Anathema traducir turco
36 traducción paralela
We declare him excommunicate and anathema.
Onun lanetlendiğini ve... afaroz edildiğini ilan ediyoruz.
To be seen in Sogo with an angel would be anathema.
Sogo'da bir melekle beraber görülürsen, lânetlenirsin.
Government control, Jonathon, is anathema to the free-enterprise system.
Hükümet kontrolü, Jonathon, serbest girişimcilik sisteminin lanetidir.
The idea that anyone can use drugs and escape a horrible fate is anathema to these idiots.
Herkesin uyuşturucu kullanıp korkunç bir kaderden kaçabileceği düşüncesi, bu salaklara göre lanetlenmesi gereken bir şey.
It's anathema.
Lanetlidirler.
" Lts purifying effect is anathema...
" Yaratık sarmısakdan korkuyor...
By order of the pope, the Inquisition has come to Venice to seek out heresy and beliefs anathema to the Church.
Engizisyon, Papa'nın emriyle dini sapkınlıkları ve Kilise'nin lanetlediği inanışları araştırmak üzere Venedik'e gelmiştir.
There was a period of over eight hundred years where science was heresy and anathema.
Bilimin din dışı ve lanetlenme sebebi sayıldığı 800 yıllık bir dönem var.
But if they have emigrated, I abhor them and abandon them to public anathema.
Eğer göç ettilerse, onları sizin ve mahkemelerin adeletine bırakıyorum.
What has happened to Samuel, it's anathema to me.
Samuel'e yapılan davranışı ben de lanetliyorum.
Anathema to me!
İnan beni de!
It's sort of an anathema to the whole spirit of Thanksgiving.
Şükran Günü'nün lanetlenmesi gibi birşey bu.
I knew that it was anathema, but I couldn't help myself from trying out a human transmutation.
Bir tabu olduğunu bile bile kendinizi insan dönüşümünü denemekten alıkoyamadınız.
Redding, you are anathema to me.
Redding, ben seni lanetliyorum.
What is anathema for radical conservative is the idea that there is an antagonism, an imbalance inscribed into the very heart of the social edifice.
Radikal muhafazakarlar için anafikir,... bir antagonizmanın, bir dengesizliğin toplumsal mabedin tam kalbine kazınmış olmasıdır.
They know apartheid is an anathema morally and economically.
Gerek ekonomik, gerekse ahlaki açıdan ırk ayrımının yanlış olduğunu biliyorlar.
The idea of only presenting yourself in the best light... was anathema to him.
Kendinizi sırf iyi yönlerinizle sunmak düşüncesi ona göre aforoz edilmesi gereken bir şeydi.
They are anathema to transfiguration!
Şekil değiştirme için dokunulması yasaklanmıştır.
A bishop has to sign an anathema...
Daha sonra piskopos bir lanetname imzalamalıdır...
I mean, the ordinary was anathema to him.
Sıradan şeyler onun için adeta tiksindiriciydi.
Human sacrifice is totally anathema to christianity and it's totally anathema to God as a creator.
İnsan kurban edilmesi Hıristiyanlıkta aforoz edilmiştir, Yaratıcı olarak Tanrı için de aynısıdır.
What might work for one culture is an anathema to another.
Bir kültürde olabilen şey diğeri için yasak olabilir.
An anathema.
- Bir lanetleme.
Sam, sports are anathema to me.
Sam, spor benim için bir kara delik.
So killing anything would be anathema to her very core, don't you know?
Yani herhangi bir şeyi öldürmek onu inandığın şey tarafından nefret edilir hale getirir, bilmiyor musunuz?
But the idea of talking about an evacuation and of planning for an evacuation of Americans, let alone an evacuation of Vietnamese, was still anathema in the embassy.
Ancak Amerikalıların tahliyesi hakkında konuşmak ve tahliye planı yapmak, Vietnamlıların tahliyesine karışmamak, elçilikte hala lanetliydi.
Anathema.
Nefret ederim.
Witch-on-witch murder is anathema to the community.
Cadının cadıyı öldürmesi topluluğumuzda lanetlenen bir şeydir.
Anyone who does not confess that the world and all things in it... are created for the glory of God : let him be anathema, cast out from the Church.
Dünyayı ve içindeki her şeyi Görkemli Tanrı'nın yarattığını kabul etmeyen herkes kiliseden atılmalı aforoz edilmelidir.
Anyone who does not confess that the world and all things in it are created for the glory of God, let him be anathema, cast out from the Church.
Dünyayı ve içindeki her şeyi Görkemli Tanrı'nın yarattığını kabul etmeyen herkes kiliseden atılmalı aforoz edilmelidir.
Anathema to you, perhaps but it's an important part of the human condition.
Senin için lanetli bir şey belki ama, bana göre insan olmanın önemli bir parçası.
I am anathema to him. - ( horn blares )
Neyse, daha sonra tekrar deneriz.
So perhaps we can forgive Professor Le Gall for assuming that the articulation of female desire is somehow anathema to sexual satisfaction.
600 senedir kullanılmasına... ve kadının erkek arzusunun... objesi olarak kullanıldığı ve kendi sesi olmadığı... erkek tarafından yazılmış birşey olmasına rağmen... belki profesör Le gall'in kadını cinsel... cinsel tatmin objesi olarak... görmesini affadebiliriz.
A life of your choosing. To knowingly take a life, any life, is anathema to being a Librarian, and by far the hardest duty we're ever asked to perform.
Bilinçli olarak bir kişinin canını almak Kütüphaneci olmanın lanetidir ve bu senden istediğimiz en zor görevdir.
Such is the nature of being anathema to the empire.
Bir imparatorluk sizi aforoz ettiyse sonucu böyle oluyor.