A bag traducir turco
25,674 traducción paralela
Well, I, for one, am not waiting for them to close this shelter at the end of the week, and I am not wandering on foot for 20 miles to find my way to another shit hole that they'll close next week to open a box store or um... a paper store, a bag store, or a goddamn pet store!
Şahsım olarak, bu haftanın sonunda bu barınağı kapatmalarını beklemeyeceğim yerine bir kutu mağazası ya da bir kağıt mağazası, çanta mağazası veya lanet bir hayvan mağazası açmak için sonraki hafta kapatacakları kapatacakları başka bir çöplük bulmak için 32 kilometre yürümeyeceğim!
Come on, Raj, give me a bag.
Hadi ama Raj. Torbaların birini de bana ver.
Will you please start putting some things in a bag?
- Lütfen toplanmaya başlar mısın?
- I... - Pack a bag.
Çantanı hazırla.
Your calves look like a snake swallowed a bag of ropes.
Bacak kasların sanki bir yılan bir poşet halat yutmuş gibi. Biliyorsun, değil mi?
I'll even give you a bag to take home.
Eve goturmek icin bi torba verebilirim bile sana.
Uh, grab a bag.
- Bir çanta kap.
There's a bag up there. Can you reach it?
Şuradaki çantaya uzanabilir misin?
That is a million dollars in a bag.
Çantada bir milyon dolar var.
My dad was a seagull, just squawking and shitting everywhere.
Benim babam martıydı viyak viyak bağırıp her yere sıçıyordu.
You know that my mom was a junkie, too, right?
Benim annemin de uyuşturucu bağımlısı olduğunu biliyorsun, değil mi?
-'Cause he's a sex addict. - Ooh!
Çünkü tam bir seks bağımlısı o.
Pope's been in the yard since 6 : 00 a.m., punching his stupid bag.
Pope sabah 6'dan beri bahçede aptal torbasını yumrukluyor.
Yeah? Got a torn dry cleaning bag.
Yırtık bir kuru temizleme çantası var.
Now, there are two F-130s screaming across L.A., so we've got more important things to worry about.
Şimdi, Los Angeles semalarında bağıran iki tane F-130 mevcut yani endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var.
I will tell her how I feel when I get the chance, but right now, there are out of control F-130s screaming across L.A., so we have more important things to worry about.
Elime şans geçince ona duygularımı söyleyeceğim ama şimdi Los Angeles semalarında bağıran kontrolden çıkmış iki tane F-130 mevcut yani endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler var.
Oh, I have a Dr. Shazz in my bag.
Çantamda bir tane Dr. Shazz olacak.
He came home and yelled at Karen, my foster mom, to get him dinner.
Eve geldi ve üvey annem Karen'a yemek getirmesi için bağırdı.
Amertek is helping us with a charity event, and all of a sudden, one of their vice presidents is attacked.
Amertek bize bu bağış işinde yardım ediyor ve bir anda başkan yardımcıları saldırıya uğruyor.
I'm buried up to my eyeballs in motion practice and indictments with a staff who's barely made it past 3 rounds of budget cuts, so how about we save the pleasantries for the next fundraiser and get down to why I am so...
3 kere fon kesintisini zar zor atlatmış bir ekiple sonuna kadar iddianameler ve davalara boğulmuş durumdayım bu yüzden muhabbeti sonraki bağış etkinliğine bırakıp şeye gelelim...
Yeah. You can yell at us later, but right now, we're on a bit of a clock.
Bize sonra bağırırsın ama şimdi zamanımız biraz kısıtlı.
So I had a friend on the force run forensics on it, and it turns out that thing is consistent with the Throwing Star killer and his victims.
Adli tıpta bir arkadaşım vardı ve meğersem o şey Shuriken katili ve kurbanlarıyla bağıntılıymış.
So you're looking for a donation from our office.
Yani ofisimizden bağış istiyorsunuz.
Well, it's a condom attached to his dick attached to a tube, and it fills up that bag.
Bir tüpe bağlı olan sikine takılmış bir kondom... -... ve bu torbayı dolduruyor.
You wanted to connect with your parents as a kid, but now you barely talk to them.
Çocukken ailenle bağ kurmak istedin ama şimdi onlarla zar zor konuşuyorsun.
I'm a drug addict.
Ben bir uyuşturucu bağımlısıyım.
Cook said there was a lot of yelling, he didn't make out.
Aşçı çok fazla bağırış olduğunu söyledi, anlayamamış.
We also found a recent message you sent, in which you informed your mysterious benefactor that you thought Dr. Naylor was growing suspicious of your activities.
Ayrıca, son zamanlarda gizemli bağışçına gönderdiğin, ve Doktor Naylor'ın hareketlerinden şüphe etmeye başladığını düşündüğünü yazdığın mesajı da gördük.
You were yelling at my wife... about Freddie Ridge, and then it happened a few hours later, which was kind of weird.
Eşime bağırıyordun. Freddie Ridge hakkında sonrasında bir kaç saatin ardından bu yaşandı, ki bu da biraz tuhaf.
I mean, you're in a bureaucratic position. Ridge could be a big donor.
Demek istediğim, sen bürokratik bir konumdasın Ridge de büyük bir bağışçı olabilir.
My son's a fucking junkie, and my wife is a desperate woman, but then you know that.
Oğlum lanet bağımlının teki, eşimse çaresiz bir kadın. Sen zaten bunu biliyorsun ya.
She's a junkie and a liar, and...
O bağımlının ve yalancının teki, ayrıca...
You're forgiving because you found a way for me to make it up to you.
Beni bağışlıyorsun, çünkü bunu telafi etmem için bir yol bulmuşsun.
Let the bonding of these hands be a symbol of the bond that you have to each other.
Bu ellerinizdeki bağ birbirinize olan bağınızın bir sembolü olsun.
You and Mr. Castle have quite a bond...
Sen ve Mr. Castle arasında oldukça sıkı bir bağ var...
Suddenly, she called me a flasher!
- Bir anda bana teşhirci diye bağırdı!
You're still going home with a goodie bag full of toast.
Tost dolu çantayı eve götüreceksin.
Addicts and thieves and teen boys who suck cock for a living.
Bağımlıları, hırsızları hayatını sik yalayarak kazanan gençleri.
We had a real good connection.
Aramızda güzel bir bağ oluşmuştu.
Why is there a grown man yelling at my daughter?
Neden şuradaki yetişkin adam kızıma bağırıyor?
I became addicted to that and I became a monster too.
Bunlara bağımlı hâle geldim ve ben de bir canavara dönüştüm.
We have dozens of malnourished citizens who need medical attention and a full complement of unaffiliated military...
Burada tıbbi müdahaleye ihtiyacı olan,... eksik beslenmiş düzinelerce vatandaş ve tam kadro bir bağımsız ordu var...
Her head in a plastic bag.
Başına naylon poşet geçirerek.
No, just a thin plastic bag.
Hayır, sadece naylon poşet.
And "B"... we have a connection.
Ve iki ; aramızda bir bağ var.
You know, Brick, I have always felt like you and I have had a special connection.
Biliyor musun Brick aramızda her zaman özel bir bağ olduğunu düşündüm.
I've never seen a connection quite like theirs.
Böyle bir bağ görmemiştim.
I tried to be a good neighbor, but some of us would like to be able to enjoy our lanais, but we can't, because no matter what the time of day, your kids are out there screaming, they're jumping, they're yelling!
İyi bir komşu olmaya çalıştım ama bazılarımız verandamızın keyfini çıkarmaya çalışıyor ama çıkaramıyor çünkü günün hangi saati olursa olsun çocuklarınız çığlık atıyor, zıplıyor, bağırıyorlar!
Of course, I guess that's a mixed bag.
Elbette karmaşık bir durum.
As a foreign national, you violated the Federal Election Campaign Act when you donated to an American candidate. Is that right?
Yabancı biri olarak bir başkan adayına bağış yaparak Federal Seçim Kampanyası Yasası'nı ihlal ettin.
You couldn't just be a fucking pill fiend, huh?
Sadece hap bağımlısı olsan olmuyor muydu la?