The way i see it translate Turkish
1,402 parallel translation
Jimbo, the way I see it, this might be the best thing that could happen to you.
- Asla. Bilmiyorum Jimbo. Bence bu, başına gelen en iyi şey olabilir.
The way I see it, you guys can get past it and talk like adults, or you can behave like petty children.
Bana göre, bunu aşıp, yetişkinler gibi konuşabilir, ya da küçük çocuklar gibi davranabilirsiniz.
The way I see it is, just because we're alone... doesn't mean that we're lonely.
Benim düşünceme göre, yalnız olmamız yapayalnız olduğumuzu göstermez.
The way I see it, you just fix up some of these cabins... clear out some of those graves, and Pinetop Cabins Motel... is Pinetop Cabins Resort and Spa.
Benim gördüğüm ; kabinlerden birkaçını onarırsan bazı mezarları boşaltırsan, Pinetop Cabins Oteli Pinetop Cabins Tatil ve Kaplıcası olur.
The way I see it, you're either gonna have to slash expenses, or find the money to pay your bills someplace else. Okay.
Charlie, gördüğüm kadarıyla ya harcamaların biraz kısman ya da bir yerlerden faturalarını ödeyecek parayı bulman gerekiyor.
The way I see it... if we drive through the night... we'll be quaffing beers by noon... and boffing chicks by 5 : 00.
Gördüğüm kadarıyla... Eğer tüm gece devam edersek... Öğlene doğru biraları akşama doğru da piliçleri götürürüz...
The way I see it, we owe them a great debt.
Benim gördüğüm, onlara çok şey borçluyuz.
The way I see it, with chicks, there's really only two possible things that could happen.
Bana göre, kızlarla gidilecek muhtemel yollar sadece iki tanedir.
Mr. Wayne the way I see it all this stuff is yours anyway.
Bay Wayne bana sorarsanız bunların hepsi zaten sizin.
The way I see it, Bates, you're the one whose days are numbered.
Benim gördüğüm, Bates, günleri sayıIı olan sensin.
And the way I see it, he's already doused himself in gasoline.
Ve görünüşe göre, zaten benzine bulanmış durumda.
This is the way I see it. You got two options.
İki seçeneğin var.
The way I see it...
Bu yollardan ben de geçtim.
The way I see it, that trophy up there has got your name on it.
Oradaki kupada sizin adınız var.
Here, now, the way I see it... half of everything in this house belongs to her... and I ain't leaving here till she get it.
Hey bildiğim kadarıyla bu evde bulunan her şeyin yarısı ona ait ve o bunları alana kadar da bir yere ayrılmıyorum.
The way I see it, if I hadn't stepped in... you might've really took him apart.
Ben araya girmesem... o adamı parçalardın herhalde.
The way I see it, it's not a misfire.
Bana kalırsa yanlışlıkla ateş edilmemiş.
It's the way I see it.
Ben olaya böyle bakıyorum.
We've already wasted a whole night. The way I see it, the faster we get to the... The Great Temple.
Bana sorarsanız Büyük Tapınak'a ne kadar hızlı gidersek o kadar iyi.
What's wrong with the way I see it?
Benim görüşümde ne varmış?
The way I see it, we have two options.
Bana göre bunun için iki yol var.
Hey, the way I see it, you need to grow up first, man.
Bana kalırsa, önce büyümen lazım.
- The way I see it, there are two possibilities.
Gördüğüm kadarıyla iki ihtimal var :
The way I see it, I don't have to ask for your blessings.
O yüzden rızanı almam gerektiğini düşünmüyorum.
Well, Walter, the way I see it, you have two choices.
Walter, gördüğüm kadarıyla iki seçeneğin var.
The way I see it, you've been a good boy and a bad boy.
Benim gördüğüm kadarıyla, hem iyi hem de kötü bir çocuk olmuşsun.
The way I see it, I'm getting out easy.
Bence, ben kılpayı kaçırdım.
Gabby, this is the way I see it :
Gabby, benim görüşüm de şu yönde :
So the way I see it, superhero sounds pretty damn good.
Bence süper kahraman benzetmesi son derece uygun.
You know- - the way I see it, we could deal with us in one of three ways.
Biliyor musun, gördüğüm kadarıyla, sorunumuzu üç şekilde halledebiliriz.
You don't have to tell me I'm yours, But the way I see it, we're a team.
Benim de senin olduğumu söylemene gerek yok.
The way I see it : three birds, one stone.
Benim bakışıma göre, bir taşla, üç kuş.
I mean, Anna's great, but the way I see it, the big decisions are better left to the man.
Tamam, Anna harika biri. Ama bana kalırsa büyük kararları erkekler almalı.
The way I see it, Ivan is the one who gets to say whether or not he's..... a man or a woman.
Benim gördüğüm şekilde, Ivan kız mı yoksa erkek mi olduğunu söylemesi..... gereken tek kişi.
The way I see it, colonel, we're a little out-gunned here.
Gördüğüm kadarıyla burada silahsızız.
A little, yes. But, mainly, it's because, unlike you, he does just exactly what I tell him to do. You see, it's my way or the highway, and since you've already broken that dictum... you're out!
Fakat asıl neden senin aksine, tam olarak ne söylersem onu yapması ; sen bu prensibi çoktan ezdiğin için dışarı!
With managed care the way that it is, most of these samples that I haul around end up going to patients who can't afford to pay for prescriptions, so everybody at the doctor's office is glad to see Maggie.
Sağlık sigortası sistemi bu haldeyken, dolaştırdığım numunelerin çoğu ilaç parasını ödeyemeyen hastalara gidiyor. Muayenehanedeki herkes Maggie'yi gördüğüne seviniyor
I don't think the police are gonna see it that way.
Polisin böyle göreceğini sanmam.
Way I see it, he must've known the gun was empty.
Görüyormusun. Bence silahın boş olduğunu biliyordu.
Well, it's the only way I get to see your real emotions
Şey, bu senin gerçek hislerini görmenin tek yolu.
No, I actually bought it this way. See, most skirts are only slit up to the knee, but I think people want to see more than that.
hayır, aslında böyle satılıyor. bak, pek çok etek sadece dize kadar yırtmaçlı, ama bence insanlar bundan fazlasını görmek istiyor.
And you watch. You see if it don't work out the way I say.
Git ve kendi gözlerinle gör.
It's not just drawings but there are words written backwards and upside down, various symbols that mean certain things and references to people, to street names to chemical formulas, and a lot of it only I can see when I hold up a mirror so I can read the writing in the correct way.
Üstünde sadece çizim yok ayrıca tersten ve başaşağı yazılmış kelimeler, değişik manalara gelen bazı semboller insanlar, cadde isimleri kimyasal formüller gibi ancak aynaya tutarak görülebilecek şeyler var.
Yeah, well, I didn't see it that way at the time.
Evet, o zamanlar bu şekilde düşünmüyordum.
And I'm trying to look at the mountain that way, but I don't see it.
Ben dağa bu açıdan bakmaya çalışıyordum, ama göremiyordum.
I have to see a man out at Longpuddle way on new business. It is the only day he can do.
Puddlewayde birini görmem gerek ve sadece o gün uygun.
You just happen to get kissed by so many people at the school... I see him at school now you forget to talk about it? I just run the other way.
Okulda o kadar çok insanla öpüşüyorsun ki bahsetmeyi bile unutuyorsun, o yüzden mi?
So... I think, in clear parallel to Einstein, we can see how here it's the other way around.
Yani bence, açıkça Einstein'e paralel bir şekilde,... burada olanın, tam aksi bir şekilde gerçekleştiğini görebiliyoruz.
I couldn't kick everybody out... so my choice was to say "no" and not see you at all... or say "yes" and do it the way we did it.
Herkesi dışarı atamazdım. Yani seçeneklerim hayır deyip seni hiç görmemek veya dün yaptığımızdı.
I'll pick up a scientific dictionary on the way home, see if I can figure out what it says.
Eve giderken fen sözlüğü alırım. Ne yazdığını çözmeye çalışırım.
- The only way round it as far as I can see...
- Gördüğüm kadarıyla tek yol...