English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / That's it for me

That's it for me translate Turkish

3,465 parallel translation
She's not going to be content until some shrink gives her a name for whatever it is that makes me different from her.
Deli doktorunun biri, bana, beni ondan farklı biri kılacak bir isim vermediği sürece mutsuz olmaya devam edecek.
Maybe it's for the best that Trent almost barfed on me.
Trent'in neredeyse üstüme kusacak olması iyi olmuş.
I know it's a little political, but if you did that for me, it would make me very, very, very happy.
Biraz politik olduğunu biliyorum, ama bunu yaparsan çok mutlu olurum.
That's what's in it for me.
Benim çıkarım bu.
It's towns that scare me, all the people jostling for space, sucking up the air till there's nothing left to breathe.
Beni korkutan şehirler. Bütün insanlar yer için birbirlerini itip kalkıyor tüketene kadar havayı soluyorlar.
It's very simple, Rachael. Just prove to me that you have an alibi for the night of the first murder, April 11th at 9 p.m.
Sadece ilk cinayet gecesi, 11 Nisan saat 21.00'de başkasının yanında olduğunu kanıtla.
It's not easy for me to make friends, but that's what you were to me.
Arkadaş edinmek benim için kolay değil. ama sen benim için öyleydin.
Oh, that reminds me, the airstream is currently experiencing some plumbing issues, so for the next two weeks, if it's yellow, let it mellow, and if it's brown, you're gonna wanna scoop it out,
Bu bana bugünlerde bazı su tesisatı sorunları yaşayan karavanımı hatırlattı. Önümüzdeki iki hafta boyunca, sarıysa, bırak öyle kalsın kahverengiyse onu çekip çıkar, paketle ve her hangi bir yere at.
I guess it's fair for me to assume that you did not follow procedure and immediately contact the department though, right?
Sanırım prosedüre uymayıp hemen müdürlükle bağlantıya geçmediğini farz etmem adil olur, değil mi?
That big bastard who works for Goodman, I pistol-whipped that melon he calls a head till he gave up what he knew, which led me to your rental van, which, it turns out, had GPS.
Goodman'a çalışan o ayıcığı tabancamın kabzasıyla dövdüm, bildiklerini anlattı ve kiraladığın kamyoneti öğrendim ki onun bir GPS'si varmış.
Getting a chance to play music with the person that is the reason why I'm a musician, and recording through the board that's the reason why I'm here today, it was a huge full-circle moment for me.
- Müzisyen olmamın sebebi olan.. .. kişiyle müzik yapma.. .. şansına sahip olmak,
I mean, if they're what's responsible for that... that dream, that hallucination... whatever it is you want to call it... that made me feel like I was on a boat in the sun eating oranges, that angel was real...
O şey onların yüzünden gerçekleştiyse eğer... O hayal, o halüsinasyon. Artık adına ne dersen işte.
And based on the evidence, or the lack thereof, it's my opinion that the prosecution - cannot sustain the burden for a trial... - Are you kidding me?
Kanıta göre veya kanıtın eksikliğine göre diyelim benim fikrime göre bu duruşma artık devam edemez.
Now that is the spirit that I've been looking for, but let's channel it into something constructive, like getting me on the other side of the Rio Grande.
İşte aradığım şevk bu ama bunu daha yapıcı bir şeye doğru yönlendirelim mesela beni Rio Grande'nin diğer tarafına geçirmek gibi.
It's just that it's the nicest thing that any white person has ever done for me.
Bu yaptığınız çok iyi bir şey. Hiçbir beyaz bana böyle bir şey yapmadı.
I wrote this next song for my wife, Natalie in hope that she'll forgive me although if she did, I'll probably just bugger it up all over again
Sıradaki şarkıyı karım Natalie'ye yazdım. Beni affetmesi umuduyla. Affetse bile, ben büyük ihtimalle her şeyi berbat ederim.
Your ma's high-toned bullshit did it for me, that's why I never came home.
Annen bana göre fazla sosyetikti, bu yüzden bir daha eve gelmeyeceğim.
I really want to find it, but even if I don't, I know you did, and for me, that's good enough.
Onu gerçekten görmek istiyorum. Göremesem bile, senin gördüğünü biliyorum ve benim için, bu yeterli.
It's just that Alex here forgot to mention to me that he was bringing in a new round of potential investors for our project.
Sadece Alex projemiz için gelen yeni potansiyel girişimcilerden bana söz etmeyi unutmuş.
Look, what you told me before? Okay, old me would say, yes, you're right, my wife is dead, but it is impossible for me to think that way anymore.
Bak, daha önce söylediğin şey var ya tamam, eski ben olsaydım evet haklısın karım öldü derdim ama artık böyle düşünmem imkansız.
It's just that all this trust and monogamy... it's new for me.
Tüm o dürüstlük, tekeşlilik olayları... Benim için çok yeni şeyler.
That makes me think that you used your handsome fruity voodoo powers and put a hex on her that caused her to bring a gun to school for no reason and get real clumsy so she drops it twice and it goes off both times.
Bu benim, yakışıklılığınla tatlı voodoo büyüsü gücünü kullanarak ona büyü yaptığını ve hiçbir sebep yokken okula silah getirmesine ve sakarlaşarak silahı yere düşürüp iki kez ateş almasına sebep olduğunu düşünmemi sağlıyor.
It's bad enough you let those horny tourists grope you for tips at that awful Coyote Ugly bar, but Tina just informed me that you are now a bouncer at a lesbian beer garden?
Coyote Ugly'deki azgın turistlerin bahşiş için seni ellemesine izin vermen yeterince kötü ama Tina lezbiyen bira bahçesinde fedai olduğunu söyledi.
You escaped our surveillance and that is enough for me to terminate the Witness Protection Program right now, and there's not a goddamn thing all your cronies in Washington could do about it.
Gözetim alanımızdan kaçtın. Tanık Koruma Programı'na şu anda son vermem için yeterli bir neden ve Washington'daki yakın dostlarının bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok.
If that's what it looks like, sign me up for the crazy house!
O halde, beni de tımarhaneye gönderin!
- It bothers me, the idea that someone can attack a psychiatrist and get rewarded for it.
- Birisinin bir psikiyatriste saldırıp da bunun karşılığında bir nevi ödüllendirilmesi canımı sıkıyor.
No, it's always a pleasure for me to talk about the important work that we do here and to get the chance to shine a light on my incredibly talented team.
Hayır, burada yaptığımız önemli iş hakkında sizinle konuşmak benim için her zaman bir zevk ve benim son derece yetenekli ekibimle bir ışık yakma şansını elde etmek çok önemli.
That's not all it is for me.
Yapabileceğim şeyler sadece bunlar değil.
It's up to me to make sure you have every opportunity to make the decision that's right for you, so...
Doğru karar verebilmen için, sana her türlü seçeneği sunmak benim... görevim, o halde...
So maybe I'll go talk to that hot blonde cop, or maybe you get me my money, and I forget her number. Just get it for me.
Belki gidip şu seksi sarışın polisle konuşurum,... belki de sen paramı getirirsin, ben de onun numarasını unuturum.
You know, you're not my child, so there's no reason for me to say this. But I go to the symphony quite a bit, whether I like it or not... and I am certain that you are talented.
Bak, sen benim çocuğum değilsin, yani bunu söylemem için bir sebep yok ama senfoni orkestrası konserlerine sevsem de sevmesem de bayağı bir gidiyorum ve senin yetenekli olduğuna eminim.
- Ooh, that's for me, oh, yes, it's...
- Şuradan birazcık... - Hayır, hayır, yapma.
Okay, he's marked up a deposition for tomorrow and asked me to waive notice... not something that I typically agree to. But in the interest of making this go away, my gut says let's just do it.
Tamam, yarın için ifade günü belirledi ve sonra iptal etmemizi istedi pek kabul edeceğim bir şey değil ama bunu başımızdan savmak adına iç güdülerim yapalım dedi.
I feel... I think that it's a better bet for me.
Bu benim için çok daha iyi.
But the part of you that went outside the law for your sister, it's the same part that helped me and Lacey, so...
Merhaba tekrardan. Beni hatırladın mı? - Susan.
The town will never accept you back as chief, not the way you left things, but I convinced the guard that I need you on the force and that it's the best way for me to keep my eye on you.
Kasaba buradan o şekilde gitmenden sonra senin tekrar şerif olmanı asla kabul etmeyecektir. Ama muhafızları sana ihtiyacım olduğuna ikna edebilirim. Seni gözümün önünde tutmanın en iyi yolu da bu.
You know, he told me that all his life, he'd been searching, and he was looking for meaning in his life, and that he'd finally found it.
Bana tüm hayatı boyunca bir arayış içinde olduğunu ve kendi yaşantısının anlamını aradığını sonunda da bunu bulduğunu söyledi.
That's what I needed it for- - to process this bomb that you dropped on me.
İşte bunun için zaman istedim üstüme bıraktığın bombayı hazmedebilmek için.
I see that there's a seat open on the city planning committee, and I wanted you to put me forward for it.
Şehir planlama heyetinde bir kişilik boş yer olduğunu gördüm ve o boşluk için beni önermeni istiyorum.
You know, I was just thinking that, um, maybe it's easier for me to just go in and... And pack up and bring the boxes to you.
Ya, düşündüm de ben içeri girsem ve eşyaları sana getirsem daha kolay olur gibi.
I'll let you get back to- - No, no, it's okay, that's - thank you for telling me and...
- Seni rahat bırakayım da dön... - Yo, yo, sorun değil... Bana söylediğin için teşekkür ederim.
And it's hard for me to believe that I didn't actually see that video while I was actually an animal trainer.
Hayvan eğitimcisi olarak çalışırken bu videoyu görmediğime inanmak çok zor.
Like I said, it's an ethical breach for me to discuss anything that has to do...
Dediğim gibi, bu konuda konuşmak, benim için meslek ahlakına aykırı...
For what it's worth, Ann's the only Ewing that never turned her back on me.
Ne olursa olsun Ann, sırtını bana hiç dönmeyen tek Ewing.
And who's to say you don't share that cell with me for knowing about it the whole time?
Bunca zamandır bundan haberdar olup da benimle aynı koğuşu... -... paylaşmayacağını kim söyledi?
She was so happy for me, like it was her up in that stage... and I felt her with me.
Benim adıma mutlu oluyordu sanki sahnede kendisi varmış gibi ve onu yanımda hissediyordum.
No, it's for me to snort for work because I'm planning to write an article that exposes all of my vulnerabilities to the entire Internet.
Çünkü tüm hassas noktalarımı internet âlemine teşhir edecek bir yazı yazmayı düşünüyorum.
And at first, I really regretted that it had happened, but then I realized that if that's what it took for me to accept myself, then, as Rizzo says in Grease, "There are worse things I can do."
Başta pişman olmuştum ama sonradan kendimi kabullenmek için bunu yapmam gerektiğini anladım. Grease'deki Rizzo'nun dediği gibi "Daha kötü yollar da var."
I've been having sex in a random hotel room all night because the thought of sharing a wiki page with John Wilkes Booth, that really does it for me.
Bütün geceyi sıradan bir otelde sevişerek geçirdim çünkü John Wilkes Booth'la bir wiki sayfasını paylaşma düşüncesi... -... işte bu bende gerçekten işe yarıyor. - Kimseyi vurmayacağız.
That's it for me.
Benden bu kadar.
It's hard for me, that's why! It's hard for me, that's why!
Benim için zor, o yüzden.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]