A foreigner traducir turco
629 traducción paralela
You can get away with it. You're a foreigner.
Sen yırtarsın, bir yabancısın.
He's a foreigner.
Yabancı biri.
- A foreigner?
- Yabancı mı?
Shés a foreigner.
Çünkü O bir yabancı.
Shés a foreigner surrounded by people who don't speak German.
Etrafı Almanca konuşmayan insanlarla çevrili bir yabancı o.
- I hear he's a foreigner.
- Adam yabancıymış diye duydum.
A foreigner he was, and very cut up, I remember.
Yabancıydı ve oldukça kabaydı hatırladığım kadarıyla.
Your conduct is only what I would expect from a foreigner.
Senin davranışın bir yabancıdan beklenir.
I wouldn't want to see a foreigner butchered in a deal like this.
Bir yabancının böyle bir olayda ölmesini istemem.
She's a foreigner.
O bir yabancı.
Ya talk like a foreigner!
Yabanci gibi konusuyorsun!
Yes, but in a way it is undignified for a foreigner to teach Spanish.
Evet ama, bir yabancı için İspanyolca öğretmek onursuzluk değil mi?
But once a foreigner is given the command...
Ama eskiden bir yabancı emir verdiğinde..
I knew he was a foreigner.
Yabancı olduğunu biliyordum.
It's a terrible thing to do to bury a good Methodist with a foreigner.
İnançlı bir Metodisti bir yabancının yanına gömmek hiç doğru değil.
Members of the jury, the woman who is before you in the dock is a foreigner, friendless and alone in a strange country, but a country that, thank heaven, has always prided itself on its passion for justice.
Jüri üyeleri, önünüzdeki sanık sandalyesindeki kadın bir yabancı. Arkadaşsız ve yalnız yabancı bir ülkede. Ama o ülke ki her zaman adalete olan düşkünlüğüyle gurur duymaktadır.
It doesn't mean anything to be here as a foreigner, a traveller, a conqueror
Burada bir yabancı yolcu ya da fetheden olmak hiçbir anlam ifade etmiyor.
Imagine me, a foreigner.
Bir de beni düşünsenize, yedi yabancı!
Maybe it's because he's a foreigner.
Belki de yabancı olduğu içindir.
She's a foreigner. His lover?
Yabancı biri.
It involves the king and the ten of diamonds - a foreigner.
Papazı ve karo onlusunu da kapsıyor - bir yabancı.
There doesn't seem to be much that a foreigner can do to amuse himself in this town.
Burada yabancıların eğlenmesi için fazla bir seçeneğiniz yok.
Oo, let me tell you about a foreigner who was standing on the sidewalk one day here in Naples.
Size bir hikâye anlatayım. Bir turist Napoli'de, yol kenarında duruyormuş.
- A foreigner, a Westerner?
- Bir yabancı, bir Batılı?
Because he's a foreigner?
Yabancı olduğu için mi?
She'd lose face playing around with a foreigner.
Bir yabancıyla uğraşırken saygınlığını kaybetti.
She has gone to live in the house of a foreigner.
Bir yabancının evinde yaşamak için ayrıldı.
She thinks they won't harm her in the house of a foreigner.
Bir yabancının evinde, ona zarar vermeyeceklerini düşünüyor.
You have become a foreigner yourself.
Kendin bir yabancı olmadın mı?
He is a foreigner.
O bir yabancı.
Like that hostess said, she's a foreigner's whore.
Şu bizim ev sahibemizin dediği gibi, yabancı bir kaltak.
You may be a foreigner, but you're true-blue.
Yabancı biri olabilirsin ama sözünün erisin.
He's a foreigner.
Bir yabancı.
Bear in mind she's a foreigner, so prepare for hysterics, even a fainting spell.
Unutma, o bir yabancı. Yani kendini sinir krizi hatta bayılmaya hazırlasan iyi olur.
She's a foreigner, unfamiliar with the subtleties of our language.
O bir yabancı ve dilimizin inceliklerini iyi bilmiyor.
A foreigner.
Bir yabancıyla.
You know. I heard a foreigner say once that there wasn't nothing in the Swiss Alps that could beat the Rocky Mountains when it come to scenic grandeur.
Yabancının birinden dinlemiştim İsviçre Alplerinde hiçbir şey yokmuş Rocky Dağlarının ihtişamı ile boy ölçüşemezmiş.
Excuse me, sir, but are you a foreigner?
- Affedersiniz bayım, yabancı mısınız?
A foreigner.
Siz bir yabancısınız.
A foreigner?
Yabancı mı?
I hear how she's a foreigner.
Söylendiğine göre, yabancıymış.
Sometimes when I'm with her, I feel like a foreigner.
Onun yanında kendimi yabancı gibi hissediyorum.
A foreigner.
Yabancı biri.
After all, it's a duty of hospitality towards a foreigner, a tourist duty.
Misafirperver olmalıyız, değil mi?
A foreigner!
Bir yabancı!
The foreigner, he promised 15 thalers for a bed.
Yabancı adam, bir yatağa 15 gümüş vereceğine söz verdi.
La Chesnaye, foreigner or not, complained the other day about a potato salad.
La Chesnaye belki Yahudi olabilir. Bir zamanlar patates salatası hakkında konuşmuştuk.
This foreigner comes to do a thing for the good of the foreigners.
Bu yabancı buraya yabancıların yararına bir iş yapmaya gelmiş.
A stupid foreigner that can't even read or write finds $ 1 million gold mine.
Okuma yazma bile bilmeyen aptal bir yabancı 1 milyon dolarlık altın buluyor.
I'm a citizen here, not a lousy foreigner.
Ben buralıyım, bitli bir yabancı değilim.
If I get you a passport, will you return to the family and wipe out this obligation to the foreigner?
Sana pasaport bulursam yabancıya olan yükümlülüğünden vazgeçip ailene geri döner misin?