English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fascinated

Fascinated translate Turkish

944 parallel translation
Attending the lecture was Fred Vine, who was just a geology student at the time, although he was already fascinated by continental drift.
O zamanlar yalnızca bir jeoloji öğrencisi olan Fred Vine'da konferansa katılmıştı ve kıtasal sürüklenme fikriyle şimdiden büyülenmişti.
As a biologist, I'm fascinated by the links we've discovered between the Earth's activity and the origin of life.
Bir biyolog olarak, Dünya'nın etkinliği ve yaşamın kökeni arasında keşfettiğimiz bağlantılar karşısında büyüleniyorum.
He too is fascinated by the question of Barberton's antiquity.
O da, Barberton'un eskiliği sorusuyla büyülenmiştir.
- I'm fascinated.
- Büyülendim.
I'm fascinated, too.
Ben de büyülendim.
Fascinated, whim-wham!
Büyülenmiş... Saçma!
- Well, fascinated by her.
Kızınıza kendini kaptırmış.
A doctor is fascinated by death and pain.
Ölüm ve acı bir doktora büyüleyici gelir.
I know this friendship with Kurt is harmless enough... but you might get fascinated.
Kurt ile olan bu arkadaşlığının zararsız olduğunu biliyorum ama kendini kaptırabilirsin.
When we were on that plane I was fascinated by the way its shadow followed it.
O uçağın içindeyken... uçağın gölgesinin bizi takip edişi beni büyülemişti.
Your brother seems quite fascinated by her.
Kardeşiniz ondan bayağı etkilenmişe benziyor.
Comrade, I've been fascinated by your Five-Year Plan for the last 15 years.
Yoldaş, son 15 yıl için yaptığınız Beş Yıllık Plan'ınızdan çok etkilendim.
I was greatly fascinated by the vegetation on the island.
Adada bulduğumuz bitkilerden çok büyülendim.
English history, it's always fascinated me.
İngiliz tarihi beni hep büyülemiştir.
You're fascinated.
Kendinle büyülenmişsin.
I was completely fascinated by the way your villain- -
Kötü adamınızın tarzı beni büsbütün büyüledi.
You were saying you were completely fascinated.
Büsbütün büyülendiğinizden bahsediyordunuz.
- That's what fascinated you so much.
- Sizi büyüleyen de bu olmalı aslında.
It's always fascinated me.
Beni her zaman büyülemiştir.
But while he fascinated many, there were not a few who distrusted him.
Bir çoklarını büyülemesine rağmen, ona güvenmeyen de çok kişi vardı.
Her face fascinated me. And here she is.
Yüzü beni büyüledi ve işte burada.
I promise Sir Gawain that I shall watch his new squire's progress with fascinated interest.
Ama sır Gawain'in yeni yardımcısıyla olan çalışmalarını büyük bir heyecanla izleyeceğime söz veriyorum.
It fascinated Jirka. But he was sad that he would never see one alive.
Georgie sevdi, ama canlısını göremediğine üzüldü.
Why, I'd be fascinated.
Bilakis, beni çok heyecanlandırır.
English history has always fascinated me.
İngiliz tarihi beni hep büyülemiştir.
You know, musicians are always fascinated by mathematics.
Müzisyenler matematiğe hayrandır.
King Henry VIII, no longer fascinated, said,
Kral VIII. Henry, artık büyülü sevgisini yitirdiği için, dedi ki,
I've always been fascinated with auto racing.
Otomobil yarışının her daim hayranı olmuşumdur.
Of course, she is very beautiful and everyone is fascinated with her charm, especially the men.
Elbette çok güzel biri herkes ona hayran özellikle erkekler.
Here's to little men who are fascinated by pretty girls who get strangled.
Boğularak öldürülmüş güzel kızlara bayılan küçük adamların şerefine.
You just seemed fascinated by him.
Ondan etkilenmiş görünüyordun.
You're the one who must've been fascinated by him.
Ondan etkilenmesi gereken sensin.
I must say I sometimes find myself fascinated by the amazing ego of this man.
Bazan bu adamın hayret verici beninden kendimi büyülenmiş bulduğumu söylmeliyim.
The art of prophecy has always fascinated me.
Kehanet sanatı, beni daima büyülemiştir.
When I showed them the new barn, again, they were fascinated by the obvious hiding place my storage tanks provided.
Çiftliğimle gurur duyuyorum. Evet, bunu görebiliyorum. Artık hoşça kal diyelim.
As I told you before, I'll be taking my bar examination in the spring, so I'm more fascinated by the legal and the personal aspects of your situation.
Daha önce de söylediğim gibi, baharda baro sınavıma gireceğim, bu nedenle senin hukluksal ve kişisel durumun beni daha fazla ilgilendiriyor.
I'm everlastingly suspicious of andlor fascinated by the contents of brown paper bags.
Kesekağıdında duran şeyler... beni daima şüphelendirir... aynı zamanda da büyüler.
I've always been fascinated by show business.
Şov dünyası beni hep büyülemiştir.
I DIDN'T BELIEVE HER, BUT THE IDEA FASCINATED ME.
İnanmamıştım ama bu fikir beni cezbetmişti.
I was fascinated by your cold violence.
İtici tecavüzün büyüledi beni.
That's why my portrait fascinated and terrified you.
Portrem seni bu yüzden cezbetti ve korkuttu.
They fascinated me
Büyüledi, büyüledi beni.
I'm fascinated with leather straps... leather and stretched as it is wet.
Beni deri şeritlerle ağladılar. Islandıklarında gevşeyeceklerdir.
I'm fascinated.
Etkilendim.
I'm always fascinated by your utter lack of scruples.
Vicdansız olman hep etkilemiştir beni.
Well, I'm absolutely certain you'll be fascinated by Brazil.
Brezilya'ya hayran kalacağınıza kesinlikle eminim.
Guns have always fascinated me.
Elbette kadınlar dalındaydı. Silahlar hep beni büyülemiştir.
I was fascinated by his long fingernails and the way his lip curled when he smiled.
- Onun uzun tırnaklarından ve gülümserken dudaklarının kıvrılmasından etkilenmiştim.
Beyond the fountain he saw a town a wonderful town which fascinated him.
Çeşmenin ötesinde bir kasaba görmüş. Öyle muhteşem bir kasabaymış ki adeta kendinden geçmiş.
Nonsense. We were fascinated.
Yapmayın, hepimiz etkilendik.
Indian dialects have always fascinated me.
Hint lehçeleri beni hep büyülemiştir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]