A waste of time traducir turco
2,329 traducción paralela
This is a waste of time. { Ridiculous. }
Bu vakit kaybı.
It's a waste of time.
Vakit kaybı olacak.
If I could gather enough research, I could write a... this is a waste of time!
Eğer yeterince araştırma yaparsam, hakkında birşeyler yaza... Tamamen zaman kaybı bu!
Yeah, my point is it's a waste of time.
Evet, durumun zaman kaybı olduğunu söylemeye çalışıyorum.
If you're looking for an example of a waste of time, I would refer you to the conversation we're having right now.
Zaman kaybı için bir örnek arıyorsan, şu an yaşadığımız bu diyaloga bakmanı öneririm.
A waste of time. Mortar, another 15 its.
- Havan, baska bir 15 tane.
It's a waste of time.
Bence zaman kaybı.
It's just a waste of time.
Bu zaman kaybından başka birşey değil..
We brought you up here to jog your memory. But I guess that was a waste of time.
Seni buraya hafızan canlansın diye getirdik, ama sanırım bu zaman kaybından başka bir şey değilmiş.
'I'm not a bad person, 'I'm not a waste of time, space or oxygen.
Ben kötü biri değilim,... zaman, mekân ya da oksijen israfı değilim.
I'm not a bad person, I'm not a waste of time, space or oxygen.
Ben kötü biri değilim,... zaman, mekân ya da oksijen israfı değilim.
That would have been a waste of time. Heh.
Tam bir zaman kaybı olacaktı.
It's worth a shot, but it's probably a waste of time.
Denemeye değer ama muhtemelen zaman kaybı.
That trying to speak the truth is a waste of time because nobody wants the truth.
Gerçeği söylemek zaman kaybıydı çünkü kimse gerçeği duymak istemiyor.
I don't know what in Sam's hell this has to do with a transplant list, but I'm fairly certain it's a waste of time.
Sam'in nakil listesi ile ilgisi var mı bilemiyorum. Ama bunun zaman kaybı olduğuna oldukça eminim.
I already told you, visiting me is a waste of time.
- Sana önceden de söyledim beni ziyaret etmen zaman kaybı.
It's a waste of time.
Bu bir zaman kaybı.
Man, this is a waste of time.
Tam bir zaman kaybı bu.
I'm telling you, this is a waste of time.
Bak söylüyorum. Bu zaman kaybı.
It's a waste of time.
Bunlar zaman kaybı.
Believe, unlike the Freedom Party, we do live in a multiethnic society so it's a waste of time to discuss how to avoid it.
Özgürlük Partisi'nin aksine ben, etnik çeşitliliği olan bir toplumda yaşadığımıza inanıyorum bu yüzden buna bir çözüm aramak abes.
- Okay this is officially a waste of time.
- Tamam bu resmen bir zaman israfıdır.
Well, that's a waste of time.
Zaman israfı diye buna denir.
What a waste of time!
Boşuna vakit kaybediyorum!
Anyhow, it's a waste of time
Her neyse, zaman kaybı sadece.
She used to think exchanges were unprofitable and a waste of time
Önceden takasların zaman kaybı olduklarını ve gelir getirmediklerini düşünürdü.
Interrogation is a waste of time.
Sorgulama vakit kaybı.
shut up, making a racket is a waste of time
~ Sus! Şamatanın zamanı değil şimdi. ~
A waste of time.
Boşa çırpınma...
Yeah, what a waste of time. When are they due in?
Ne zamandır buradalar?
This is a waste of time.
Bu bir zaman kaybı.
No, no one's tampered with the sprinkler system, and, uh... it's been a huge waste of time.
Birisi fıskiye sistemiyle oynamamış....... burada da boşu boşuna zaman kaybettik.
Your honor, this is a waste of the court's time and the taxpayers'money.
- Sayın yargıç bu mahkemenin zamanının ve vergi mükellefinin parasının israfıdır.
- Well, that was a huge waste of time.
- Büyük bir zaman kaybıydı.
That's a complete waste of time.
Bu tamamen zaman kaybı.
You know, most people think refragging is a big waste of time.
İnsanların çoğu diskteki dosyaları dağıtmanın büyük bir zaman kaybı olduğunu düşünür.
It's a waste of my time.
- Vakit kaybı çünkü.
Yes, anything less than immortality is a complete waste of time.
Evet, ölümsüzlükten daha kısa her şey benim için zaman kaybıdır.
I told her it was a waste of time.
Ben de bunun boşa zaman kaybı olacağını söyledim.
Marina, if you're part Of some white baby-selling ring, don't waste your time. Stan's cuban, so he will not feh a good price.
Marina eğer beyaz bebek satıcılığı yapan bir çetenin parçasıysan hiç vaktini boşa harcama, Stan Kübalı, iyi para getirmez.
Who says homicide detectives are a complete waste of time?
Cinayetteki dedektiflerin tamamen zaman kaybı olduğunu kim söylüyor?
Well, it turns out some of those are a decoy meant to waste my time.
Görünüşe göre onların bir kısmı vaktimi harcatmak içinmiş.
And since there's virtually no forensic evidence left at the scene of Mary-Louise's murder, your theory about her stepson is really a waste of my time.
Mary Louise cinayet mahallinde kanıt olmadığına göre üvey evlat hakkındaki teorin zaman kaybı.
Shawn, I was willing to give her the benefit of the doubt, but this has been a complete waste of our time.
Shawn, onun hakkında olumlu düşünmeyi çok istiyordum. Ama tamamen zaman kaybıymış.
It wasn't hard, it was just a waste of time.
Sadece vakit kaybıydı.
Don't waste a lot of time, you know.
Zamanını boşa harcama,
This is a waste of your time.
Zamanını aldım.
Prove to me yesterday's exercise wasn't a total waste of time.
Dünki ödevin bir zaman kaybı olmadığını bana kanıtlayın.
That sounds like a waste of my time.
Mark istemediği sürece olmaz, elinden gelen her şekilde sana yardım etmek istiyor.
I'm not gonna waste your time - as you've probably gathered, we have a known Al Qaeda operative inside the United States, and a tidal wave of chatter that makes it pretty clear he's not here on vacation.
Zaten hepinizin bildiği bir şeyle zamanınızı harcamayacağım. Bildiğiniz gibi bir El-Kaide ajanı Amerika'ya giriş yaptı ve gayet açık ki bu adam buraya tatil için gelmedi.
If I have any fans left out there, I'd ask that you think of her family before you waste time looking at a photo that Erica bought with blood money.
Eğer hâlâ hayranlarım varsa, onlardan ricam, Erica'nın kanlı parayla satın aldığı bir fotoğrafa bakmak yerine önce ailelerini düşünmeleri.