And it's good traducir turco
6,253 traducción paralela
Our first night out since Mack was born, and we're spending it apart- - what a waste of a good sitter.
Mack doğduğundan beri dışarıda ilk gecemiz ve bunu ayrı geçiriyoruz, tam bir bebek bakıcısı kaybı.
And it's good.
Ve oldukça iyi.
It's a world in which everyone is on the take, and the only man who can kind of break that downward spiral is the last good man in Gotham, James Gordon.
Burası herkesin kendi menfaatini düşündüğü bir dünya ve bu kötü huyunu yenebilen tek kişi Gotham'daki son iyi insan, James Gordon.
What he means is "be a good girl and stay out of it," but we need to find out what happened.
Yani "iyi bir kız ol ve bunun dışında kal" demek istiyorsun, ama bizim ne olduğunu anlamamız lazım.
And now it's time for "the good listener" with Mrs. Nadine St. Clair.
Şimdi sıra "The Good Listener" ile Bayan Nadine St. Clair'da.
It's so good to actually work in a place where you can have some efficacy and really make an impact.
Aslında gerçekten etki yapabileceğin bir yerde çalışmak çok güzel.
So, Liz is at the new machine here and it's good to go.
Yani, Liz burda yeni makineyleyse tamamdır.
He's done a lot of good for Chester's Mill, and the moment I told him about it...
- Ona bunu söylediğim anda...
The time it takes for me to change back into my suit, kiss my wife good-bye, and drive to Harold Grant's home.
Üstümü değiştirip, karıma veda öpücüğü verip, Harold Grant'in evine gitmem ne kadar sürecekse o kadar.
And it's that belief that makes you a good mark.
İnsanlara inanmanız çok güzel.
I gave it all I got in my car and started to come to Yosemite to prove with previous generations to see what others have done and if I can do and see if I can be as good as Dean Potter.
Okulu bıraktım, yola koyuldum ve önceki kuşağa karşı kendimi sınamak diğerlerinin yaptıklarını görmek, aynılarını yapıp yapamayacağımı öğrenmek ve Dean Potter kadar iyi olup olmadığımı öğrenmek için Yosemite'ye gelmeye başladım.
I do everything you ask, and I do a good job, but if you want me to keep doing it, you can't just throw me in the corner at this little kid's desk and ignore me.
İstediğin her şeyi yapıyorum, ve işimi iyi yapıyorum, Bunu yapmaya devam etmemi istiyorsanız, beni köşedeki bir küçük çocuk masasına atmayıp... gözardı etmemelisiniz.
And to be honest, I don't know how convinced I am by this "trauma sense" thing, but if the Doctor says he can help me anyway... I mean, that has to be a good thing, doesn't it, Clara?
İşin aslı "travma şuuru" epey kafamı karıştırıyor ama Doktor bana yardım edebileceğini söylüyorsa sıkıntı yoktur değil mi Clara?
Well, that's good, um,'cause it's $ 700, and then you get you wheel back.
Güzel, çünkü 700 doları verirsen, Lastiği geri alırsın.
Pritchard said that it wasn't a good idea to go after her because hearing her repeat over and over again that I roughed up Nicholas a week before he disappeared would've just cemented it in the jury's memory.
Pritchard onun peşinden gitmenin iyi bir fikir olmadığını söyledi çünkü o tekrar tekrar sürekli kaybolmadan bir hafta önce Nicholas'ı hırpaladığımı duyuyordu bu jürinin anılarında canlanırdı.
It's still quantum mechanics, but it's not good old gravity and spacetime as Einstein would have understood it.
Kuantum mekaniği hala sessiz ama Einstein'in bize anlattığı uzay-zamana dayalı yerçekimi ise yetersiz.
You've been very good to me, Mrs Patmore, and I'll be sad to say goodbye, but I think it's right.
Bana karşı hep çok iyi davrandınız, Bayan Patmore bu yüzden size veda etmek zor olacak ama sanırım doğru olan bu.
No, not on the phone, and, uh, it's probably not a good idea for me to come to the plaza.
Hayır, telefonda olmaz. Meydana gelmem muhtemelen iyi bir fikir olmaz.
But don't get a good lather with it if it's that dry, and it won't raise the beard.
İyice köpürt, eğer kurursa sakalın çıkmaz.
Yeah, but it might ruin some of the dome's plans, and that's good enough.
Evet, ama kubbenin bazı planlarını sekteye uğratabilir. Bu da bana yeter.
There's something that I have to tell you and, um... ~.. it's not good news so just listen, OK? Listen, Doctor.
Dinle Doktor.
Unfortunately, if I'm right, and Scott and the rest are infected, it's not good.
Eğer haklıysam ve bu şey Scott ile arkadaşlarına bulaştıysa maalesef durum pek iç açıcı değil.
All I know is you say yes, my guy comes up, you sign some papers, and then it's you and me - - good to go.
Tek istediğim evet demen ve adamım içeriye girecek birkaç kağıt imzalayacaksın sonra sen ve ben devam etmeye hazır olacağız.
And that is a very good sign if it's true.
Ve bence bu çok iyi bir işaret, eper doğruysa.
As long as you're good and Vashradi is smiling, it's a wonderful place.
Sen iyi biri oldukça ve Vashradi gülümsediği sürece harika bir yer.
I mean, it's good to see you... but do you and Oliver need something...?
Seni görmek güzel ama Oliver ve senin bir şeye mi ihtiyacınız var, veya... Hayır, hayır.
I got to go. And you're right. But you're so good at it.
Haklısın ama sen bu işte çok iyisin.
He's a good kid, and it's just a name, Diggle.
O iyi bir çocuk ve altı üstü bir isim öğreneceğiz Diggle.
I wasn't thinking about it then, and it's not gonna do me any good to think about it now.
O zaman bunu düşünmemiştim ve şimdi düşünmenin de faydası olacağını sanmıyorum.
It's so good, what you have here, and I want to learn from you.
Burada güzel bir hayat kurmuşsun. Ben de senden bir şeyler öğrenmek istiyorum.
You're always outnumbered, and it's for a good cause.
Her zaman sayıca senden fazlalardır ve bu iyi bir amaç uğrunadır.
Well, that's good'cause I slept with my boss once and it got complicated.
Böylesi daha iyi. Çünkü bir seferinde patronumla yatmıştım. Sonra işler karıştı.
Well, here's some good news, you can put moving in with Sean on hold and think about it some more.
Sana güzel haberlerim var. Sean'la birlikte yaşamayı askıya alıp biraz daha düşünebilirsin.
But if one can learn and understand more about the world thanks to such'dark magic...' I believe it'd be a necessary quality of a good king.
Ancak eğer biri "kara büyü" sayesinde dünyayı daha iyi öğrenip kavrayabiliyorsa iyi bir kralın böyle bir vasıfla donatılmış olmasının da elzem olduğunu düşünüyorum.
That's a good time, and you know it.
Bu iyi bir zaman. Biliyorsun.
It just takes me back to a time that's long gone and it feels good to think that
Çoktan bitmiş bir zamana gitmeyi düşünmek beni iyi hissettiriyor.
I think it's good to sometimes step outside your comfort zone, and have fun in a different way.
Bazen kendi konfor bölgenin dışına çıkıp, başka türlü eğlenmek de güzel.
And it's an even sweeter treat to be played by my good amigo... dare I say best amigo?
Hatta iyi amigom tarafından canlandırılmak daha da büyük keyif. - En iyi amigom mu desem?
All of a sudden, your definition of good and evil becomes defined by how many votes it gets you.
"İyi" ve "kötü" anlayışın, birden bire... kaç oy getireceğine göre belirlenmeye başlıyor.
So you took some licks, but you're gonna bounce back, because you're talented, you're smart, and damn it, you're good.
Dozu biraz kaçırmış olabilirsin ama kendine geleceksin. Çünkü sen yetenekli ve akıllısın. Lanet olsun çok iyisin.
I mean, she's not all there, which is dicey, but she's always been good to me, and it's free, so I'll take it.
Yani her zaman orada olmuyor ki bu aslında biraz şansa bağlı, ama bana iyi davranıyor ve para istemiyor, bu yüzden orada kalıyorum.
- Well, that's strange. It's not a blind corner, and the road's in good condition.
Kör bir açı yok ve yol da iyi durumda.
It is so good to see you out and about.
Sizi toparlanmış olarak görmek çok güzel.
Gary was good for cash and... well, that's about it.
Gary maddi anlamda iyiydi, başka bir özelliği de yok.
And we know that Daycia wasn't ready to call it a night, so she goes and convinces Zach that it's a good time to take a bath.
Ve biliyoruz ki, Daycia'nın yatmaya gönlü yoktu, Zach'e gitti ve birlikte duşa girmeyi teklif etti.
We have to force ourselves to open up... to expose ourselves... to offer up everything we have... And just pray that it's good enough.
Kendimizi insanlara açmak ortaya koymak sahip olduğumuz her şeyi paylaşmak için zorlamalıyız ve bunun yeterli olması için dua etmeliyiz.
I don't need saving from anyone, And if you're really as good as you say you are, Then you can just wait in line and prove it like everyone else.
Kimsenin beni kurtarmasına ihtiyacım yok ve söylediğin kadar iyiysen sırada bekleyip herkes gibi kanıtlayabilirsin.
It's not as good as a regular autopsy but like one, I can use it to determine things an autopsy would like angle of attack, trajectory and the force of the arrows.
Normal bir otopsi kadar iyi değil ama... Normal otopsinin bulacağı herhangi bir şeyi bulmak istediğimde kullanabiliyorum. Okun açısını, gidişatını ve okların kuvvetini saptayabiliyorum.
Tonraq, it's good to have you back in the city, and everyone is excited to see the avatar again.
Tonraq, seni tekrar şehirde görmek ne güzel, ve tabi herkes Avatar'ı görmek için de sabırsızlanıyor.
She always has it during awards season, so everyone's up and in a good mood.
Herkesin keyfi yerinde olduğu için hep ödül töreni mevsiminde parti verir.
It's just a little bit of work, you know, and it's good money.
Bu bir parça iş ve parası iyi.
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it's done 39
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it's done 39
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505