You know what it's like translate Turkish
2,420 parallel translation
I know, and I have no idea what it's like to be where you are, but if you run now, even if you somehow made it, you'll be running for the rest of your life.
Ve orada olmanın ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemiyorum. Ama şimdi kaçarsan, olur da bunu başarırsan..... hayatın boyunca kaçmak zorunda kalacaksın.
You know what I mean, as-as a count... it's like who... what are Americans now?
Anlatabiliyor muyum? Sayarsak, sanki şöyle... Amerikalılar şimdi nasıllar?
You know what it's actually like?
Bu neye benziyor biliyor musun?
Do you know what it's like to be the best player on the team?
Takımdaki en iyi oyuncu olmak nasıl bilir misin?
That's, like, the one girl that I ev- - and, you know, the past three hours, I've been thinking, it's probably just the full moon, you know, he doesn't even know what he's doing, and tomorrow, he'll be totally back to normal.
Hayatımda ilk kez birinden hoşlandım. Geçen üç saat boyunca bunun dolunay yüzünden olduğunu sanıyordum. Ne yaptığını bilmiyordur, yarına kendine gelir diyordum.
Do you know what it's like to have something inside of you that you just can't control?
İçinde kontrol edemediğin bir şeyin olması nasıldır bilir misin?
I know what it's like to finally have something worth having, to believe, deep down, in a place that you never look, that you don't deserve it.
Sonunda eline bir şey geçer. Sahip olmaya değen bir şey. Ama hiçbir zaman bakmadığın bir yerde, bunu hak etmediğini hissedersin.
Um, I don't know, you know what, it's almost like...
Bilmiyorum, şöyle birşey, aynı...
I know, but you don't know what it's like Toby.
Biliyorum, ama nasil oldugunu anlatamam Toby.
You don't know what it was like being trapped for so long.
Çok uzun süre sıkışıp kalmanın nasıl olduğunu bilmiyorsunuz.
You know what it's like to wake up and realize that your entire life is built on a lie?
Bir sabah uyandığında tüm hayatının bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmek ne demek biliyor musun?
I don't even know what you guys are fighting about any more, but every time it's like fucking World War III.
Artık neden kavga ettiğinizi bile bilmiyorum ama her seferinde 3. Dünya Savaşı gibi oluyor.
How could you possibly know what it's like to take a life?
Can almanın nasıl olduğunu nereden bileceksin ki sen?
You don't know what it's like, Debra.
Beni anlaman mümkün değil, Debra.
'But you may know Johnny's a real method actor,'he spends a lot of time researching his roles'and he wants to meet and understand what it's like to be a little person.'
"Johnny'nin gerçek bir metod oyuncusunu olduğunu biliyorsundur, rollerini araştırmaya oldukça zaman ayırır küçük biriyle tanışıp küçük olmanın nasıl olduğunu anlamak istiyor."
You know, when his dog's licking his face, what if he says something like, "Come on, you mutt"?
Köpek yüzünü yalamaya başladığı zaman "Hadi ama, seni it!" gibi bir şey dese.
I mean, everyone here's so great, and we're all getting along super well, and, you know, we're all being friendly, but at the end of the day, like, I can't get out of my head that it is a competition. This week we asked you to focus on individuality... to really show us what it is that makes you unique... and, most importantly, a great fit for Glee.
Cameron Lindsay Matheus Alex Emily Samuel bu hafta iyi iş çıkardınız.
You don't know what it's like being cut off from the outside world.
Dış dünyadan mahrum bırakılmak nasıl bir şey bilmiyorsun.
Volodya, you know what it's like in the army these days!
Volodya, şu anda ordunun durumunu gayet iyi biliyorsun!
Do you know what it's like to be raised by someone who didn't want you?
Seni istemeyen biri tarafından büyütülmek nasıldır bilir misin?
You know what? Look at it like it's a project.
Bunu bir proje falan gibi düşün.
What do you do when you're in a relationship and, you know, like all relationships, it has its ups and downs but generally, things are going pretty good, until one day you discover that they are not at all who you thought they were and you don't know whether to confront them or pretend you don't know because the idea of being alone is worse than being with someone who's deceived you?
Tüm ilişkilerde olduğu gibi inişler ve çıkışların olduğu ama işlerin genelde iyi gittiği ta ki bir gün aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anladığın bir durumun içindeysen ne yaparsın? Onlarla yüzleşme ya da bilmiyormuş gibi davranma konusunda kararsızsan çünkü yalnız olma fikri seni aldatan biriyle beraber olma fikrinden daha kötü geliyorsa ne yaparsın?
You may love your little immigrant shop around the comer but you don't know what it's like to be a frightened family living in a Muslim ghetto. Okay?
Sen mahallendeki küçük göçmen dükkânını seviyor olabilirsin ama Müslüman mahallesinde korku içinde yaşayan bir aile olmak nasıldır, bunu bilmiyorsun.
Now you know what it's like to be singled out by your own gang.
Şimdi kendi çeten tarafından yalnız bırakılmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorsun.
It's been six months, and to tell you the truth, it's like nothing has changed, except, you know, what did.
Altı ay oldu ve sana doğruyu söyleyeceğim hiçbir şey değişmemiş gibi. Bilirsin işte, şu şey dışında.
Do you know what it's gonna be like in yearbook tomorrow?
Andaçta nasıl görünecek bu biliyor musunuz?
You don't know what it's like to lose someone so close to you.
Sana çok yakın birini kaybetmek nedir bilemezsin.
Guys that are, like, good-looking don't have any idea what it's like to live and just know that there's a whole massive section of the female population that you just don't have access to.
İyi görünümlü adamlar böyle yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. Orada öylece duran kocaman bir kadın kitlesi var ama sizin giriş izniniz yok.
and that's basically how we start our conversations, and Jason will recall things, and, you know, more and more, it's, like, been a snowball that I've picked up exactly what I think happened.
Konuşmamız böyle başladı. Jason hatırlamaya başladıkça kartopu gibi eklenerek büyüdü.
it's just - I must not be comprehending the fact that it's that close, because, you know, it's hard for me to say, you know what - like, I talk to people, " You know, in eight days,
Gerçeğin bu kadar yakın olduğunu anlamamalıyım çünkü bunu söylemek benim için zor.
You don't know what it's like with her.
Onunla yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
Do you know what it's like knowing how you're going to die?
Ne şekilde öleceğini bilmek nasıl bir his biliyor musun?
Look, I don't know what you did to the guy, but it's really really important to him that you like him.
Bak, bizimkine ne yaptın bilmiyorum ama onu sevmen, onun için çok önemli.
I mean, you know, what it's like to spend 30 years with a family, watching them change and grow.
30 yılımı bu halka adadım, hep onların yanında oldum.
It's not like he's going to lie to his girlfriend. You know what?
Kız arkadaşına yalan söyler gibi bir havası da yoktu.
You know what it's like to have someone hate you out of pure jealousy?
Saf kıskançlık dışında birinin senden nefret etmesi nasıl bir şey biliyor musun?
Do you know what it's like to watch someone else get all the attention when you know that you're twice the person they are?
Onu ikiye katladığın halde bütün herkesin ilgisini başkasının toplamasını seyretmek nasıl bir şeydir biliyor musun?
You know what it's like to run a small business.
Küçük bir şeyi yönetmeyi biliyorsun.
When I'm getting ready in the morning to go out, I will just cover what I would normally be wearing, you know, whether it's jeans or whatever I am wearing, with something like this.
Sabah dışarı çıkmak için hazırlanırken, normalde ne giyiyorsam sadece onun üzerini kapatıyorum, giydiğim kotun ya da her neyse onun üzerini bunun gibi bir şeyle kapatmış oluyorum.
Do you know what it's like, lion-o,
Nasıl olduğunu bilir misin, Lion-O?
You don't know what it's like to be me.
Ben olmak nasıl bir şeydir bilmiyorsun.
You know what I'm saying? It's like... rupturing my eardrums is not gonna help.
Sanki kulak zarımı patlatmak bir işe yarayacakmış gibi.
Do you know what it's like to trust someone completely?
Birisine tamamen güvenmek ne demektir bilir misin?
I know what it's like to get orders that feel so strong, you think you're gonna die if you don't follow them.
Emir almanın nasıl güçlü bir his olduğunu biliyorum. Emirlere uymazsan ölecekmişsin gibi hissedersin.
I mean, it's like what the hell are we fighting for, you know?
Sonra düşünüyorsun ne diye savaştık biz o kadar?
I-I do know what it's like to be in a complicated marriage, but what's going on between the two of you
Karmaşık bir evliliğin ne demek olduğunu biliyorum ama ikinizin arasında olan şey...
You know what it's like to lose a kid to drugs, to wish the world for'em and see that world come crashing down around'em?
Çocuğunuzu uyuşturucuya kaptırmanın nasıl olduğunu bilir misiniz? Ona dünyaları vermeye çalışırken dünyanın onun başına yıkıldığını görmeyi?
Do you know what it's like to be the only one of your friends whose legs are too stubby to jump far enough to stick to the velcro wall?
Arkadaşlarından sadece birinin bacaklarının cırt cırt duvarına zıplayıp yapışamayacak kadar kısa olması nasıl bir şey biliyor musun? Hayır.
You don't know what it's like to be me.
Benim gibi olmak nasıl bir şey bilemezsin.
I don't know what you're getting at, but I don't like threats. It's not a threat. It's just a question.
Asıl sorun Andrew en yakın arkadaşınızın kocasıyla yattığınızı biliyor mu?
I know what it's like to feel like there's no one you can count on.
Güvenebileceğin kimsenin olmaması nasıl bir histir iyi bilirim.