English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Schoolboy

Schoolboy translate Turkish

266 parallel translation
First the schoolboy, then the student.
Önce liseli, sonra üniversiteli.
- Stop acting like a schoolboy.
- Okul çocukları gibi rol kesmeyi bırak.
- What do you mean schoolboy?
- Ne demek şimdi bu?
Only a schoolboy would expose himself and his men like you did today.
Sadece okulçocukları kendini teşhir eder, tıpkı senin gibi adamların bugün yaptığı gibi...
He went out and down the steps at a run... more like an excited schoolboy than a respectable doctor.
Dışarı çıktı ve merdivenlerden bir çırpıda indi saygın bir doktordan ziyade heyecanlı bir çocuk gibiydi.
Beating like a schoolboy's.
Liseli bir genç gibi çarpıyor.
It sounds like a schoolboy trying to make a date.
Kulağa, bir öğrencinin randevu koparmaya çalışması gibi geliyor.
My dear, I shall never forgive myself for behaving like a schoolboy.
Hayatım, bir okul çocuğu gibi davrandığım için kendimi affetmeyeceğim.
Do you take me for a blasted schoolboy?
Beni kahrolası bir okul çocuğu mu sandın?
"Schoolboy"
"Öğrenci"
I feel like a tongue-tied schoolboy.
Dili tutulmuş bir okul çocuğu gibiyim.
Because, any schoolboy can write to her more gracefully than I.
İlkokul çocuğu bile benden daha iyi yazar da ondan.
It was Paul's writing a clumsy schoolboy scrawl but, as you know, the envelope bore Paul's own name
Paul'un büyük, karga burga el yazısını taşıyordu ama bildiğiniz gibi kendisine hitap ediyordu.
As a schoolboy I came up with a motto for myself :
Bir okul çocuğu gibi, kendi adıma bir düstur ile ortaya çıktım :
A silly schoolboy.
Aptal okul çocuğu.
Really, Max, to be taken in like a schoolboy.
Max, çocuk gibi aldatıldın.
You'll pardon my schoolboy enthusiasm, but you see Vic was so stubborn about not taking us at first.
Heyecanımı mazur görün ama Vic, ilk başta bizi götürmemek için inat etmişti.
You're like a sick schoolboy peering through half-open windows.
Açık pencerelerden içeriyi dikizleyen okul çocukları gibi sapıksın.
Behaving like a schoolboy and what is so surprising, loving it.
Çocuk gibi davranıyorum ve nedense hoşuma gidiyor.
- I'm a schoolboy. Teach me.
Ama durumun ciddiyeti hakkında hiçbir fikrin yok.
You'll sound like a jealous schoolboy.
Kıskanç okul çocuğu gibi görünürsün.
Hey, schoolboy.
Okul çocuğu!
Go, man, go But not like a yo-yo schoolboy
Git, oğlum, git Ama yoyolu okul çocuğu olma
"Merit your approval." Is Caesar to come before the Senate each day like a schoolboy with his lessons, now passing, now failing?
Sizin onayınıza layıktırlar. Sezar her gün Senato'nun huzuruna.. bir okul çocuğu gibi mi gelsin, sınıfı geçiyor, kalıyor?
I was with a lady. - Like a good little schoolboy.
Bir bayanla beraberdim küçük bir okul çocuğu gibiydim.
Must I report my movements to you like a schoolboy?
Bir okul çocuğu hareketlerimi sana mı raporlamalıyım?
Mr. Nlonteil, it's most unlikely that a valiant soldier, an officer who won his stripes on the battlefield, would toss hats into your garden, like a schoolboy.
Bay Monteil, savaş alanlarında armalar kazanan, cesur bir askerin sizin bahçenize sanki bir okul çocuğu gibi... eski şapkalar atması pek olası görünmüyor.
Schoolboy?
Talebe?
- I'm a schoolboy.
- Ben bir talebeyim.
Get up, schoolboy
- Bin, talebe
I've heard those old schoolboy stories.
Okul hikayelerini biliyorum senin.
- That only son, the schoolboy...
- Hani şu okullu çocuk...
I wanted you like a schoolboy who has just seen the most desirable woman he can remember.
Hayatında gördüğü en hoş kadını arzulayan bir liseli gibi, istedim seni.
And I don't like your silly, sniggering, schoolboy friends, either.
Şımarık okul çocukları gibi davranan... arkadaşlarından da hoşlanmadım.
Some schoolboy.
Amma öğrencisin.
You're a public schoolboy.
Genel bir öğrencisin.
I'm not a schoolboy any more.
Ben artık okullu çocuk değilim.
Goebbels, hopping from one foot to another like a... like a schoolboy.
Goebbels devamlı zıplayıp duruyordu, bir okul çocuğu gibiydi.
We used to say he was like a young schoolboy... a bit taken with his own learning.
Eskiden, okuduklarıyla davranan bir öğrenci olduğunu düşünüyorduk.
I felt like a schoolboy.
Bir okul çocuğunu gibi hissettim.
a dear, silly little schoolboy.
Sevimli, budala bir okul çocuğu.
- You're like a schoolboy.
- Liseli çocuklar gibisin.
Martin fell madly in love with a schoolboy.
Martin bir okullu çocuğa deli gibi aşık oldu.
Just your and your schoolboy politics... And your idiotically conceited faith in your own importance.
Sadece senin, senin çocukça politikaların ve bağnaz gururlu inancın yüzünden.
I'm a little schoolboy, too.
Ben de liseye gidiyorum.
A schoolboy who described to his teacher a fern growing... and the astounded teacher.
öğretmenine eğreltiotunu büyümesini anlatan bir öğrenci ise... onu hayretler içinde bırakmıştı.
Treated like a schoolboy.
Küçük bir okul çocuğuymuşum gibi davrandı.
Schoolboy things in your head.
Aklın bir karış havada.
Well, she's got to. I'm 36 years old, Macon, but I tell you I feel like I'm a schoolboy around that woman.
Etmek zorunda. 36 yaşındayım, Macon, fakat o etraftayken liseli aşıklar gibi hissediyorum.
I know Belleroche was pretty limp... but I do think you could have found a livelier replacement... than that mawkish schoolboy.
Belleroche'un çok zayıf olduğunu biliyordum ama... onun yerine bu mızmız okul çocuğundan... daha iyisini bulabilirdiniz.
He's the hero of every schoolboy in America.
Neredeyse Amerika'daki her çocuğun kahramanı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]