English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Glued

Glued translate Turkish

572 parallel translation
His eyes were glued to us.
Gözlerini adeta bize dikmişti.
Mr. Powers, keep your ear glued to this phone and don't hang up.
Bay Powers, kulağınızı ahizeye yapıştırın ve sakın kapatmayın.
Being glued to the ground, I feel as if I'm doing only half the job.
Yer yapïsïk halde, sanki isin sadece yarïsïnï yapïyorum.
You got your wish, and you're standing like your feet is glued in molasses.
Dileğin gerçekleşti ama sen yere çakıldın.
He keeps his audience glued to the seats.
Seyirci onu izlerken yerine yapışıp kalıyor.
It's true... it's as if it's glued to one's body.
Haklısın... Sanki insanın vücuduna tutkallanmış gibi.
Birds that could not fly because they were glued feathers.
Kanatları yapış yapış oldugundan kuşlar uçamıyordu.
And for when Ernie gets it glued together.
Ernie onları birbirine bağlayana dek...
I'll have it glued back together.
Zamkla yapıştıracağım.
I glued them handles on only last week.
Daha geçen hafta kulpları yapıştırdım.
She had on a real tight skirt and sweater kind of thing, sort of glued on.
Daracık bir etek ve üstüne iyice yapışan süveter gibi bir şey giymişti.
Like glued to the chairs. If you are looking for a man, I'm the one.
Eğer bir erkek arıyorsan, buradaki tek erkek benim.
She's always glued to television at tea time.
Çay saatinde televizyona yapışıp kalır.
We don't have to be glued.
İkimiz de eğlenmiş oluruz.
It's just glued together.
Sadece birbirine yapıştırılmış.
Oh, and, Harry, remember, keep him glued down.
Harry onu burada tut.
Glued to the crib.
Beşiğe yapışıp kaldı.
Yeah, and the old tub is still glued together.
Evet ve bu yaşlı küvet hala tek parça.
With outstretched hands and eyes glued to the Germans, he tried to get them to turn around and go back.
Gergin elleri ve gözleri ile Almanları yapıştırmıştı, onları döndürüp ülkelerine yollamaya çalışıyordu.
Now, that's his public posture, but he's the one who's right there... with his eyes glued to the screen when the blood starts running- -
İnsanların karşısında böyle duruyor ama kan akmaya başladığı zaman ekrana yapışıp kalan ondan başkası değil.
- I never felt better glued-together.
- Birbirimize zamk gibi yapışık olmaktan hiç bu kadar keyif almamıştım.
I think I glued my eye together, it certainly is sticky.
Sanırım gözlerimi yapıştırdım, resmen yapışmış durumdalar.
Say,... that's some patriarchal beard you glued on!
Bu taktığın, gerçek bir peygamber sakalı değil mi?
It's as if we were glued to the spot.
Sanki olduğumuz yere yapışmış gibiyiz.
If not, you can keep your ass glued to the chair.
Eğer gelmezsen kıçını sandalyeye yapıştırabilirsin. - Bye!
That driver got his eye glued on you.
O şoförün gözleri sana mühürlendi.
Just glued!
Mühürlendi!
Hey chief, I got my stomach glued to my backbone.
Şef, açlıktan midem yapıştı.
They're glued to the road!
Yola yapışmışlar sanki!
Keep glued to that floor.
Yere yapış.
They have sticky shells and become glued to the hair on her underside in a temporary groove that develops across her stomach.
Yumurtaların kabukları yapışkandır ve alt taraftaki kıllara hayvanın karnında geçici olarak oluşan bir oyukta yapışık kalırlar.
As we, glued by gravity to the surface of the Earth hurtle through space we move in accord with laws of nature which Kepler first discovered.
Uzaya savrulmak yerine dünyanın yüzeyine, yerçekimiyle yapışmış bizler de Kepler'in ilk kez keşfettiği doğanın bu yasalarına uyuyorduk.
They're glued shut.
Gözlerin mühürlenmiş.
I've replaced missing eyeballs with sawdust and glued the lids together.
Olmayan gözünü talaşla doldurdum, göz kapaklarını da zamkladım.
I want you glued to those police monitors.
Bu telsizden kulağını ayırmamanı istiyorum.
We were all glued to the radio, of course Following the un vote with pencil and paper :
Hepimiz radyoya yapışmış BM oylamasını elimizdeki kâğıt kalemle takip ediyorduk.
The capper of all time was when we glued Sister Scholastica to the radiator.
Rahibe Scholastica'nın ayağını radyatöre yapıştırmamız hepsini gölgede bırakır.
You glued it on upside down!
Ters yapıştırmışsın!
In 4th grade, I stole my uncle's toupee and glued it on my face when I played Moses in my Hebrew school play.
4. sınıfta amcamın peruğunu çalıp, yüzüme yapıştırdım çünkü Yahudi okulu piyesinde Musa rolündeydim.
I stayed in Krakow, in Warsaw, glued to my desk.
Treblinka'ya hiç gitmedim ben. Krakov'daydım, Varşova'daydım ben, işten başımı kaldıramıyordum.
" They seem to be glued.
Ağın içine yapışmış gibi görünüyorlar.
I'd turn on the TV in the morning, I'd eat dinner in front of it every night eyes glued, hoping to catch a glimpse of you on the news and then praying I wouldn't.
Sabahları televizyonu açar, her gece onun karşısında yemek yerdim. Gözümü kırpmadan, haberlerde sana rastlamayı umut eder... ama rastlamamak için dua ederdim.
My feet were glued to the ground, and I'd wake up screaming.
Ayaklarım yere yapışmış oluyor ve bağırarak uyanıyorum.
Every GI in this country is glued to his radio twice a day at 0600 hours and 1600 hours to hear that lunatic.
Bu ülkedeki her asker günde iki kez radyosuna yapışıyor. Sabah 6 ve akşam 4'te bu deliyi dinlemek için işi gücü bırakıyorlar.
I loved it when you glued Joey to the toilet seat.
Bu Jo'yu tuvalete yapıştırdığında hoşuma gitmişti.
I mean, you just... you just glued yourself to me, you dragged me out into the street half-naked... you almost got me shot...
Yapıştırıcıyla bizi yapıştırdın, beni yarı çıplak hâlde dışarı çıkardın, neredeyse senin yüzünden vurulacaktım.
I can't get the antlers glued onto this little guy. We've tried Krazy Glue, but it don't work.
Çatal boynuzları şu ufaklığa yapıştıramıyorum.
Jim, the man who spends every weekend in August glued to his desk, that man knows that I can't just sneak out of my own party.
Jim, Ağustos ayında her hafta sonunu masasına yapışık geçiren bir adam kendi partimden sıvışamayacağımı bilir.
Yes, Hard Harry will go to any length to keep... his three listeners glued with ooey blooey to the radios.
Evet, Sert Harry üç dinleyicisini radyoya... yapışık tutmak için gerekirse çok ileri gidebilir.
It must... - I mean, I'm up here. I'm glued to the chair.
- Ta buradayım, koltuğuma yapışmışım.
And a rear-view mirror not just one of Mom's old compacts glued to the window.
Ve de gerçek bir dikiz aynası annemin eski pudra aynalarını cama yapıştırmayacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]