English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Waiter

Waiter translate Turkish

2,881 parallel translation
- I'm a waiter like Einstein was a patent clerk. You asshole!
- Ben bir garsonluğum Einstein'in askeri katiplik yapması gibi bir şey, göt herif!
This waiter, we're talking about?
Garsondan mı bahsediyoruz?
He is a good waiter, he's is a fantastic actor.
İyi bir garson ama harika bir oyuncu.
Got it from a coffee shop on Delancey Street. Probably bought it from a waiter, along with a lot of other people's.
Muhtemelen garsondan aldın, başka insanlarınkini de.
I'm a cater waiter now.
Artık garsonum.
The waiter came running.
Garson onun yanına koşarak geldi.
The waiter ran off, grabbed a baglama from the stage and brought it to him.
Gitti koşarak sahneden bağlamayı getir dedi buna.
I'm not your waiter.
Ben senin hizmetçin değilim.
WAITER : Your drinks.
İçkileriniz.
What is it you do again. Are you a waiter?
- Ne iş yapıyordun, garsonluk mu?
- Are you a waiter?
- Ne iş yapıyordun, garsonluk mu?
Hey, waiter, where's my drink?
Nerede benim içkim?
The waiter is a good man.
- Asla. Walter iyi birisi.
Which waiter?
Hangi walter?
Oh yeah, the other thing is that we met this cut German waiter.
Evet, diğer şey ise şu tatlı Alman garsonla tanıştık.
Waiter, this glass is dirty, and I've been waiting far too long.
Garson, bu bardak pis ve beklemekten ağaç oldum.
Who'd have thought Michael Jackson would end up working as a waiter?
Kim Michael Jackson'ın garsonluğa kadar düşeceğini tahmin edebilirdi ki?
Waiter.
Garson.
And flirted with the straight waiter.
Bir de hetero garsona kur yaptın.
The guy died, which is apparently what you had to do at that place to get the waiter's attention.
O adam öldü, öyle bir yerde garsonun ilgisini çekebilmek için yapman gereken de odur zaten.
- Excuse me, waiter?
Garson bakabilir misin? Evet, efendim.
I see you have a full house today, waiter.
Bakıyorum da bugün burası oldukça dolu, garson efendi.
Don't you know he's just a waiter?
O sadece bir garson yoksa bilmiyormusun?
Not as good as that waiter.
Garson kadar iyi değil.
I hope it's that waiter.
Umarım şu garsondur.
He was a waiter at Lakeside Pizza.
Lakeside Pizza'da garsonmuş.
Super Mark, the crack-smoking, Mexican-restaurant waiter with a shirt and bow tie, but no trousers or pants?
Süper Mark kokain içen Meksika restoranı garsonu gömlek ve papyon giymiş ama pantolonsuz veya donsuz?
In fact, fascinating- - Is that you would Go back to a restaurant where you and i had a meal For the sheer purpose of harassing a waiter
- Benim ilginç bulduğum şeyse aslında muhteşem bir şey senin o birlikte yemek yediğimiz restorana gidip önemsiz bir olay için o garsonu hayatında hiç karşılaşmadığı bir şekilde taciz etmen.
I heard about your big additional tip to waiter.
Garsona verdiğin büyük bahşişi duydum.
Last time you leave a big tip it always go to the waiter.
Bir daha büyük bahşiş bırakıldığında hepsi zaten garsona gidiyor.
When will the waiter come by with champagne?
Şampanyalı garson ne zaman gelecek?
Got that? - I'm too busy with my lousy job as a waiter and my art college to do anything else.
Koleje bu sıkıcı işi yapmkal meşgulüm.
Shh... Here comes the waiter.
Garson geliyor.
Waiter's taking out a second pad.
Garson ikinci bloknotunu çıkarıyor.
My name is Einar and I want to be a waiter when I grow up.
Benim adım Einar ve ben büyüdüğümde bir uşak olmak istiyorum.
Waiter : Ms. Clark.
Bayan Clark.
Who'd you guys get to, uh, be the waiter?
Siz ne olmayı umuyorsunuz, uh, garson mu?
- I have for you here the best waiter in the house.
- Restorandaki en iyi garson sizin.
Best waiter?
En iyi garson mu?
Waiter : monsieur david, how many with you for lunch?
Mösyö David, kaç kişisiniz?
Here comes the waiter.
Garson geliyor.
So we could sit there and stare at each other, see who blinks first without even a waiter to break the tension?
Evini görmek isterim. Öylece oturup önce kimin göz kırpacağını beklemek için mi?
I remember the waiter.
Ben garson hatırlıyorum.
That means no waiter takes her order, No busboy clears her table.
Yani ne bir garson siparişini alsın, ne de bir komi masasını temizlesin.
A waiter will take care of you in just a moment.
Birazdan bir garson sizinle ilgilenecek.
The bullet ricocheted and killed the waiter.
Kurşun sekmiş ve garsonu öldürmiş.
Waiter, lunch.
- Garson, yemek.
Yeah, well, I mean, that makes it sound like I'm a waiter, you know.
Evet aynen. Diyeceğim, böyle denilince kulağa daha hoş geliyor. Aslında aracıyım, bilirsin.
Waiter!
Garson!
Some waiter guy.
Garsondan.
As a waiter?
Garson kılığında mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]