English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fine day

Fine day translate Turkish

773 parallel translation
Another fine day in the mountains
Dağlarda başka bir güzel gün.
And one fine day the killing starts all over?
Ve çıkıp cinayetlere devam ederse?
- l'm all right. lt's a fine day.
- İyiyim. Güzel bir gün.
- "Fine day," "How do you do?" and all that.
- Bilirsin, "Ne güzel gün!", "Nasılsınız?" öyle şeyler işte.
- Fine day.
- Güzel bir gün!
Isn't it a fine day, though?
Ne güzel bir gün ama, öyle değil mi?
Well, mark my words, one fine day we'll all be thrown out.
Şuraya yazıyorum, bir gün bizi kapı dışarı edicek.
Such a fine day, too.
Ne güzel bir gündü.
Fine day.
Çok güzel bir gün.
Any day that takes us closer to France is a fine day.
Bizi Fransa'ya yaklaştıran her gün güzel bir gün.
It's a fine day.
Güzel bir gün.
Looks to me like it was a pretty fine day.
Bana göre çok güzel bir gün oldu.
Fine day, Lemani.
Güzel bir gün, Lemani.
Yes, it's a fine day.
Evet güzel bir gün.
It was a fine day when I wrote it.
O satırları yazdığım gün hava çok güzeldi.
Especially on a fine day.
Özellikle güzel havalarda.
I hope tomorrow will be a fine day, Lane.
Umarım yarın güzel bir gün olur.
You have a demon in you, this fine day.
bu güzel günde içinde bir şeytan var.
Tomorrow will be a very fine day.
Yarın çok güzel bir gün olacak.
Be of good cheer. You are young. It's a fine day.
Neşelen, gençsin, güzel bir gün... ve yarın başka bir gün olacak.
Oil hit Hector one fine day, and he just never came out from under it
Bir gün petrolden büyük bir darbe yedi ve bir dahada belini doğrultamadı.
Yes, it's a fine day.
Evet. Güzel bir gün.
# One fine day we shall see.. a thin trail of smoke.. # - Yes, yes.
# Güzel bir gün göreceğiz, duman gibi ince bir iz... #
And one fine day pig delegates from far and wide arrived to Animal Farm to celebrate the coming of a new era.
Ve güzel bir günde, uzaklardan Hayvan Çiftliği'ne gelen domuz delegeleri yeni bir çağın başladığını müjdeliyorlardı.
Fine day for riding.
Atla dolaşmak için güzel bir gün.
Isn't it a fine day, though?
Ne güzel bir gün, değil mi?
Isn't it nice that it was such a fine day for the coronation?
Tören günü havanın bu kadar güzel olması ne hoş.
Hardly, on a fine day like this
Çok zor, böyle güzel bir günde!
It's a shame to get cooped up in a room on a fine day like this.
Böyle güzel bir günde bir otel odasına kapanmak ne acı.
On a fine day, a party coming by that route might find themselves on top of the Schwarzhorn at 4 : 00 in the afternoon.
Güzel bir günde, o yoldan gelen bir gurup öğleden sonra saat 04 : 00'te kendilerini Schwarhorn'un tepesinde bulabilir.
It's a fine day
Çok güzel bir gün.
A fine day.
Çok güzel bir gün...
Good day. A fine day
Çok güzel bir gün.
A fine day, isn't it?
Güzel bir gün, değil mi?
A fine day
Çok güzel bir gün.
Yes, a really fine day
Evet, gerçekten güzel bir gün.
- Yeah, it's a fine day.
- Evet, güzel bir gün.
I'll buy you a bike one day, and then if it's fine at Easter, we'll go and pick lilac.
Sana bir gün bisiklet alacağım. Ve paskalyada hava güzel olursa, gidip leylak toplayacağız.
- Fine, except I get tired of being on my feet all day.
- İyi. Bütün gün ayakta yorulmam hariç.
Some folks there are want to drown fine young men and break poor girls'hearts... so that they can be wedded one day sooner!
Bazı insanlar var ki, sadece bir gün önceden evlenebilmek için genç bir erkeği boğmak, genç bir kızın da kalbini kırmak istiyor.
So fine that one day he threw a bread knife at her.
O kadar ki, bir gün adam ona ekmek bıçağı fırlattı.
How'd you like to really make a day of it, eat someplace fine?
Gününü nasıl geçirmek istersin, güzel bir yerde yemeğe gidelim mi?
Yes, sir. " Good day, Dr. Fine.
- İyi günler Doktor Fine.
A fine, soft day in the spring it was when the train pulled into Castletown, three hours late as usual and himself got out.
Güzel ve yumuşak bir bahar günüydü. Tren Castletown'da durduğunda, her zamanki gibi 3 saat rötar yapmıştı ve o, vagondan indi.
Gen. Dunkley, Col. Wiley... and all you fine men... this has been the greatest day of my life.
General Dunkley, Albay Wiley ve tüm asil askerler bu hayatımın en güzel günüydü.
I'm putting Briggs, Fine and Corrick on the day watch.
Briggs'i oraya yerleştiriyorum, Fine ve Corrick de günlük takip için.
Some day this country's gonna be a fine good place to be.
Günün birinde bu topraklar da yaşanacak iyi bir yer haline gelecek.
She'll grow into a fine woman one day.
Bir gün çok hoş bir hanım olacak.
This must've been a fine old house in its day.
Burası zamanında güzel bir ev olmalı.
You--you gonna make somebody a fine old lady one day.
Umarım bir gün iyi bir karın olur!
Fine, warm day, isn't it?
Güzel, ılık bir gün, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]