Aloud traducir turco
533 traducción paralela
- Say it aloud. - What do you mean?
- Yüksek sesle söyle.
Read it aloud, Penny.
Bize de oku.
And I'll read aloud.
Ben de sesli okuyayım.
There was murder as well — foul, bloody murder... murder that cries aloud for justice against its perpetrator.
Aynı zamanda bir de cinayet vardı iğrenç, kanlı bir cinayet failine karşı adalet için avaz avaz bağıran bir cinayet.
Whip till you wail aloud!
Yüksek sesle uğuldayana kadar dalgalan!
Aloud, please.
Yüksek sesle, lütfen.
- Read it aloud.
- Sesli oku.
- Just thinking aloud.
- Sesli düşünüyordum.
Speak them aloud.
Yüksek sesle anlat!
- Aloud?
- Sesli mi?
Aloud?
Yüksek sesle mi?
We reminisced about those evenings when you used to read your stuff aloud to us
Bize yazılarını yüksek sesle okuduğun zamanlardan bahsettik.
Read it aloud to me!
Yüksek sesle oku!
I'm going to read aloud to him and plump his pillows... and warm up his slippers... and always make sure he wears his galoshes when he goes out. From the way you describe him...
Ona yüksek sesle okuyacağım, yastıklarını kabartacağım ve terliklerini ısıtacağım, ve dışarı çıktığında ayağına galoş giydireceğim.
There's not much time, so I'll read it aloud.
Çok zamanımız yok, bu yüzden sesli okuyacağım.
Or if the crop in the field is bountiful, he stands in the ditch and shakes his head and cries aloud
Ya da tarladaki ürün bolsa suyolunda ayağa kalkıp, başını sallar ve yüksek sesle bağırır...
What you have to say is better spoken aloud than kept within.
Söyleyecek ne var daha yüksek sesle tekrarlanacak.
The first that there did greet my stranger soul... was my great father-in-law, renowned Warwick... who cried aloud...
Garip ruhum oraya vardığında karşısına ilk çıkan, yüce kayınpederim, şanlı Warwick oldu. Şöyle seslendi :
And he shrieked out aloud...
O da haykırdı :
No one dares say it aloud, but this is the End.
Kimse söylemeye cesaret edemiyor ama bu her şeyin sonu.
Dear God, I can't say them aloud.
Tanrım, duamı sesli yapamıyorum.
He did not remember when he'd first started to talk aloud when he was by himself.
Ne zamandır kendi kendine yüksek sesle konuşmaya başladığının farkında değildi.
He had probably started to talk aloud, when alone, when the boy had left but he did not remember.
Belki de kendi kendine konuşmaya delikanlı gittikten sonra başlamıştı ; ama hatırlamıyordu.
But now he said his thoughts aloud many times since there was no one they could annoy.
Ama artık etrafta rahatsız olabilecek kimse olmadığından pek çok kez düşüncelerini sesli söylüyordu.
When I wish to say something, I say it aloud.
Ben bir şey söylemek istediğimde, açık açık söylerim.
" The winds aloud howl o'er the masts.
" Rüzgar direklerin üzerinden kükrer.
- I have not the nerve to talk aloud.
- Yüksek sesle konuşacak kadar sinirli değilim.
And if i speak one thought aloud, that thought lives, even after i'm shoveled into my grave!
Düşüncemi yüksek sesle söylediğimde, o düşünce ben mezara girdikten sonra bile yaşamaya devam eder.
- While going across read this aloud...
- Karşıya geçerken bunu yüksek sesle oku...
In this mixed company, in this atmosphere of drinking, playing and whoring around, he spoke aloud of his last conquest.
Öyle bir ortamda içip sızılan, kumar oynanılan ve ahlaksızlık dolu olan bir ortamda son fethini anlattı övünerek.
Take it and read it aloud!
Al onu ve yüksek sesle oku!
Aloud, so that everyone can hear you!
Yüksek sesle oku ki herkes duysun! ...
Please go ahead and say the amount aloud.
Lütfen miktarı yüksek sesle söyleyin.
It says in this note. He wants it read aloud.
Notta yazıyor ama sesli okuyacakmışsın.
Stalin's death gave us the right to count exactly what we own. To call both wealth and nakedness... by their real names, to think and talk aloud about our problems and to undertake serious research.
Stalin'in ölümüyle kazandığımız şeyler sahip olduklarımızın tam muhasebesini yapma hem varlıklarımızı, hem de yokluklarımızı adlı adınca anma sorunlarımızı serbestçe düşünüp yüksek sesle dile getirme ve büyük bir ciddiyetle gerçek araştırmalara girişme hakkıdır.
A man who could discuss Sartre, the greats of literature... sculpture, painting... read poetry aloud... calmly and serenely... while I'm nude?
Sartre tartışabileceğim biri. Edebiyat, heykel ve resimden anlayan ben çırılçıplak uzanırken sakin ve tok bir sesle şiir okuyan.
You should read aloud for the people, for their souls, since many are unable to read what is written.
Halka yüksek sesle okuyunuz, Ruhun faydası için... Çünkü çoğu yazmayı öğrenemez.
Now children, read aloud!
Şimdi, yüksek sesle okuyun çocuklar!
We should speak aloud, and one at a time.
Sesli konuşmalıyız, ve birer birer.
Read it aloud.Then I'll burn it.
Hepimize oku, sonra yakacağım.
Marc, we were told that yesterday in your lecture hall, you read aloud a case history of one of your current patients, and in the discussions that followed, you indicated that one possible explanation...
Marc, dün derste yüksek sesle mevcut hastalarından birinin vaka geçmişini okumuş ve takip eden tartışmalarda bunun olası bir açıklamasının...
- May I read aloud?
- Sesli okuyabilir miyim?
In the fell clutch of circumstance I have not winced nor cried aloud.
Durumun acımasız kıskacında ne ürktüm ne de yüksek sesle ağladım
Winnie-the-Pooh is full of joy that is why he sings aloud
Ne kadar da mutlu Vinni Puh! Söyler tabii şarkıları bağıra çağıra.
We read aloud to each other.
Yüksek sesle kitap okuyoruz.
Then why read aloud?
Öyleyse neden sesli okuyorsun?
And don't do any reading aloud.
Hem bir de yüksek sesle okuma.
- Oh, no, no. You only said aloud what I was thinking.
Sen sadece benim düşündüğümü yüksek sesle söyledin.
If I read comparatively few of your stories aloud in class it's because I think we learn best from what's good.
Öykülerinizden sadece birkaç tanesini derste okuyacağım çünkü bence iyi örnekler daha öğreticidir.
dreaming aloud with you... there has only been some long, empty dream.
Sadece belirsiz uzunlukta ve boş rüyalar oldu.
Tell her no power on earth will prevent me reading it aloud tomorrow unless I have assurances of acquittal
Onun ve İmparator'un adına, ama üzerinde mühür yok.