An accountant traducir turco
673 traducción paralela
You see, I have this nephew, he's studying to be an accountant.
Bir yeğenim var ve muhasebeci olmaya çalışıyor.
Now this boy, he wants to be an accountant.
Ama bu çocuk, muhasebeci olmak istiyor.
Rachel, how can you date an accountant?
Rachel, Nasıl Bir Muhasebeciyle Çıkabildin?
I took you off an accountant's stool, pulled a pencil from behind your ear... and made you a politician.
Seni bir muhasebeci sandalyesinden aldım ve kulağının arkasındaki kalemi çıkarıp seni bir politikacı yaptım.
Yes. Not Las Vegas. He's an accountant.
Evet ama Las Vegas'a değil, o muhasebeci ve denetleme yapıyor
You were an accountant in Montreal? Yes, sir.
Montreal'de bir muhasebeci miydin?
Not really an accountant.
Evet, efendim. Pek muhasebeci sayılmaz.
I'm an accountant with Saxe Paint Company.
Saxe Paint Şirketinin muhasebecisiyim.
My father was an accountant.
Babam muhasebeciydi.
You should've stayed an accountant.
Muhasebeci olarak kalmalıydın.
I am an accountant.
Muhasebeciyim.
- So, you're an accountant?
Demek muhasebecisin.
You're an accountant.
Sen yaparsın, muhasebecisin.
But I am an accountant.
Ama ben zaten muhasebeciyim.
I've been an accountant for the last 20 years.
Son yirmi senedir muhasebeciyim.
- It ain't natural to be an accountant.
- Muhasebeci olmak doğal değil.
An accountant for Mid-Century Oil.
Mid-Century Petrol şirketinden bir muhasebeci.
We have an accountant.
Muhasebecimiz var.
He's an accountant, not a scientist.
O bir muhasebeci, bilimadamı değil.
I was an accountant in the council.
Belediye meclisinde muhasebeciydim.
With clutches like yours you were an accountant?
Senin muhasebecilerle mi?
An accountant.
Muhasebeci.
Even though we established that I am not an accountant?
Benim muhasebeci olmadığım anlaşılmasına rağmen mi?
She told you, I am an accountant.
Size muhasebeci olduğumu söyledi.
An accountant!
Muhasebeci!
An accountant has a feeble voice, he wears glasses.
Bir muhasebecinin sesi ince olur, gözlük takar.
You can tell Luba you're an accountant.
Lubaya "muhasebeciyim" dedin.
Check it out, he says he was an accountant, then as if there was an inspection...
Dikkatli ol, muhasebeci olduğunu söylüyor, sözde teftiş edecek...
We have an accountant that handles all that stuff.
Bütün bu şeylere bakan bir muhasebecimiz var.
However, we have a small factory, two workers and an accountant.
Şu anda küçük bir şirketimiz ve bir muhasebecimiz var.
I'm a lawyer, not an accountant, Mr. Newton.
Ben avukatım, muhasebeci değil, Bay Newton.
- Only an accountant would keep that.
- Bunu ancak bir muhasebeci saklar.
Our son is an accountant, what more could we want?
Oğlumuz bir muhasebeci, daha ne isteriz ki?
She was writing, painting, working as an accountant. She took care of everything.
Yazardı, resim yapardı, muhasebeci olarak çalışırdı.
My son's an accountant and he explained everything.
Oğlum muhasebeci ve herşeyi açıkladı.
She could've married an accountant!
Bir muhasebeci ile evlenebilirdi!
Since when is there an accountant for ideas?
Ne zamandan beri fikirlerin muhasebesi tutuluyor?
I think you look like an accountant.
Bence sen bir muhasebeciye benziyorsun.
It was an accountant, knifed in the belly.
Karnından bıçaklanan, bir muhasebeciydi.
Like you were interested in numbers, so you became an accountant.
Senin de sayılarla ilgilenmen gibi. Sonunda muhasebeci oldun.
Jack's an accountant for the Mob.
Jack, mafya için muhasebecilik yapıyor.
And then there's an accountant who specialises in gambling tax.
Ve bir muhasebeci var, kumar vergileri üzerine uzman.
You see, I can't be an accountant anymore.
Biliyor musun, artik muhasebecilik yapamam.
What am I, an accountant?
Neyim ben, muhasebeci mi?
My whole career as an accountant, I sat in my cubicle, kept my mouth shut.
Muhasebecilik kariyerim boyunca kabinimde oturdum ve çenemi kapalı tuttum.
Just that, uh, he's an accountant, and he likes to gamble.
Hayır. Sadece bir muhasebeci olduğunu, ve bahis oynamayı sevdiğini söyledi.
I also met your other secretary, the one that's the accountant now.
Ayrıca diğer sekreterinizle de karşılaştım, şu an muhasebeci olan.
Any accountant who is aware of a felony, he becomes an accessory to that felony unless he reports it to the proper authorities.
Bir suçun farkına varan bir muhasebeci bunu yetkili mercilere bildirmiyorsa, o suçun bir parçası haline gelir.
Ivan, I was telling the accountant that you're an excellent poet.
Ivan, ben de tam muhasebeciye senin ne kadar harika bir şair olduğundan bahsediyordum.
Accountant Bisigato, it's an urgent letter for you.
Muhasebeci Bisigato, acil bir mektubunuz var.
Accountant, an express letter for you.
Muhasebeci taahhütlü mektubun var.
accountant 34
accountants 17
an actress 43
an accident 272
an actor 58
an acquaintance 23
an accomplice 25
accountants 17
an actress 43
an accident 272
an actor 58
an acquaintance 23
an accomplice 25