Amsterdam traducir turco
1,187 traducción paralela
Well, of course the real groundbreaking's going on in Amsterdam.
Esas değişimler elbette ki Amsterdam'da gerçekleşiyor. Örneğin Van Deckrett ve Sheinberg.
Lavington being murdered in Amsterdam.
- Ne duydun? Lavington, Amsterdam'da cinayete kurban gitti.
Lavington being murdered in Amsterdam.
Lavington, Amsterdam'da cinayete kurban gitti.
We don't get the Amsterdam News either.
- Amsterdam News de yok.
1 324 Amsterdam Avenue, apartment 4D.
1 324 Amsterdam Bulvarı, 4D apartmanı.
So what was Amsterdam like?
Amsterdam nasıldı?
Amsterdam, San Francisco Venice, Perth Naples.
Amsterdam, San Francisco Venedik, Perth Napoli.
Can you come to Amsterdam?
Amsterdam'a gidebilir misin?
So Fred and I are gonna do volunteer work for that church on Amsterdam.
Fred'le Amsterdam'daki kilise için gönüllü olarak hayır işi yapacağız.
And whereas you, through some process of extrasensory recall... might imagine that you were some - I don't know - some 17th-century Dutch girl... living in a windmill in old Amsterdam... one day you'll realize that you've had not just one or two past or future existences... but that you were, and are, everybody and everything that has ever been... or will ever be.
Ve mesela sen, algı dışı bir anımsama ile kendini, bir zamanlar - diyelim ki -... 17. yüzyılda, Amsterdam'da, eski bir değirmende yaşayan bir... Hollandalı kız olarak hayal ederken... bir gün farkedeceksin ki, sadece bir ya da iki geçmiş ya da gelecek... varlığa sahip değilsin, sen aslında varolmuş ve varolacak herkessin... ya da her şeysin.
Maybe I'll get a job in Amsterdam.
Belki Amsterdam'da bir iş bulabilirim.
The opposite of Amsterdam, where you walk at night, as if wandering through living rooms, bedrooms...
Burası Amsterdam'ın tam tersi! Orada gece yürürken yemek odalarının, salonların, yatak odalarının içinden geçersin.
Doing heroin here is safer than in Amsterdam.
Burada eroin kullanmak Amsterdam'dakinden daha güvenli.
I'm not in Amsterdam.
Ben Amsterdam'da değilim.
They'd offices in London, Amsterdam, in Miami...
En azından bana göre. Londra, Amsterdam, Miami gibi yerlerde ofisleri vardı.
- Amsterdam.
- Amsterdam.
Yes, I'd like a one-way ticket to Amsterdam departing as soon as possible, please.
Evet, mümkün olan en kısa sürede Amsterdam'a tek gidiş bileti almak istiyorum lütfen.
Mrs. Wentworth... London-Amsterdam, 5 : 30 tonight.
Bayan Benfords Londra-Amsterdam, bu gece 21,30'ta.
Amsterdam-Skopje, Macedonia, tomorrow morning.
Amsterdam-Skopje Makedonya, sabahtan sabaha.
It's illegal to carry it, but that doesn't matter, cos get a load of this, if you get stopped by a cop in Amsterdam, it's illegal for them to search you.
Yanında taşımak kanuna aykırı ama bu pek fark etmez. Amsterdam'da bir polis seni durdurursa üzerini arayamaz.
That's a right the cops in Amsterdam don't have.
Yani bu Amsterdam polislerinin sahip olamadığı bir hak
You can walk into a movie theatre in Amsterdam and buy a beer.
- Örnek ver. Amsterdam'da bir sinemaya girip bira satın alabilirsin.
Yo, Vincent Vega! Our man in Amsterdam.
Vincent Vega, Amsterdam'daki adamımız.
Remember, I just got back from Amsterdam.
Amsterdam'dan yeni geldiğimi unutma.
My shit, I'll take the Pepsi Challenge with that Amsterdam shit
Benim malım Amsterdam'daki pislikle boy ölçüşür.
This ain't Amsterdam, Vince.
Burası Amsterdam değil.
So Marsellus said you just got back from Amsterdam.
Pekala. Marsellus'un söylediğine göre Amsterdam'dan yeni dönmüşsün.
Here in Amsterdam, they are 2,000 waiting to leave.
Burada, Amsterdam'da, 2000 kişi ayrılmayı bekliyor.
He was the one who single-handedly fought to get us our Amsterdam routes.
Kendisi, tek başına bize Amsterdam seferlerini kazandırdı.
I've recommended you to be vice-president of our Amsterdam office in charge of all our operations.
Amsterdam ofisinin, başkan yardımcısı olman için seni önerdim. Bütün işlerden sen sorumlu olacaksın.
- Free enough to fly to Amsterdam!
- Amsterdam'a gidecek kadar mı?
Take off to Amsterdam.
Amsterdam'a git.
I decided not to go to Amsterdam.
Amsterdam'a gitmemeye karar verdim.
Tell us all about Amsterdam when you come back.
Gelince, bize Amsterdam'ı anlatırsın.
To repeat, in case you're just joining us former baseba / star Steve Gendason has been tak en to po / ice headquarters for questioning in the murder of Bobby Pinkus, the owner of Roya / Dry C / eaners at 2759 Amsterdam Avenue.
Yayını yeni açanlar için tekrar ediyorum eski yıldız beyzbol oyuncusu Steve Gendason 27 s9 Amsterdam Bulvarındaki... Royal Kuru Temizlemeciliğin sahibi Bobby Pinkus'u öldürmekten... polis karakolunda sorgulanmak üzere gözaltına alındı...
Simon says Lieutenant McClane is to go to the corner of 138th Street and Amsterdam.
Simon der ki... Teğmen McClane 138. caddenin köşesine gidecek.
How was Amsterdam, Sally?
Amsterdam nasıldı, Sally?
A week in Amsterdam.
Bir haftalığına Amsterdam'daydık.
From Amsterdam and Paris.
Amsterdam'dan Paris'e.
For on this day, a new assignment of diamonds had arrived from Amsterdam, in a rucksack belonging to Leonard Bateson.
O gün, elmasların Amsterdam'a götürülmesi görevi, Leonard Bateson'a aitti.
I spent three years in Amsterdam.
Amsterdam'da üç yıl yaşadım.
You gotta take Amsterdam.
Amsterdam Caddesi'nden gitmelisiniz.
Frank, it's in Amsterdam!
Frank, mal Amsterdam'da! Amsterdam'da Frank!
It's in Amsterdam!
Frank, malın Amsterdam'da!
My dope's in Amsterdam?
Malım Amsterdam'da mı?
Amsterdam...
Amsterdam...
Amsterdam... to get dope I could sell here, to get what I owe you.
Amsterdam... Malı alıp burada satabilirim, onunla da borcumu öderim.
Thank you, Amsterdam!
Teşekkürler Amsterdam!
No, Bart is not available tomorrow to deliver a human kidney to Amsterdam.
Hayır, Bart yarın Amsterdam'a insan böbreği taşımak için uygun değil.
Two tickets to Amsterdam, two new identity cards.
Amsterdam'a iki bilet, Sonra iki yeni kimlik.
That kind of formulation expresses the understanding that democracy requires free access to information, and ideas, and opinion, and the same conceptions hold not only with regard to the media, but with regard to educational institutions, publishing, the intellectual community generally.
Amsterdam'a gitmem gerekiyor, izin verirseniz, ben gidiyorum. Bugün bir şey açıkça görüldü : Bu gece rıza imal edilemedi.