04 traducir turco
1,448 traducción paralela
04, 00 : 13 : 59 : 04, "Hey, mister, ain't you got a car?" 04, 00 : 14 : 03 : 04, " Who needs a car in L.A.?
Los Angeles'ın çöküşünü 1947 olarak günceller, troleybüslerin gidip yerine çevre yollarının geldiği yıl.
... 04, 00 : 14 : 46 : 16,...
Adına'çevre yolu'diyorlar. "
16, 00 : 15 : 34 : 04,...
Lastikçiler... Araba satıcıları...
16, 00 : 15 : 38 : 04, "C'mon, nobody's going to drive this lousy freeway... 04, 00 : 15 : 40 : 16,... when they can take the Red Car for a nickel." My God, it'll be beautiful. "
Ve alabildiğince uzanan.... muhteşem reklam panoları.
16, 00 : 17 : 33 : 16, An alternative to cars and buses 04, 00 : 17 : 37 : 04, was defeated not by General Motors and its allies,
Şehir Konseyi'nde ucu ucuna bir oyla... reddedilmesinden sonra doruk noktasına ulaştı. Araba ve otobüslere alternatif ulaşım sadece...
04, 00 : 18 : 43 : 16, For movie-makers, 04, 00 : 18 : 37 : 16, For movie-makers,
bazı filmlerde bunun reklamı yapıldı. Ama kimi sanatçılar bile şehrin bu yeni tarzını ürkücütü buldular.
04, 00 : 11 : 52 : 18, "We've come for the car."
"Joseph C. Gillis?"
16, 00 : 12 : 02 : 04, Soon they are chasing Gillis's'46 Plymouth convertible along Sunset, 16, 00 : 12 : 08 : 04, and a blowout strands him in the driveway of silent screen star Norma Desmond.
"Benim." "Araba için geldik." Kısa süre sonra adamlar Sunset'te, Gillis'ın 46 marka Plymouth'ının peşine düşerler... ve bir lastik patlaması onu sessiz film yıldızı Norma Desmond'un araba yoluna sürükler.
16, 00 : 12 : 50 : 04, induces William Fisher to abandon his car 04, 00 : 12 : 53 : 16, and set off on a long march across Los Angeles.
Sonun Başlangıcı'nda ( Falling Down, 1993 ), berbat bir trafik... William Fisher'in arabasını terk edip...
04, 00 : 12 : 57 : 04, He will become an urban terrorist for a day, 16, 00 : 13 : 00 : 16, railing against the degradation of public space. 04, 00 : 13 : 04 : 04,
Los Angeles'ta uzun bir yolculuğa çıkmasına neden olur.
04, 00 : 13 : 18 : 16, " Drink, eighty-fie cents.
Fakat lütufkârlığı öylesine anlaşılmazdır ki kurbanlarının üzüntüsünü paylaşmak zorunda hissedersiniz kendinizi.
04, 00 : 13 : 26 : 16, " I'm not Chinese.
"İçecek seksen-bes sent. Ödeyin ya da gidin!" "'bes'de neyin nesi?
16, 00 : 13 : 36 : 04, Transportation is the central theme in Who Framed Roger Rabbit, 04, 00 : 13 : 40 : 16, which offers itself as a cartoon version of Chinatown. I don't understand a'fie.'... 16, 00 : 13 : 22 : 16, There's a'v'in the word. You come to my country ; you take my money ;
Yoksa sizin Çin'de "ş" harfi yok mu? "
16, 00 : 13 : 47 : 04, It updates the downfall of Los Angeles to 1947, 16, 00 : 13 : 51 : 16, with the death of the trolleys and the birth of the freeways.
Benim ülkeme geliyorsunuz ; benim paramı alıyorsunuz ; ve hala benim dilimin nasıl konuşulacağını öğrenme nezaketini göstermiyorsunuz. " Kendisini Çin Mahallesi'nin çizgi film versiyonu olarak sunan...
04, 00 : 14 : 19 : 04, Complaints about overcrowding, 16, 00 : 14 : 20 : 16, slowness,
Eddie Valiant'la ( filmin kahramanı ) aynı fikirde değildi.
16, 00 : 14 : 22 : 04, discriminatory pricing, 04, 00 : 14 : 23 : 16, and poor service 16, 00 : 14 : 25 : 16, had been endemic for more than thirty years.
Kalabalığı, yavaşlığı, ayrımcı fiyat uygulaması... ve kötü hizmeti hakkındaki şikayetler... en az otuz yıldan beri dile getiriliyordu.
04, 00 : 14 : 28 : 16, But after the war, 04, 00 : 14 : 36 : 04, " Several months ago I had the good providence to stumble upon a plan of the City Council... 16, 00 : 14 : 39 : 16,... a construction plan of epic proportions.
Fakat savaştan sonra... başka bir sorun çıktı ortaya. " Aylar önce, ilahi takdir öyle buyurmuş ki Şehir Konseyi'nin bir planına rastladım ;
04, 00 : 14 : 42 : 21, They are calling it a freeway. " 04, 00 : 14 : 44 : 20," A freeway?
devasa bir yapım planına.
16, 00 : 15 : 11 : 16, Soon, where Toontown once stood, there will be a string of gas stations, 04, 00 : 15 : 16 : 16, inexpensive motels, restaurants that serve rapidly prepared food, I see a place where people get on and off the freeway,... 16, 00 : 15 : 03 : 16, on and off, off and on, 16, 00 : 15 : 05 : 16, all day, all night.
" Buradan Pasadena'ya kadar giden sekiz şeritli bir yol.
04, 00 : 16 : 08 : 04, and replaced streetcars with buses, 04, 00 : 16 : 11 : 16, allegedly to sabotage public transportation.
Ulusal Şehir Hatları'nın entrikaları modellenmiştir. İddialara göre, kırklı yıllar boyunca ABD genelindeki... şehirlerarası demiryolları satın alınmış ve yerine... otobüslerden oluşan bir sistem konmuştur.
16, 00 : 16 : 18 : 04, Another conspiracy to destroy Eden, 16, 00 : 16 : 20 : 04, but in this movie 04, 00 : 16 : 22 : 16, there is a counter-historical happy ending.
Cenneti yok etmek için üretilmiş bir başka komplo teorisi.
04, 00 : 16 : 28 : 16, Nobody has to tell its detective hero.
Teselliye ihtiyaç yok.
04, 00 : 16 : 31 : 16, "Forget it, Eddie, it's Toontown."
Kimse dedektife " Boş ver Eddie.
04, 00 : 16 : 39 : 16, Valiant kills Judge Doom after a protracted duel, 16, 00 : 16 : 44 : 04, and we may assume the Red Cars are saved,
Burası Toontown. " demek zorunda değil. Valiant, Judge Doom'u uzun süren bir kapışmadan sonra öldürür... ve biz de Toontown'la birlikte kırmızı arabaların... kurtulduğunu düşünebiliriz.
16, 00 : 17 : 01 : 04, Actually trolleys had been on the way out since the twenties 04, 00 : 17 : 04 : 04, when proposals for public ownership were defeated.
Aslında, yirmilerde kamu ortaklığına geçirilmeleri teklifinin... reddedilmesinden bu yana troleybüslerin kullanımında sıkıntı yaşanıyordu.
16, 00 : 17 : 10 : 04, Eddie Valiant himself gets around town by automobile 04, 00 : 17 : 13 : 16, after a single Red Car ride at the beginning of the movie.
Eddie Valiant filmin başında bizzat... bir arabanın peşinde otomobille kasabayı dolanır.
04, 00 : 17 : 19 : 16, The real postwar struggle over mass transit 16, 00 : 17 : 22 : 04, reached a climax in 1949 16, 00 : 17 : 25 : 16, when a proposal for a new light rail network 16, 00 : 17 : 28 : 04, was narrowly defeated in the City Council.
Savaş sonrasında toplu taşıma konusundaki asıl mücadele, 1949 yılında yeni bir hafif demiryolu ağı kurma önerisinin...
16, 00 : 17 : 41 : 04, but by the promoters of decentralized suburban development.
General Motors ve ortakları tarafından değil, merkezsiz bir banliyö gelişiminin destekçileri tarafından da reddedilmişti.
16, 00 : 18 : 26 : 04, and there was an attempt to promote loft living on its eastern margins, 16, 00 : 18 : 28 : 16, an effort advertised in a few films,
Seksenlerde dikeyleşti, doğu kıyılarında çatı katlarındaki yaşam özendirilmeye çalışıldı ;
04, 00 : 18 : 58 : 16, The wartime downtown evoked by Edward James Olmos in American Me 04, 00 : 19 : 01 : 16, was a dangerous place for Mexican-Americans.
American Me ( 1992 ) filminde Edward James Olmos tarafından bir kez daha hatırlatılan savaş dönemi şehir merkezi,
04, 00 : 19 : 26 : 16, Stirred up by racist propaganda in the local press, 04, 00 : 19 : 29 : 16, gangs of sailors went on a week-long rampage,
Zoot Suit Olayları. Yerel medyadaki ırkçı propagandaların ateşlemesiyle... denizci çeteleri bir hafta süren bir kırıp dökme, yağmalama ve... etnik kimliklerinin kışkırtıcı bir sembolüne dönüştüğü için... bu kişilerin bol elbiselerini üstlerinden çıkarma eylemlerini başlatmışlardı.
04, 00 : 19 : 51 : 16, Olmos depicts these assaults as a humiliating defeat 04, 00 : 19 : 55 : 16, that disgraced and disarmed the greatest generation of Chicanos 16, 00 : 20 : 00 : 16, and produced a sick culture of amoral masochistic toughness 16, 00 : 20 : 02 : 16, as a reaction formation.
Olmos bu saldırıları Chicanoların ( Meksika kökenli Amerikalı ) en iyi neslini gözden düşüren... ve silahsızlandıran küçültücü bir bozgun olarak resmetmişti... ve bunlar tepki oluşumu adına ahlak dışı mazoşist bir katılığı... barındıran hastalıklı bir kültür üretmişti.
04, 00 : 20 : 17 : 04, "Don't matter."
"Hangisi, ahbap?"
04, 00 : 20 : 21 : 16, "Fuck it, homes."
"Önemi yok."
04, 00 : 20 : 45 : 21, The downtown of the future 21, 00 : 20 : 48 : 09, appeared with a vengeance in Blade Runner, 16, 00 : 20 : 50 : 21, a movie set in 2019.
Geleceğin şehir merkezi, 2019 yılında geçen Bıçak Sırtı filminde... bütün ayrıntısıyla görüldü.
04, 00 : 20 : 54 : 16, By then suburbia has moved off world, 04, 00 : 20 : 58 : 04, the dark satanic mills of the industrial sublime 04, 00 : 21 : 00 : 04, are belching overtime, 16, 00 : 21 : 03 : 16, and the smog has turned to acid rain. 04, 00 : 21 : 12 : 04, Blade Runner has been called the?
Banliyöler gitmiştir... endüstrileşmenin görkemini yansıtan karanlık şeytani fabrikalar... sürekli duman püskürtmektedir... ve bu dumanlar asit yağmuruna dönüşmüştür.
04, 00 : 21 : 18 : 16, a city planner's dream come true. 04, 00 : 21 : 23 : 16, Finally, a vibrant street life. official nightmare " of Los Angeles, 16, 00 : 21 : 14 : 16, yet this dystopian vision is, 16, 00 : 21 : 16 : 04, in many ways,
Bıçak Sırtı, Los Angeles'ın resmi kâbusu olarak adlandırıldı.
16, 00 : 21 : 35 : 04, Neon beyond our wildest dreams.
Akşamları şehir merkezi avarelerle doludur. Neon ışıkları en vahşi düşlerimizin bile ötesine uzanır.
16, 00 : 21 : 45 : 16, The streets are littered with electronic parking meters, 04, 00 : 21 : 48 : 04, but there are no cars parked next to them.
Sadece bir katil bunu tamamıyla itici bulabilir. Sokaklar elektronik park sayaçlarıyla aydınlatılmıştır, ama etrafta park etmiş araba yoktur.
04, 00 : 21 : 55 : 16, The VTO has replaced the SUV, 04, 00 : 21 : 58 : 16, but there are no traffic jams in the sky.
Uçan araçlar kara taşıtlarının yerini almıştır, ama gökyüzünde trafik yoktur.
04, 00 : 22 : 04 : 16, The hero Deckard drives his car home from his job downtown, 16, 00 : 22 : 11 : 16, yet when he pulls into the grounds of the hundred-story apartment building where he lives, 16, 00 : 22 : 13 : 16, he finds a parking place right next to the front door. 04, 00 : 22 : 17 : 16, Apparently he is the only tenant with a car.
Filmin kahramanı Deckard, arabasıyla işten şehir merkezindeki evine döner, fakat yüzlerce katlı apartmanının önünde durduğunda... yine de ön kapının hemen yanında bir park yeri bulabilir.
04, 00 : 22 : 34 : 16, Harrison Ford diagnosed its narrative deficiencies in his complaint, 04, 00 : 22 : 37 : 16, "I played a detective who did no detecting."
Harrison Ford, filmle ilgili şikayetinde kurgusal eksiklerin olduğunu kabul etmiştir.
04, 00 : 22 : 48 : 16, Director Ridley Scott and his collaborators 04, 00 : 22 : 52 : 04, couldn't even agree on whether the protagonist is a human 16, 00 : 22 : 54 : 04, or a replicant.
Yönetmen Ridley Scott ve iş arkadaşları bile... başkahramanın insan mı yoksa replikant mı olduğu... konusunda hemfikir değiller.
04, 00 : 23 : 04 : 19, Yet Blade Runner continues to fascinate.
Ama zaten kim yaşıyor ki? " Yine de film büyülemeye devam ediyor.
04, 00 : 23 : 09 : 04, Perhaps it expresses a nostalgia 16, 00 : 23 : 12 : 16, for a dystopian vision of the future that has become outdated.
Belki de modası geçmiş distopik... bir gelecek için bir özlem sadece.
04, 00 : 23 : 16 : 04, This vision offered some consolation 16, 00 : 23 : 18 : 16, because it was at least sublime.
Bu gelecek biraz teselli veriyordu, çünkü en azından haşmetliydi.
04, 00 : 23 : 23 : 04, Now the future looks brighter, 04, 00 : 23 : 24 : 16, hotter, and blander.
Şimdi ise gelecek daha parlak, daha sıcak ve daha tatlı görünüyor.
04, 00 : 23 : 28 : 04, Buffalo will become Miami, 16, 00 : 23 : 30 : 16, and Los Angeles will become Death Valley,
Buffalo, Miami'ye dönecek,
21, 00 : 23 : 40 : 21, There will be plenty of progress, 21, 00 : 23 : 44 : 04, but few of us will be any better off or happier for it.
Bilgisayarlar hızlanacak, biz ise yavaşlayacağız.
16, 00 : 23 : 50 : 16, They'll be dull and efficient, 04, 00 : 23 : 53 : 04, and they'll take our jobs.
Robotlar seksi ya da tehlikeli olmayacak ; duygusuz ve becerikli olacaklar... ve işlerimizi elimizden alacaklar.
16, 00 : 24 : 01 : 16, As Blade Runner is the Los Angeles movie of the eighties, 16, 00 : 24 : 04 : 16, another period film,
Nasıl Bıçak Sırtı seksenlerin Los Angeles filmiyse, bir başka film,