A pleasure traducir turco
7,196 traducción paralela
It's a pleasure to make your acquaintance, Lieutenant.
Sizi görmek güzel Tegmen..
It's a pleasure to meet you in person, General.
Bizzat tanıştığımıza memnun oldum, General.
Always a pleasure.
Memnuniyetle.
Well, I'm glad it's a pleasure for one of us.
En azından birimiz için zevkli olduğuna sevindim.
It's been a pleasure.
Sizinle tanışmak zevkti.
It's a pleasure to meet you.
Sizinle tanışmak bir zevk.
It's been a pleasure doing business with you, Maurice, but your time is up.
Seninle iş yapmak zevkti, Maurice. Ama zamanın doldu.
- It's a pleasure to... - Oh, good God.
- Seninle tanışmak...
It's a pleasure.
Memnun oldum.
A pleasure to meet you, Bill.
Tanıştığıma memnun oldum Bill.
I wish I could say it's a pleasure to see you again, Mr. Gallagher.
Keşke sizi tekrar görmenin güzel olduğunu söyleyebilsem Bay Gallagher.
Hi. A pleasure to meet you.
Tanıştığıma çok memnun oldum.
It's a pleasure to meet you!
Memnun oldum!
Always a pleasure, Mr. Gobber.
Her zaman bir zevktir Bay Gobber.
It may simply be that killing you is a pleasure I've reserved for myself.
Seni öldürmek kendime ayırdığım bir zevk olabilir belki.
- A pleasure to meet you, Miss Wells.
- Tanıştığımıza memnun oldum, Bayan Wells.
Mrs. Williams, it was truly a pleasure to meet you.
Bayan Williams, sizinle tanışmak büyük bir şeref.
It's a pleasure to meet you.
Seninle tanışmak büyük bir zevk.
It was a pleasure doing business with you, Oliver.
Seninle iş yapmak güzeldi Oliver.
It's a pleasure to meet you, Dr. Lennon.
Sizinle tanışmak bir zevk Dr. Lennon.
It is a pleasure to meet you.
Tanıştığımıza memnun oldum.
It's a pleasure, Ms. Grayson.
- Nasılsınız Bn. Grayson?
Okay, you're all wrapped up there, and it's a pleasure doing business with you.
Tamam. - Bol bol şanslar sana.
It's a pleasure to meet you.
Tanıştığımıza memnun oldum.
It's a pleasure to have you back, Molly.
Döndüğüne sevindim, Molly.
Always a pleasure to put a name to a face,
Bir yüze bir isim koyabilmek her zaman keyifli oluyor.
A pleasure to meet ye.
- Sizinle tanışmak bir zevk.
Oh, it's a pleasure to meet you, Hamish.
Seninle tanışmak bir zevk, Hamish.
It's a pleasure to meet you, Ron.
Tanıştığımıza çok memnun oldum, Ron.
Always a pleasure.
Her zamanki gibi, seni görmek çok hoştu.
Well, it's been a pleasure talking to you.
Sizinle konuşmak bir zevkti.
Chris says, "it's a pleasure to meet you."
Chris "Tanıştığımıza memnun oldum." diyor.
It was a pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak bir zevkti.
Marissa, what a pleasure.
- Bu benim kızım Marissa.
What a pleasure, my Queen.
Bu ne şeref, Kraliçem.
An honor... And I hope a pleasure to see you.
Sizi görmekle büyük bir onur ve mutluluk duydum.
And it was a pleasure to meet you both, really.
- İkinizle de tanıştığıma çok memnun oldum.
Oh, Mr. Todd, it is a tremendous honor. A pleasure!
Bay Todd, sizinle tanışmak büyük bir onur.
It was a pleasure catching up.
- Seninle konuşmak bir zevkti.
Or did you all just want the pleasure of seeing me brought so low? I suppose a little bit of each, actually.
çok korkutucu olduğum için bir birinize yaslanmak istediniz yada hepiniz de bu zevki tatmak istediniz beni aciz görmek aslında ikisinden de biraz biraz...
You know, the only thing I - - I do for pleasure these days is have myself a Coca Cola.
Son zamanlarda zevk için yaptığım tek şey kendime Coca Cola almak.
Lucky for the two of you, I know you better than you know yourselves, And what the two of you need is a little guilty pleasure,
Ne kadar sanslisiniz ki, sizi sizden daha iyi taniyorum ve bence sizin güzel birer "lokum" yemeniz lazim.
It's a pleasure, Miss Endicott.
Tanıştığımıza memnun oldum Bayan Endicott.
So, the blessed rites between a man and a woman... Has become a billion-dollar business, and some... great guilty-pleasure TV.
Demek bir erkek ve kadın arasındaki mahrem olay milyar dolarlık bir iş ve büyük bir mahcup zevk televizyonu hâlini aldı.
It's been a great pleasure.
Büyük bir zevkti.
A PLEASURE.
Mutlu oldum.
Yes, Lady Vera is detained at your pleasure, but habeas corpus is a powerful tool in the hands of an expensive attorney.
Evet, Leydi Vera tarafınızdan tutuklandı, ama hakim önüne çıkarma emri pahalı bir avukatın ellerinde güçlü bir araçtır.
For some whiles now, you have rented the rooms on Puma Court for the pleasure of a Miss Lady Vera Carswell.
Şimdiye kadar, Bayan Leydi Vera Carswell'in zevki için Puma Court'ta odalar kiraladın.
I found a quiet sense of pleasure in touching growing things once more, felt the satisfaction of helping them thrive.
Bir kez daha bir şeylerin gelişmesine yardım etme memnuniyetini hissederek büyüyen şeylerde zevkin sessiz dokunaklı anlamını buldum.
He's probably a sadist who's getting immense pleasure from his victims'suffering.
Muhtemelen kurbanlarının acı çekmesinden aşırı haz alan bir sadist.
It's a pleasure to meet you.
Sizinle tanışmak güzel.