek zorundaydım.
I checked it one more time. He doesn't have a chance.
Bülteni defalarca kontrol ettim, delikanlı.
- carl, it takes more than one break. - Chance. Chance.
Fahişe oyuncunla California'da olursun sanıyorduk.
If you specialize on trout or bass, you have more of a chance on getting the big one.
Eğer özellikle baso yada alabalığa odaklanırsanız büyük birtane yakalama şansınız olur.
Yes, but in this case, with the more people we take down, the greater chance we have of violating one of their taboos.
Ne kadar çok adam alırsak, o kadar çok tabuyu çiğneme ihtimali olur.
one more time 797
one more 931
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more minute 37
one more round 22
one more thing 865
one more drink 18
one more to go 21
one more 931
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more minute 37
one more round 22
one more thing 865
one more drink 18
one more to go 21
one more game 27
one more step 47
one more stop 17
one more week 20
one more question 124
one more try 17
one more big push 18
one more push 33
one more word 46
chance 308
one more step 47
one more stop 17
one more week 20
one more question 124
one more try 17
one more big push 18
one more push 33
one more word 46
chance 308
chances 21
chancellor 172
chances are 105
one moment please 57
one month later 23
one moment 967
one minute 770
one month 61
one mississippi 37
one mistake 32
chancellor 172
chances are 105
one moment please 57
one month later 23
one moment 967
one minute 770
one month 61
one mississippi 37
one mistake 32