A favor traducir turco
14,247 traducción paralela
Could you do me a favor and point in the direction of the State Department?
Bana bir iyilik yapıp Dışişleri Bakanlığını gösterir misin?
Listen, can... I actually need a favor.
Dinle, senden bir şey isteyeceğim.
Um, I need a bit of a favor.
Senden bir ricam olacaktı.
Travis : Would you do me a favor? What?
- Bana bir iyilik yapar mısın?
Please do me a favor.
Lütfen bana bir iyilik yap.
If late at night, trouble comes knocking... at your door, do yourself a favor, stay in bed.
Gece saatlerinde, bela kapıyı çalarsa, kendine bir iyilik yap. Yataktan çıkma.
As for now, do yourself a favor.
Şimdilik kendine bir iyilik yap.
Vern, as the resident new guy in this band of freaky misfits, do yourself a favor, and just roll with it.
Vern, bu tuhaf uyumsuzlar takımının yeni üyesi olarak, kendine bir iyilik yap ve durumu kabullen.
- Then do us a favor and answer.
- O halde bize bir iyilik yapıp soruyu cevaplayın.
I need a favor.
Bir iyilik rica edeceğim senden.
Would you mind doing me a favor and making sure that maintenance stocked the bathroom with toilet paper? Thanks.
Bana bir iyilik yapıp lavaboya tuvalet kağıdı konulmasını sağlar mısın?
Listen, I need a favor. I need you to run down a transponder code for me, okay?
Benim için bir verici şifresi bulmanı istiyorum tamam mı?
Never let them think they are doing you a favor.
Onlara bir iyilik yaptığını düşünüyorum izin vermeyiz.
Listen... we have a surprise director coming this evening for the Director Series, and I know you're not required to show up for these things, but I'd really like it if you did, as a favor.
Dinle... sürpriz bir yönetmenimiz var. bu akşam gelecek, "Yönetmen Söyleşileri" için, bu şeylere katılman gerekmiyor biliyorum ama, eğer gelecek olursan inan çok sevinirim. kıyak olarak yani.
I'm gonna do you a favor and I'll be the one to put myself out there.
Sana bir iyilik yapacağım ve ilk hamleyi ben yapacağım.
And you'll be doing that poor boy a favor.
O zavallı oğlana bir iyilik yapacaksın.
I need a favor. Short one bartender.
Bana bir iyilik yap ve bara geç.
And do me a favor.
Bana bir iyilik yapın.
Do me a favor. Enjoy your birthday.
Bana bir iyilik yap ve doğum gününün tadını çıkar.
Do yourself a favor, throw them in the river and be done with'em.
Kendine bir iyilik yapıp onları nehre at ve onlarla işin bitsin.
Just do me a favor, I don't especially wanna explain this to my wife and my friends.
Bana bir iyilik yap, bunları eşime ve arkadaşlarıma açıklamak zorunda kalmayayım.
So, do me a favor, get better fast because my wife pretends she doesn't know me when I wear it.
O zaman bana bir iyilik yap ve çabucak iyileş çünkü ben bu kıravatı taktığımda, karım beni tanımıyormuş gibi davranıyor.
She has this lawyer who will handle the entire thing, and she might not charge us, as a favor to Nikki.
ama Nikki... bütün bu şeylerle ilgilenecek bir avukatı varmış. ve Nikki'nin sayesinde bizden ücret talep etmeyebilir.
Would you do me a favor and shut the door?
Güzel. Kapıyı kapabilir misin?
Look, do me a favor.
- Bak, bana bir iyilik yap.
Hey, can you do me a favor'?
Selam! Bana bir iyilik yapar mısın?
- Do yourself a favor, kid.
- Kendine bir iyilik yap evlat.
She won't mind if you linger a moment, as a... as a favor to me.
Benim hatırım için bir dakika oyalanmanı sorun etmez.
I need a favor.
Senden bir şey isteyeceğim.
You'd be doing me a favor.
İyilik yapmış olursun.
Let me guess, do I hear a favor coming on?
Dur tahmin edeyim yaklaşan bir iyilik mi duyuyorum?
Can you do me a favor and take it easy on Bullock?
Benim için Bullock'a fazla yüklenmezsen sevinirim.
Are you asking for a favor?
İyilik mi istiyorsun?
Do me a favor.
Bana bir iyilik yap.
I was just trying to help. - Wow, your help feels an awful lot like pity, so do me a favor and don't ever help me again.
Yardımın çok kötüydü tıpkı birine acımak gibi onun için bana bir iyilik yap ve bir daha bana asla yardım falan etme.
I think it's time for me to call in a favor from an old colleague at the bureau, Bob Anderson.
Sanırım artık eski ofis meslektaşım Bob Anderson'dan iyilik isteme zamanı.
He probably did you a favor.
Sana muhtemelen bir iyililik yaptı.
Do me a favor.
Bana bie iyilik yap.
Do me a favor, look out the window.
Bana bir iyilik yap ve camdan dışarı bak.
If you are, do me a favor.
Gidiyorsan bana bir iyilik yap.
I need a favor from you as well.
Ama bana bir iyilik yapmanı isteyeceğim.
- I could use a favor. - Hmm.
Bir iyilik isteyeceğim sizden.
I really didn't want to call in a favor for something this small.
Böyle ufak bir şey için aramak istemedim pek.
The head of the IMF owes you a favor?
UPF Başkanı'nın sana iyilik borcu yok mu?
It's me. I need you to do me a favor.
Bana bir iyilik yapmanı istiyorum.
Do us all a favor.
O zaman git, arabada uyu.
I just want you to do me a little favor this weekend.
Bu hafta sonu benim için bir şey yapmanı isteyeceğim.
Can you do me a huge favor, babe, and come home at your lunch...
Tatlım rica etsem öğle yemeğinde evde olur musun?
I swear to God I did you a fucking favor.
Onu öldürdüm. Size iyilik ettim yeminle.
They are doing us a huge favor, establishing such a small window for O.J.'s alleged attack.
O.J.'nin sözde şiddetine küçük bir açıdan bakarak bize büyük iyilik yapıyorlar.
I have a favor to ask of you.
Senden bir iyilik isteyeceğim.