English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / And it was like

And it was like traducir turco

6,239 traducción paralela
And it was like it was alive.
Tıpkı uyanıkmışım gibiydi.
It's just that this was my idea, and now that it's happening, I'm like...
Sadece... Bu benim fikrimdi ve şimdi birden gerçekleşiverdi. Sanki...
I know we said we'd never do it, but then I saw this, and I was like, "fuck it, we are doing it this year."
Bunu asla yapmayacağımızı söylediğimizi biliyorum ama bunu gördüm ve "Salla gitsin. Bu yıl bunu yapıyoruz!" dedim.
Hmm. So you're saying the more praise and promotion we heap on this person, the more it looks like Pied Piper was created here at Hooli.
Yani diyorsun ki, bu kişiye ne kadar terfi ve övgü yüklersek Pied Piper'ın Hooli'de oluşturulduğu o kadar inandırıcı olur.
I was really hurting at the time, and... cutting made the pain feel like it's... under my control.
O zamanlar gerçekten incitiyordum, ve... kontrolüm altında gibi kesmenin yaptığı acıyı hissediyordum.
It was like you had a hole in your stomach, or maybe even a worm, and you weren't gonna stop till you ate up everything around ya.
Sanki midende delik ya da kurt falan vardı da çevrendeki her şeyi yiyene dek durmayacaktın.
I was so excited to see you and I wanted to be able to do it, but I haven't done anything for like two months.
Seni göreceğim için çok heyecanlıydım ve bunu yapmak da istiyordum... ama iki aydır hiç bir şey yapmıyorum.
It was like sitting at a tense poker table, holding a full house, and chatting innocently...
Bir poker masasında oturup, elimde Ful varken, yalandan konuşmak gibiydi...
Joe just punching at it and Dad was like "Ah", he just noticed something different about Joe, the way he was doing it.
Joe ona yumruk atardı ve babamın hoşuna giderdi Joe hakkında farklı bir şeyler sezmişti...
And I think a lot of it came'cause Dad was foreign and we had a lot of things like spaghetti...
Sanırım birçoğu babamız yabancı olduğu için oluyordu ve Spagetti kafa gibi birçok dalga konusu vardı.
And to be honest, it was like a minor miracle, I managed to be able to win fights not training properly.
Ve aslında düzgünce idman yapmadan dövüşleri kazanmam bir mucizeydi..
It was brilliant and, you know, it's like, you know, the British fans are the best.
Harikaydı ve bilirsiniz, İngiliz hayranlar en iyileridir.
The amount of supporters who went out there, and everyone saw, it was like that mini community going around.
Huw Jones Joe Hayranı Oraya giden destekci sayısı ve oradaki herkes etrafta dolaşan küçük bir komün gibiydi.
I literally just remember shaking his hand as well... And I was like, "This made it absolutely, even better."
Tam olarak onun elini sıktığım anı hatırlıyorum ve bu gerçekten her şeyi daha da iyi yaptı.
And it was as if my life was flickering through, like, all my career ; like where I started.
Tüm hayatım, kariyerim, başladığım yer gözümün önünden geçiyor gibiydi.
It was a matter of chance they arrived in the US as children and managed to raise a family in New York instead of being swept up into the extermination camps and murdered by the Nazis, like millions of others like them in Eastern Europe.
Doğu Avrupa'daki milyonlarca insan gibi toplama kamplarına alınıp Naziler tarafından öldürülmek yerine çocuk yaşta ABD'ye gelip New York'ta bir aile kurmaları büyük şans.
But it was not quite like "one for all, and all for one."
Bu sefer geçen seferki gibi ortak bir eylem yoktu.
I... thought it was really cool, her ideas about how cities are like living organisms and how they grow and they learn and...
Şehirlerin yaşaşayan organizmalar gibi olduğu gelişmeleri, öğrenmeleri hakkındaki fikirlerini sğper buldum.
It was the rigor of dramatizing it in narrative terms, and then not allowing for it to, like, spill over the edge of the bucket.
Canlandırmayı anlatı kalıplarının içinde insafsızca dramatik hale getiriyor ancak taşıp ortalığa yayılmasına izin vermiyordu.
I'm saying it looks like it was grabbed from the sky and ripped to shreds.
Demem o ki, gökyüzünde yakalanmış ve parçalara ayrılmış gibi görünüyor.
that wasn't entirely accurate,'cause it was actually my idea and I think the usage of the word "we" in there is really confusing, because, like, how can a whole group of people have the same idea at the same time?
Çünkü plan aslında benden çıktı. Ama "planımız" demenin daha şaşırtıcı olacağını düşündüm. Yani bir grup insanın aynı anda aynı fikirde olmasının.
But it was time for me to leave, and I didn't feel like explaining why to you or anyone.
İşten ayrılma vaktim gelmişti. Ne sana ne de başkasına hesap vermek de istemedim.
I got'em when I was 15, and then, like, 19, and then other times, but I never got it on my arms.
15 yaşındayken bunlardan vardı... 19'unda da daha sonraki yıllarda da... Ama hiç kolumda çıkmadı.
And I haven't even been putting'em near nobody's cha-cha... except for, like, once, and it was a while ago and by accident.
Bunları kimsenin kukusunun yanına da yaklaştırmadım sadece bir süre önce kazayla bir kere oldu.
Anyway, when I started doing the Norma meetings... it finally felt like I belonged to something again, even if it was small, and I didn't want people to shit on it.
Neyse, Norma buluşmalarına gitmeye başladığımda küçük olsa bile yine de bir yere ait olduğumu hissettim ve insanların kötü davramasını istemedim.
I took it a little too far, hooch jacking you. But you was pissin'and setting'traps like Elmer Fudd.
Seni içkiyle uçurmakta biraz haddimi aştım ama kızgındın ve aynı Elmer Fudd gibi tuzak kuruyordun.
I just wanted what was best for the baby, and you seemed kind, and the life you could give her is the life that I want her to have, so, it's like...
Sadece bebek için en iyisini istedim sen de samimiydin. Ona verebileceğin hayat benim vermek istediğimdi. Bu yüzden...
I can tell ye that it was many the women that come to the door seeking love charms, amulets, talismans, and the like.
Size söyleyebileceğim pek çok kadının aradıkları aşk için büyüler, muskalar, tılsımlar veya benzer şeyler için geldikleri.
She killed him, and she... She tried to hide it by making it seem like he was missing and that he had killed that girl, but he didn't.
Sam'i o öldürdü ve... ve onu kaybolmuş gibi,... kızı o öldürmüş gibi göstermeye çalışıp bunu gizlemeye çalıştı, ama Sam onu öldürmedi.
I thought you said it was soft and gradual, like a sand hill.
- Hani burnu bir çöl tepesi gibi yumuşak ve kademeliydi?
She comes back, takes a piece of broccoli, eats it and was like... "Oh, I don't think I like this."
Kız geri geliyor, bir parça brokoli alıyor ve "bunu seveceğimi sanmıyorum" der gibi yiyor.
And it was only, like, certain photos that were gone.
Sadece belli fotoğraflar silinmişti.
I was supposed to be there an hour before, set fire to the place and make it look like an accident, okay.
Bir saat önce buraya gelip, ortalığı ateşe verecek ve kaza gibi görünmesini sağlayacaktım, tamam mı?
Look, it was like this before and he got help.
Bak, önceden de böyleydi ama yardım almıştı.
"It was just past dawn on the prairie, " and like every morning, " Amelia prepared to do her chores.
" Çayırda gün ağarmıştı ve her sabah olduğu gibi Amelia ev işlerini yapmaya hazırlandı.
It was like my mind and my body were totally connected, like-like athletes must feel when they're in the zone.
Sanki beynimle vücudum arasında kesintisiz bir bağ oluşmuş gibiydi. Atletler havaya girince hissetmesi gerektiği gibi.
I don't know much about Doctor Who, but if, um, you were to put this right outside your front door and open up the back, it would be like your entire apartment was the inside of the TARDIS,
Doctor Who hakkında pek bir şey bilmem ama bunu ön kapına koysan içini açınca bütün dairen TARDIS'in içindeymiş gibi olurdu.
It's not like I was invited to Richard Feynman's house and have anything better to do.
Sanki Richard Feynman'ın evine davet edilmişim de yapacak daha iyi bir işim yokmuş gibi.
And I was wondering if any of you guys would like to help me do it.
Bu görevde bana yardım etmek isteyeniniz var mı diye soracaktım.
I told him I did it, too, that I was like Hoffman, getting by, and that's what you heard that night... me talking him down, him kicking and screaming until the fight went out of him.
Ben de yaptım dedim. Hoffman gibiyim, ben de katılıyorum dedim. O gece duyduğun da buydu.
I got interviewed at a mall and I thought it was, like, a government thing. - Oh...
Hükümetle ilgili bir şey sanmıştım.
It was the only thing that came to my mind to do, but he didn't like it when I laughed, and I could see that, so I laughed some more.
Ancak gülmemin hoşuna gitmediğini anladım ve bu yüzden daha çok güldüm.
Batman married his Catwoman, and like anything that's both amazing and addicting and possibly very bad for you, it was great.
Batman, Kedi Kadınıyla evlenmişti ve harika olup bağımlılık yapan her şey gibi ki bu sizin için kötü olurdu ama mükemmeldi.
It was more like Eddie punching me a few times - and me accepting the beating.
Daha çok Eddie bana birkaç yumruk attı ben de dayağı kabullendim gibisindendi.
Do you remember how much fun it was, like, a few seconds ago... and now that you said that, it's all tight in the chest and scary?
Biraz önce ne kadar eğleniyorduk, hatırlıyor musun? Ve söylediğin şey yüzünden şimdi ne kadar sıkıntılı ve korkutucu oldu?
- It was about this guy, and he wears all white, and, like, a bowler hat, and he goes around, and he beats people up with his gang, but then he gets caught,
Melon şapkası vardı. Çetesiyle gidip insanları dövüyor ama sonra yakalanıyor.
And they're stinging. It was like, " Ooh! Oh!
Sürekli sokuyorlar.
It was like nothing I'd ever seen, and I'm no stranger to adult films.
Şimdiye kadar böyle bir şey görmemiştim ve yetişkin filmlere yabancı birisi de değilim.
And then we had to walk all the way back. So instead of, like, a 5-mile hike, it was, like, 8.
Ve sonra bütün yolu geri döndük yani 5 mil yerine 8 mil falan yürüdük.
I think about him blackmailing you, and it makes me want to walk over to him and rip his arms off his body, and that little phone prank was just my way of keeping myself from doing something like that.
Ve bu telefon şakası benim bunu yapma isteğimi bastırmak içindi.
It's like aliens abducted his body while I was in labor and replaced him with someone who looks like Kev, talks like Kev, but isn't Kev.
Sanki uzaylılar onun bedenini ben işteyken kaçırmış da yerine Kev gibi görünen Kev gibi konuşan, ama Kev olmayan birini koymuşlar gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]