A patient traducir turco
7,751 traducción paralela
I'm seeking attention for a patient's right to die with dignity.
Onurlu bir şekilde ölmek isteyen hastalar için dikkat çekmeye çalışıyorum.
If I was him, I would worry less about the gods and more about the fury of a patient man.
Onun yerinde olsam, tanrılardan daha az sabırlı bir adamın gazabından daha çok korkardım.
Specimen A is a patient with no known toxic exposure, adult male, 32 years old, approximately 175 pounds.
Numune A bilinen hiçbir zehre maruz kalmamış yetişkin erkek, 32 yaşında, yaklaşık 79 kilogram.
I'm a patient man, but even my patience has its limitations.
Sabırlı biriyimdir. Ama benim sabrımın da bir sınırı var.
I'm on the phone with a patient.
Bir hastamla görüşüyorum.
But a patient who knows he's gonna die... I don't know if I could.
Ama öleceğini bildiğin bir insanla yapabilir misin bilmiyorum.
I think I'll never get used to a patient's death.
Hastaların ölümüne "alışmak" iyi bir şey değil bence.
She's the sister of a patient I performed a ventriculostomy on last month.
Geçen ay ventrikulostomi yaptığım bir hastamın kız kardeşi.
I think there's a patient at Clovesdale that needs an exorcism.
Sanırım Clovesdale'daki hastalardan birinin şeytan çıkartılmasına ihtiyacı var.
I'm a patient person.
Ben sabırlı bir insanım.
I mean, doctors can kill a patient and keep their jobs, but for a nurse, we don't get off so easy.
Yani, bir doktor hastasını kaybetse de işine devam edebilir ama biz hemşireler o kadar kolay yırtamıyoruz.
My wife is not a patient woman.
Eşim sabırlı bir kadın değildir.
- He's a patient here.
- Burada yatıyor.
I have to run over to the hospital and check on a patient.
Hastaneye uğrayıp bir hastaya bakmalıyım.
Even an orderly can be aware of a patient's condition.
Bir hademe bile hastanın durumunu anlayabiliyor.
Would you consider talking to a patient of mine on the addiction ward?
Bağımlılık koğuşundan bir hastamla konuşur musun?
She was formerly a patient of Dr. Cotton's, no?
- Önceden Dr. Cotton'ın hastasıydı değil mi?
I need you to find every couch, bench, chair, anything you can lay a patient on.
Senden masa, sandalye, bank üzerine yatılacak ne varsa, bulmanı istiyorum.
No, she's a patient.
Hayır, o bir hasta.
Can you please put me through to a patient?
Beni bir hastaya aktarır mısınız?
Alright, I have a patient to get to.
Tamam, almam gereken bir hastam var.
I am hungry. Uh, b... but, um, there's a problem with a patient.
Ama hastayla ilgili bir problem var.
Well, I'm sorry, but I have a patient.
- Üzgünüm ama bir hastam var.
Oh, there's a patient to see you.
Oh, seni görmek isteyen bir hasta var.
- I... Sorry, but I have a patient.
- Üzgünüm ama bir hastam var.
And while she wasn't a patient of Joe Harris, she has a work duty that puts her in the sector where his office is three times a week.
Ve Joe Harris'in hastası değilmiş, onun ofisine haftada üç kere... gitmesi gereken bir görevi varmış.
I have a mandate to protect this hospital and I will see to it that Jackie never touches a patient again.
Bu hastaneyi korumak benim görevim ve ben buradayken Jackie asla bir hastaya dokunamayacak.
He had a patient coming in..
Gelen bir hastası varmış...
I am a patient man, Father.
Ben sabırlı biriyim, Peder.
It's for a patient, Jackie.
Hasta için Jackie.
Our shareholders have been patient but let's be honest... no one is impressed by a dinosaur anymore.
Hissedarlar sabırlıydı ama dürüst olalım artık kimse bir dinozordan etkilenmiyor.
It might look bad dragging her out of here like a mental patient.
Onu bir akıl hastası gibi buradan sürükleyerek götürme kötü gözükebilir.
I don't wanna let a single patient die.
Tek bir hastayı bile ölüme terk etmek istemiyorum.
Why would I have a celebrity patient?
Neden ünlü bir hastam olsun ki?
Tom, is your patient a man patient or a woman patient?
Tom, hastan erkek hasta mı yoksa kadın hasta mı?
You two made a bunch of cracks about wanting nothing to do with Tom, so he made up a story about having a celebrity patient just to get you to talk to him.
Siz çatlaklar Tom'la hiçbir şey yapmak istemeyince o yüzden o da sizinle konuşabilmek için böyle bir hikaye uydurdu.
Mind if I have a moment to talk to the patient alone?
Hasta ile bir dakika yalnız konuşabilir miyim?
which means the physician-patient privilege does not apply, so I'd like to request a subpoena for the security footage from the clinic's waiting room.
Bu yüzden güvenlik kamerası görüntülerinin mahkemeye çıkarılmasını talep ediyorum.
Bring your patient, we'll give him a last minute entry.
Chennai hastanesine gelen bir mail alırsın uygun donör'ün hazır olduğuna dair.
I should mention the patient is a physician.
Hastamızın bir doktor olduğundan bahsetmeliyim.
If I can induce a fever in a syphilis patient and get it high enough, I can bake the disease to death.
Bir frengi hastasını ateşlendirebilir ve ateşi yeterince yüksek tutabilirsek mikrobu sıcaktan öldürebiliriz.
Mr. Barrow gave me very specific instructions that I must have a written report of the patient's ailment before I can dispense any of the narcotics.
Bay Barrow uyuşturucu vermeden önce mutlaka hastanın rahatsızlığına dair yazılı bir rapor almam hususunda kesin talimat verdi.
If you could have been a little more patient, I might have been able to make this happen legitimately.
Biraz daha sabırlı olabilseydin, bu işi meşru yollarla yapabilirdim.
It'll be good if there's a doctor in the room so I can revive them once they discover your proposed patient is a Negro.
Önerdiğin hastanın zenci olduğunu gördüklerinde yeniden canlandırmak için odada bir doktor olması iyi olur.
How am I supposed to convince Brick to give me a raise when my only patient today was a case of pinkeye?
Sadece göz nezlesi olmuş biri gelmişken bugün Brick'ten nasıl zam isteyebilirim ki?
I didn't realize you were with a patient.
Hastanızın olduğunu fark etmedim.
We've got a missing patient!
Kayıp bir hastamız var.
No, I'm not a patient anymore
Hayır, artık hasta değilim.
" The Kamlanie is a magic ritual that involves both patient and shaman.
Kamlanie ritüeli, hastanın ve şamanın beraber katıldığı duygusal bir tecrübedir.
- If you're patient, it's not a stupid way to murder someone.
- Eğer sabırlıysan, birini öldürmek için hiçte aptalca bir yol değil.
Patient had a seizure 10 minutes before my shift ended.
Vardiyamın bitmesinden 10 dakika önce hasta nöbet geçirdi.