English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / And it's been

And it's been traducir turco

9,676 traducción paralela
These elements at these ratios puts Jane's place of birth and early childhood in Sub-Saharan Africa, which makes it extremely difficult for her to have been born and raised next door to you in Clearfield, Pennsylvania.
Bu elementlerin birleşme oranlarına bakılarak Jane'in doğduğu ve çocukluğunun küçük yaşlarını Afrika'da sahra çölünde geçirdiği yazıyor. Ki buda senin teorindeki kapı komşunuz olan ve sizlerle birlikte Pennsylvania Clearfield'de büyüdüğünü söylediğin Jane'e pek uymuyor.
We averted a major nuclear catastrophe and it looks like the Dabbur Zann's foothold here has been dismantled.
Büyük bir nükleer felaketi önledik ve görünüşe göre Dabur Zann kamp yerlerini boşaltmış.
His case number is on Jane's body, and I've been digging through his file, but it's pretty redacted.
Jane'in vücudundaki bir dava numarası, onu araştırıyordum ama çok sansürlenmiş.
He's been living with me since my baba passed, and it's almost time for his lunch pills, so...
Babam öldüğünden beri benimle yaşıyor. Haplarını alma saati gelmek üzere.
There's just, like, this giant chasm of some kind of grief, and I have just been thinking a lot about it these days.
Bu aynı bir sürü keder barındıran dev bir uçurum ve bu günlerde bu konuyu çok düşünüyorum.
It's been one and a half years...
1,5 yil oluyor...
I've been talking about the werewolf and suddenly it's everywhere.
Ben kurt adamdan bahsedince birdenbire her yerde görüldü.
and I would have been none the wiser, but that's not your style, is it?
Gerçeği asla öğrenemezdim ama bu senin tarzın değil, değil mi?
It's been hard on all of us not catching Budd after all this time, and never finding Luke.
Budd'ı bunca zaman yakalayamamış olmak hepimizi sinir ediyor. Luke'u da bulamadık.
It's been scrubbed of all its Intel, but there's still tons of photos and writings on there that we know Ned would want you to have.
Ned'in bilgisayarı. İstihbarat birimi her yerini kurcaladı ama içinde hala bir sürü fotoğraf ve yazı var. Ned onları senin almanı isterdi.
I think the time when you're most stressed is when you do your most important work, and that's how it's been for me.
Bence en stresli olduğunuz zaman en önemli işinizi yaptığınız andır, benim için bu böyle oldu.
In my biggest jumps, I've actually sat there before and been... it sounds crazy to say this, but it's the daredevil nature, being like, you know what?
En büyük atlayışlarımdan önce alanda oturup... Bu kulağa çılgınca gelebilir, ama gözü pek bir sporcu olmanın doğasında bu vardır, öyle değil mi?
So they're pushing it, and by them pushing it, the next group wants to go bigger and higher, and it's just been pushed and pushed and pushed.
Bu yüzden kendilerini daha ileriye iterler, bu sayede bir sonraki grup daha ileriye ve yükseğe gitmek ister, yani sınırlar sürekli daha da ileriye itiliyor.
It's been two hours and ten minutes since Booth went in for surgery.
Booth ameliyata girdiğinden beri iki saat on dakika geçti.
Yeah, but it's been two days, and I don't feel any different.
Evet ama iki gün oldu ve ben hiç farklı hissetmiyorum.
But it has been weeks... and he's grown impatient.
Ama haftalar geçti ve sabrı taştı.
Crane has a landline here and it hadn't been used in years, until last night he gets a phone call from a burner cell.
Crane'nin sabit telefonu varmış ve dün gece kullan at telefondan aranana kadar hiç kullanılmamış.
It might not have been all he was planning, and he may have had help.
Hepsini kendi planlamamış ve yardım almış olabilir.
It's been like this since the beginning and probably will be like this forever.
Başından beri böyleydi ve sonsuza dek de böyle olacaktır.
It's been harassment and chases all the way.
Sürekli bir taciz, takip, taciz, takip.
It's been 17 years and sometimes it feels like it was just yesterday.
17 sene oldu ve bazen sanki dünmüş gibi hissediyorum.
I've been running searches on Callen and Sam across the entire city, but after the explosion, it's like they disappeared.
Bütün şehirde Callen ve Sam'i arıyorum ama patlamadan sonra sanki kayboldular.
I'm just trying to put this behind me, and it hasn't been easy.
Olanları arkamda bırakmaya çalışıyorum ama kolay olmadı.
I have to get something off my chest, and it's been really tearing me up.
Size bir şey itiraf etmem lazım. İçim içimi yedi.
It's just, uh, my roommate still hasn't shown up, and it's been three days.
Üç gün oldu ve oda arkadaşım hala gelmedi.
It's just been hard, you know,'cause there have been all these activities, and everybody tends to go with their roommates, and I just kind of had this idea of me and my roomie hanging out Yeah. and getting to know each other, and I kind of thought freshman week was supposed to be this...
Zor oluyor çünkü herkes oda arkadaşıyla etkinliklere gitme eğiliminde ve oda arkadaşımla ilgili planlarım vardı birbirimizi tanıyacaktık ve birinci sınıfın ilk haftasının büyülü bir zaman olması gerektiğini düşünmüştüm.
It's been hard for her settling in and she really needs a good friend.
Buraya yerleşmek yeterince zordu. İyi bir arkadaşa ihtiyacı var.
Former NSA employee Douglas Winter is blowing the whistle on their surveillance program, claiming the NSA has been illegally spying on U.S. citizens for years and that he has the evidence to prove it.
NSA eski çalışanı Douglas Winter'ın yıllarca ABD vatandaşı olarak gözetim programında casusluk yaptığını iddia etti ve bunu kanıtlamak için delilleri olduğunu açıkladı.
She's been writing Gordon's name in the sand and watching the tide wash it away.
Gordon'ın ismini kumlara yazıyor ve dalgaların silmesini izliyor.
And it's just too bad that Tandy couldn't have been here, because he was an expert at CPR.
Tandy'nin burada olmaması çok kötü oldu çünkü ilk yardım konusunda Tandy tam bir uzmandır. Hadi ama.
It's been a week, and I've had, I don't know, maybe three glasses.
Bir hafta oldu en fazla üç bardakçık olmuştur.
It's been months since dad died and I've never talked to anybody like I talked to you.
Babam öleli aylar oldu ve sizinle konuştuğum şekilde kimseyle konuşmamıştım.
I've been blaming you for everything wrong in my life, and clearly it's my fault.
Hayatımdaki her yanlış için seni suçladım ve belli ki aslında her şey benim suçum.
And now it's been about three years since I even went on a date
Çıkmayalı üzerinden tam 3 yıl geçmiş.
Boss'daughter's been making a mess in town, and it's my job to clean it up.
Patronun kızı kasabayı berbat etti, benim işim de bunu temizlemek.
For the most part, it's been tater tots and lemon drops, except for this doozy.
Genelde sıradan ahmaklar tabi bu adam hariç.
And I've been in it, and it's... And I think God wants me to go back.
Daha önce oradaydım ve sanırım tanrı geri dönmemi istiyor.
There's this cage in hell, and it's where they keep Lucifer, and I've been in it, and I think God wants me to go back.
Cehennemde bir kafes var ve içinde Lucifer'i tutuyorlar. Ben onun içindeydin ve sanırım tanrı oraya geri dönmemi istiyor.
It's Germany one, Portugal nil, and we've been playing less than 12 minutes.
Maç başlayalı daha 12 dakika oldu ve Almanya bir sıfır önde.
It's only ever been you. You and me.
Ben hep seni istedim.
One wrong blow, and it might've been him calling me yesterday instead of you.
Bir yanlış hamlenle dün beni arayan o olabilirdi.
Phil has been extra flirty with me, and I'm getting the sense that it's upsetting Erica.
Phil bana karşı çok düşkün ve bu yüzden Erica'yı üzüyormuşum gibi hissediyorum.
This past year, it's been getting worse and worse.
Geçen yıldan beri gittikçe kötüleşiyordu.
You know, it's been a while since you and I worked a beat together.
Seninle beraber çalışmayalı bayağı olmuştu.
We rented this house to Derek and Andy five years ago, and from the look of things, it would seem they've been illegally subletting to you.
Bu evi beş yıl önce Derek ve Andy'e kiralamıştık ve duruma bakılırsa yasadışı olarak devren size kiralamışlar.
'Cause you've been saying it'll pass, and guess what... It's still here.
Çünkü sürekli geçecek diyorsun ama bak, hala burada.
Well, Eric and I have been talking, and we've decided it's probably best for him to get off of social media.
Biz de Eric'le konuşuyorduk ve senin, sosyal medyada Eric'in götünü kurtarabileceğini düşündük.
Speaking as one who's died and been there, it's not.
Ölüp de oraya giden biri olarak söylüyorum, gerçekten de hiç iyi değil.
If she's been collecting blood from the whole town and beyond then it may not simply be a food source for her.
Tüm şehirden hatta belki de daha fazlasından kan toplarsa onun için pek de yabana atılacak bir yemek olmamış olur.
Regarding Megan's care, there is an experiment that I've been doing, and I have had some success with it.
Megan'ın bakımına gelince, bir süredir üstünde çalıştığım bir deney var ve bazı başarılı sonuçlar aldım.
And, um, so it's the way it's always been.
Hep de böyle olmuştur zaten.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]