That's right перевод на турецкий
80,712 параллельный перевод
That's right. I've been with her for all four of her heart attacks.
Doğru, dört kalp krizi sırasında da onunla ben ilgilendim.
That's right.
Çok doğru.
He's right. That's exactly the opposite of what we need.
Haklı şu an bunun tam tersine ihtiyacımız var.
That's dad's gun, right?
Bu babanın silahı, değil mi?
That's what we use to mask our smells, right?
Kokularımızı maskelemek için kullandığımız şey bu, değil mi?
- That's all right.
- Buna gerek yok.
That's him right there.
İşte orada.
That's right. Tell'em, ladies.
Evet hanımlar, şikayetleriniz söyleyin.
That's a gift Leonard gave you right there.
İşte Leonard'ın sana verdiği hediye bu.
You get that we about to be mowed down like some lawn gnomes and it's your fault, right?
Bizi çim gibi biçmek üzereler ve hepsi senin suçun, farkında mısın?
You know that's cheating, right?
Bunun hile olduğunu biliyorsun, değil mi?
That's right.
Doğru.
All right. Let's try that.
Pekala, yapalım.
Well, that's twice as good as before, right?
Yani önceki durumundan iki kat daha iyi, değil mi?
- That's right.
- Doğru.
A covered cage. That's right.
Örtülü bir kafese, evet.
That's progress, though, right?
Ama bu da bir şeydir değil mi?
That's right, I bought a suit, Xeroxed it, returned it, and wore the copy.
Evet öyle, bir takım elbise satın aldım fotokopisini çekip iade ettim ve kopyayı giydim.
Well, you know, that's normal for a child, right?
- Bir çocuk için bu normal, ne dersiniz?
I'm astonished that Avasarala didn't kick you she's kind of got a thing for me, right?
Avasarala'nın seni ofisten atmamış olmasına şaşırıyorum. Yalnızca ikimizin arasında olan bana karşı bir şeyleri vardır değil mi?
Good, at least we got that much right.
Güzel, hiç değilse bunu doğru yapmışız.
Take half, that's what partners do, right down the middle.
Ortaları yarı yarıya atın, tam da ortada.
Nothing that Joan walking through the door wouldn't put right.
Joan'ın yanlış bir şey yaptığı dışında bir şey yok.
- That's right.
- Evet.
- Yes, that's right.
- Evet, Doğru.
Well, we'll just have to explain to her that there are certain boundaries, all right?
Ona anlatmamız gerek bazı kesin sınırların olduğunu, değil mi? Bunu hallederiz.
That was made either before she died or right after.
Ya ölmeden önce ya da öldükten hemen sonra yapılmış.
Here's the deal. We're thinking that, if this is a map of the stars, right?
Düşünce tarzımız şöyle, eğer bu bir yızdız haritasıysa, tamam mı?
Well, that's good, right?
Bu iyi, değil mi?
That's Brazilian, right?
Bu Brezilyalı, değil mi?
All right, you know there's a thing called pareidolia that tricks the brain into thinking it sees faces in inanimate objects, and it can happen because of sleep deprivation.
Pekala, biliyorsun pareidolia diye bir şey var Beynin yüz gördüğünü düşünen hileler Cansız cisimler içinde ve gerçekleşebilir
All right, see if there's surveillance that covers the route that Maddie took between the restaurant and her car.
Pekala bakalım gözetim var mı Maddie'nin izlediğ yolu kapsayan Restoran ve arabası arasında.
Zerstoerer's coming for the stick that Nick has with him right now.
Zerstoerer sopa için geliyor Nick şu anda onunla birlikte.
'98, that's right.
98, doğru.
No, that's right.
Doğru.
That's good, right?
Bu iyi değil mi?
I'd like to say a few words... about Turdhole, if that's all right.
Sorun yoksa Turdhole hakkında.
That's the plan, right?
Plan böyle, değil mi?
I just thought after everything that's gone wrong, it might be nice for us to have something go right.
Dedim ki bu kadar şey ters gitmişken, bir şeyimizin de doğru gitmesi iyi olur.
Is that Kevin's at Marco's right now, trying... to get him to help us.
Kevin şu an Marco'nun evinde, onu bize yardım etmesi için ikna etmeye çalışıyor.
No, that's all right.
Hiç gerek yok.
Yes, that's right.
- Evet, doğru.
And if we don't get it together right now, he's gonna tell the entire city that we can't even agree on who's in charge.
Şu an anlaşmaya varamazsak bütün şehre, bizim daha kimin yetkili olduğunda anlaşamadığımızı söyleyecek.
That's all right.
Sıkıntı değil.
It's Robert Zane, and before you try to talk me out of it, he just said that I'm not fit to lead right to my face.
Robert Zane ve sen beni vazgeçirmeye çalışmadan önce, liderlik için uygun olmadığımı yüzüme söyledi.
That's right.
Aynen öyle.
It's, right inside that office right there.
Şu sağdaki ofis.
That woman gave up the right to be called my mother when she got together with you behind my father's back.
O kadın babamdan habersiz seninle birlikte olarak annem olma sıfatını kaybetti.
Right now, I need to make sure that Sofia's rent is paid by 10 : 00.
Şu an, Sofia'nın kirasının saat 10 : 00'a kadar ödendiğinden emin olmalıyım.
- And I am telling you, you've had your offer. That's all your gonna get, and if you don't take it right now, we're going to trial, and I am gonna wipe the floor with this kid.
Ben de sana söylüyorum teklifimi verdim, alabileceğin bu kadar şu an kabul etmezsen, mahkemeye gideriz ve o kadını çocuğuyla birlikte süründürürüm.
Right there, that's where we're gonna live our lives. "
"İşte yaşayacağımız yer şurası."
right 138679
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239
right foot 41
right back at ya 34
right as rain 57
right in the middle 29
right or wrong 91
right away 1349
right on schedule 82
right behind you 176
right on time 239
right foot 41
right back at ya 34
right as rain 57
right in the middle 29
right or wrong 91
right away 1349
right on schedule 82