You don't want to translate Turkish

Don't you think that's positive, that he would want to come in?

Onun da katılmak istemesinin iyiye işaret olduğunu düşünmüyor musunuz?

You just don't want to work for me, right?

Bana çalışmak istemiyorsun, değil mi?

I don't want you to watch it.

Bunu izlemeni istemiyorum.

Don't you want to ask me about the job?

Bana işin ne olduğunu sormak istemiyor musun?

It is always going to be tails because I don't want to work for you.

Hep yazı gelecek çünkü seninle çalışmak istemiyorum.

You bait me into talking about shit that I don't want to talk about and then when I talk about it, you mock me!

Bok hakkında konuşmak için bana yalansın. Hakkında konuşmak istemiyorum Ve sonra onun hakkında konuştuğumda, beni alay ettin!

You don't want to settle for anything less.

Daha az şey için yerleşmek istemezsiniz.

"Mom and Dad, my uh, my black boyfriend will be coming up this weekend... and I just don't want you to be shocked because he's a blackman." Black...

"Annecigim babacigim, bu haftasonu siyahi sevgilim geliyor da..." "... soke olmayin diye soyleyeyim dedim. " " Adam siyah sonucta simdi... "

You know I don't want to be chased off the lawn with a shotgun.

- Bahcede pompaliyla kovalanmak istemem.

Hey, it's Chris, I'm either away from the phone or I just don't want to talk to you.

Ben Chris, ya telefona cevap veremiyorum ya da konusmak istemiyorum.

Hey, it's Chris, I'm either away from my phone or I just don't want to talk to you.

Ben Chris, ya telefona cevap veremiyorum ya da konusmak istemiyorum.

Yeah, well I don't want to work for you, I-Love-Lucy.

Evet ama senin için çalışmak istemiyorum "Lucy'yi Severim".

You don't want to know.

Bilmek istemezsin.

Don't you want to know what I get if I win?

Ben kazanırsam ne olacağını bilmek ister misin?

Why don't you give it a test drive? We want to see it work.

Sihirli değnekle ufak bir deneme yap da çalışıp çalışmadığını görelim.

I still don't know what you want me to do with her.

Onunla ne yapmamı istediğini hâlâ bilmiyorum.

You don't have to do this alone anymore if you don't want to.

İstemiyorsan artık bunu tek başına yapmak zorunda değilsin.

Who would I be to say, " No, I don't want any of you to talk about this anymore.

Şunu diyemem, " Hayır, kimsenin bu konuda konuşmasını istemiyorum.

You know, they don't want to look at somebody that's all falling apart, typical stigma of being a positive.

Harap birini görmek istemezler, pozitif olmanın bir sorunu bu.

You know, I don't want to be 60 and have nothing to show what I've worked for.

Altmışıma geldiğimde elimde gösterecek bir şey olmamasını istemiyorum.

Doing something you don't want to for money is a whore in my opinion.

İstemediğin şeyi para için yapmak da bence fahişelik.

I want to eventually, like, hire people to do it for me, so, like, I don't have to do it anymore, you know what I mean?

Amacım, bunu benim adıma yapacak insanları çalıştırmak, böylece daha fazla yapmak zorunda kalmamak, anlarsınız ya.

And if Gary ever had a hard time and said, you know, "I really don't want you to do this anymore."

Eğer Gary zor günler geçirseydi ve bana " Artık bunu yapmanı istemiyorum.

Sure you don't want to stay for dinner?

- Yemeğe kalmak istemez misin?

You don't want to hurt yourself.

Bir yerine bir şey olmasın. Yeniden.

And you're sure you don't want me to help...

Yardım istemediğinden emin...

You sure you don't want to keep just one?

Birini bile saklamak istemez misin?

You don't want to do this.

Yapma, pişman olursun.

I just think it's something you don't want to let me be part of.

Sadece beni dâhil etmek istemediğin bir şey olduğunu düşünüyorum.

Look... I can't tell you what it is, and I don't want you to know,'cause I don't want you to look at me that way, and it would kill me if you heard what were on those tapes.

Bak ne olduğunu sana söyleyemem, bilmeni de istemiyorum çünkü bana o gözle bakmanı istemiyorum, kasette söylenenleri dinlersen kahrolurum.

You know, we don't have to stay here if you don't want.

İstemiyorsan burada kalmamız şart değil.

Come on, you don't want to miss your boyfriend's big game.

Sevgilinin büyük maçını kaçırmak istemezsin.

Don't you want to find out?

Öğrenmek istemez misin?

Well, I think it's fine if you don't want to, but maybe you should give it a chance.

Gitmek istemiyorsan önemli değil ama bence bir şans vermelisin.

But I don't have to go if you don't want me to.

İstemezseniz gitmek zorunda değilim.

I don't want to see you get hurt.

Zarar görmeni istemem.

Well, come on, you don't want to mess around for a little while?

Haydi ama, biraz takılmak istemiyor musun?

You don't want to mess around a little bit?

Haydi ama, biraz takılmak istemiyor musun?

- I don't want to make you leave.

Benim yüzümden gitme.

You don't want me to grab you a water or something?

Su falan getirmemi ister misin?

There's some truth you don't want to face.

Yüzleşmek istemediğin bir gerçek var.

You don't want to be with me.

Benimle olmak istemezsin.

What have you done around here you don't want anyone to know?

Kimsenin bilmesini istemediğin neler yaptın?

You don't want to talk about this.

- Bunu konuşmak istemiyorsunuz, değil mi?

If you can't give me a name... if you don't want to press charges against this boy... if you're not even sure you can press charges... then there really is only one option.

Bana bir isim veremezsen, bu çocuğa dava açmak istemiyorsan, dava açabileceğinden bile emin değilsen geriye tek bir seçenek kalıyor.

Are you sure you don't want Mr. Sebring to meet us there?

Bay Sebring'in oraya gelmesini istemediğinden emin misin?

Look, kid, I just don't want to see you get in a bad situation because of pussy.

Bak, evlat, sadece seni görmek istemiyorum. Kedi yüzünden kötü bir duruma girmek.

I don't want to have to - - yo, motherfucker, what the fuck you doing with that girl?

Olmak zorunda kalmak istemiyorum - Hey, orospu çocuğu, Ne yapıyorsun O kızla mı

No, I don't want to kill you, you silly goose.

Hayır, seni öldürmek istemiyorum seni aptal kaz.

- I know that you're scared but I really, really don't want to hurt you.

Ama gerçekten, sana zarar vermek istemiyorum.

You're a good producer for us. - I don't want you to be so stressed. - Yeah.

Bizim için iyi bir üreticisin, bu kadar stres olmanı istemem.