A gentleman traducir turco
4,720 traducción paralela
This time, it's a gentleman.
Bu seferki, asil görünümlü bir bey efendi...
A gentleman.
Bir centilmen.
Being a gentleman... he put me up at this amazing hotel in one of the best suites.
Bir centilmen olarak beni muhteşem bir otelin en iyi odasına yerleştirdi.
It belonged to a gentleman friend.
Bu bir arkadaşımındı.
And I probably would have, were it not for the riotous amusements that beckoned, from beyond the walls of that colossal castle, owned by a gentleman I had not yet met, named Gatsby.
Ve Gatsby adındaki henüz tanışmadığım beyefendinin devasa kalesinin duvarları ardından artarak fırlayıp gelen eğlence kaynağı olmasaydı öyle de yapardım.
— What a gentleman.
- Ne adam ama.
How to dress, act and speak like a gentleman.
Bir centilmen gibi nasıl giyinileceğini, davranılacağını ve konuşulacağını öğretti.
Sir, a gentleman just bought chips worth five million Euros.
Efendim, az önce bir beyefendi 5 milyon Euro'luk fiş aldı.
Doesn't I look like a gentleman?
Kibar görünmüyor muyum?
What do you want, a gentleman's agreement?
- Ne istiyorsun, centilmenlik anlaşması mı?
He was a... a gentleman when I first met him.
Tanıştığımızda tam bir beyefendiydi.
'cause sometimes The devil looks a gentleman.
Çünkü bazen şeytan bir beyefendi gibi görünür.
Friend? Yes, a gentleman by the name of Derek.
Şehrimizde gerçekten, nasıl diyorsunuz, "Çılgın bir gece," geçirebilirsiniz.
Such a gentleman too.
Hem de centilmenmiş.
He's a gentleman and duelist, and none who fight him live to tell the tale.
ve hop kılıcı göğsünde O bir beyefendi ve düellocu, onunla kapışıp hikayesini anlatacak kadar kimse yaşamamıştır
Does she not think her blessed, unworthy as she is, that we have brought so worthy a gentleman to be her groom?
Kendini kutsanmış görmüyor mu, bu haliyle değersiz olup ta ona damadı olacak değerli bir centilmeni getirdiğimizi?
Last night, I sat next to a gentleman at dinner, and he asked me in some fury why it was that our city should help those who do not help themselves.
Dün gece yemekte bir beyefendinin yanında oturdum ve bana öfkeyle neden şehrimizin bu kendilerine yardımı olmayanlara yardım etmesi gerektiğini sordu.
Well, what a gentleman you are.
Tam bir beyefendisin.
I happen to have a house guest, a gentleman from Virginia.
Virginia'dan bir beyefendi benim misafirim.
To take a gentleman on the river.
Bir beyefendiyi nehre götürmek.
It's a gentleman's sport.
Bu bir beyefendi sporudur.
A gentleman who 25 years ago... took his life because of you and your bank, Mr. Anderson
25 yıl önce siz ve bankanız yüzünden intihar eden adam Bay Anderson.
You're such a gentleman.
Tam bir beyefendisin.
A gentleman will never refuse an offer from a lady.
Bir beyefendi asla bayanın isteğini reddetmez.
What a gentleman.
Ne centilmen ama.
Excuse me, Mr Raymond, I've got a gentleman on the phone for you.
Bay Raymond, Affedersiniz, ben sizin için telefonda bir beyefendi var.
- Uh, a gentleman, that Mr. Cliff Welles... - Mm-hmm? ... um, he asked me to hand you this as he was checking out.
Bir beyefendi, Bay Cliff Welles, size bunu vermemi istedi.
I don't think he would ever say something like that, and he was a gentleman.
Bu yüzden böyle bir şey demiş olması bence imkansız, ayrıca o bir centilmendi.
The Baron who wronged you is related to a gentleman of the Court.
... Size haksızlık Baron... Mahkeme bir beyefendi ilişkilidir.
As a gentleman I'd feel obliged to go in after you, and that may well be the end of me.
Bir beyefendi olarak kendimi ardından gitmeye mecbur hissederdim ve bu da anlaşılacağı üzere sonum olurdu.
A gentleman's agreement.
Biz beylerin anlaşması.
He was a gentleman.
Bir beyefendiydi o.
Yes. Not exactly a gentleman's game, what?
Evet, pek de bir beyefendinin oynayacağı bir oyun değil.
I have a gentleman on the telephone with coconuts.
Telefonda hindistan cevizli bir beyefendi var.
I'm a gentleman honey farmer.
Kendi halinde bir arıcıyım.
I found a gentleman who is about - to do a magic trick for you.
Size bir sihirbazlık numarası yapacak bir beyefendi buldum.
You're not a gentleman. You pick it up.
Bu da Pan Da Yang!
The floor belongs to the mellifluent gentleman from Kentucky, Mr. George Yeaman.
Kürsüyü Kentucky'den tatlı dilli Sayın George Yeaman'a bırakıyoruz.
When this gentleman wants to check out a video, you get his card.
Bu beyefendi bir videoyu kontrol etmek istediğinde, kartını alırsın.
His name is Yuri, he's a Russian gentleman...
Adı Yuri, Rus bir beyefendi...
Me and the boys here we're looking for a young gentleman who was in this very house a moment ago.
Ben ve elemanlar az önce bu evde bulunan genç bir beyefendiyi arıyoruz.
And one of the players was a tall, lanky, dark gentleman named Jerry Salinger.
Ve bir keresinde sırık gibi uzun, esmer bir adam gördüm. Adı Jerry Salinger idi.
And Zach was... a perfect gentleman.
Ve Zach mükemmel bir beyefendiydi.
Some gentleman names Shohaib sent this perhaps... a fan of yours?
Sanırım, Shohaib adında biri gönderdi... Senin hayranlarından mı?
I just wanted you to know that he was a perfect gentleman.
Onun mükemmel bir beyefendi olduğunu bildiğinden emin olmak istedim.
Gentleman be powerful rich, wife's a fine lady from London.
Çok zengin bir beyefendi, karısı Londra'lı zarif bayan.
As a courtesy from an old gentleman, madame,
Yaşlı bir beyden nezaket gereği olarak, madam,
You're not suggesting he used a frozen leg of mutton to cosh the old gentleman, are you, sir?
Yaşlı adama vurmak için donmuş bir koyun budu kullanıldığını ileri sürmüyorsunuz, herhalde, efendim?
Your dad is a fine gentleman, and he loves you.
Babanız çok beyfendi ve o sizi seviyor.
To a fine butler, a true gentleman and...
İyi bir kahya, gerçek bir beyefendiye ve...
Lieutenant, what you're listening to is a man in a car talking to an older gentleman in the house.
Teğmen, dinlediğiniz şey, arabadaki bir adamla evdeki bir yaşlı beyin konuşması.