And it wasn't me traducir turco
839 traducción paralela
For you and me. Wasn't that it?
İkimiz için, değil mi?
And it wasn't only on account of the thousand sweet things she done for me.
Ve bunları da bana yaptığı binlerce iyiliğin karşılığı olarak yapmazdım.
I should like to be able to say that it was the thought... of you and the children that prevented me, but it wasn't.
Beni alıkoyanın, senin ve çocukların düşüncesi olduğunu söylemek isterdim ama değildi.
It wasn't Blinky and me.
Ben ya da Blinky değildi.
Well, it was just as though they'd thrown me into a snake pit... and I was shocked into thinking that maybe I wasn't as sick as the others... that I really might get well.
Sanki beni bir yılan çukuruna atmışlar gibiydi. Ben de şok geçirerek belki diğerleri kadar deli olmadığımı gerçekten iyileşebileceğimi düşündüm.
I guess I'd still be the same way if it hadn't been for... someone who kept talking to me and made me feel I wasn't alone.
Eğer o olmasaydı herhalde hala aynı olurdum. O benimle hep konuştu ve yalnız olmadığımı hissettirdi.
He told me, he wasn't going to feel shy if people looked at him because he was a cripple, as it might be pleasant to them, being in church, to remember upon Christmas day, who made lame beggars walk and blind men see.
İnsanlar ona topal olduğu için bakarsa bundan utanç duymayacağını söyledi. ... belki kilisede olduğu için onlara hoşgörülü davranıyor olabilir sakatları yürüten, körlerin görmesini sağlayan Noel'i hatırlamak şerefine.
It's got me too, sir, and I wasn't in there very long.
Beni de endişelendirdi, ayrıca çokta kalmadım orada.
It wasn't very adult of me, and I believe in being adult.
Benim için olgun bir hareket değildi. Ben de yetişkin olduğuma inanıyorum.
He said it wasn't me, it's Ella Brangwyn-Davies, and he was sorry and all that.
Ben olmadığımı söyledi, Ella Brangwyn-Davies'miş, ve üzülmüştü, falan. Ve sonra, gitmek üzereydi.
And come to think of it, Lucy, it wasn't me did the chasing.
ve bunu tekrar düşünmeye başlayınca, Lucy, bu düşünce beni kovalıyor.
I don't know. It's not like it used to be when I knew all about Eve White... and she didn't know anything about me, and there wasn't anybody else.
Eskisi gibi değil, eskiden Eve White hakkında her şeyi bilirdim, o benim hakkımda hiçbir şey bilmezdi.
It wasn't going very fast and headlight had picked me up anyway.
Çok hızlı gitmiyordu ve beni trene aldılar.
And every time I thought of home I wished it wasn't me
Ne zaman evi düşünsem ben olmasaydım dedim kendime
And Grandmama wasn't embarrassed to talk to me about it.
Büyükannem de bana anlatmaktan utanmadı.
It wasn't possible anyway you and me, you know it wasn't.
Sen ve ben, imkansızdı, imkansız olduğunu sen de biliyordun.
Forgive me, ma'am, but I was having a smoke out on that gallery and I couldn't help but overhear I wasn't eavesdropping. But it rankles me when somebody tries to force somebody to do something.
Bağışlayın bayan, balkonda hava alırken elimde olmadan konuşulanları duydum, bakın sarhoş değilim,... ama biri, bir diğerini bir şey yapmaya zorladığında, tepem atar.
And it wasn't a suburban train, believe me!
Ve bu, bir tramvay gezisi değildi inan bana!
She's convinced that someone touched her, and I tried to make her see it wasn't possible, but I'm afraid she wouldn't listen to me.
Sırtına biri dokundu sanmış. Ben de bunun imkânsız olduğunu söyledim ama korkarım ki beni dinlemedi.
but it just wasn't true. I took one look at him and he told me about the telegram.
Yüzüne baktım ; bana telgraftan bahsetti.
She said "What's the idea of you pinching me?" and he said "Well, it wasn't me."
Sonra kız : "Beni ısırmanın amacı nedir?" diye soruyor. Adam da : " O, ben değildim.
Now I'm lying here and now imagine it wasn't me.
Buradayım. Bunun ben olmadığımı hayal et.
If it wasn't for me, how would you and the kids live on your salary?
Benimki olmasa, sen ve çocuklar maaşınla nasıl geçinirdiniz?
Tell me, without witnesses, that Costello wasn't here that night, and I'll tear it up.
Bana, o gece Costello'nun burada olmadığını söyle, ve ben de yırtıp atayım.
And, it wasn't just me... Everyone in the village all of them as well!
Ve, sadece benim değil... köydeki herbirinin... keza hepsinin de!
And believe you me, as they say, it wasn't easy.
Ve inanın, dedikleri gibi, hiç kolay olmadı.
I-I said to him... and it wasn't because I wanted to get engaged or I wanted him to pin me or I wanted to go steady or anything like that.
Bunu onunla nişanlanmak istediğimden ya da çıkmak... -... istediğimden değil. - Şüphesiz.
But I really trained well for this and I think it held me so there really wasn't any time that I didn't feel in control.
Ama buna çok hazırlandım ve sanırım idare edebildim. Kendimi kontrol dışı hissettiğim hiçbir an olmadı.
You knew who grabbed your daughter, and that it wasn't Ben or his people when you laid all that jive on me in my office.
Ofisime gelip o palavraları sıkarken kızını kimlerin kaçırdığını biliyordun. Ben'in kaçırmadığını da biliyordun.
If she wasn't the colonel's lady and if it wasn't for Dover, and if she was willing, which she naturally would be, I mean, me being me and all, I'd keep her for myself.
Albay'ın karısı olmasaydı ve eğer Dover için olmasaydı,... eğer isteseydi ki ve doğal olarak isteyecekti,... demek istediğim, ben olsaydım,... onu kendime saklardım.
It wasn't urgent and it could have waited, but up in the clubhouse they told me you're gonna be out for three hours.
Acil değildi, bekleyebilirdi, fakat kulüpte sizin üç saat dışarıda olacağınızı söylediler.
You show me Regan's double same face, same voice, everything and I'd know it wasn't Regan.
Bana Regan'ın ikizini gösterin. Aynı yüz, aynı ses, her şey aynı... ama onun Regan olmadığını bilirim.
Me and Luther didn't make much on it, but it wasn't so touchy.
Luther ile o işten pek para kazanmadık ama o kadar da kötü değildi.
Sometimes at night and she'd say she wasn't angry at me and kiss me goodnight and it'd mean such happiness.
Bazen geceleri bana kızgın olmadığını söylerdi ve iyi geceler öpücüğü verirdi ve ve bu beni çok mutlu ederdi.
You realize if it wasn't for me you'd never catch that train for Italy and I-I-I calm down.
Ben sizi iteklemesem o trene asla yetişemezsiniz.
It certainly wasn't for me and that maybe is why I don't believe either in a childlike paradise or in the innocence of children.
Benim için kesinlikle değildi. Sanırım bu yüzden, çocuksu cennete ve çocukların masumiyetine inanmıyorum.
It was me and it wasn't me.
O bendim ama tam ben değildim.
My dad looked at me to tell him it wasn't true, and i couldn't do it.
Babam bana baktı, "Doğru mu?" dedi,.. ... cevap veremedim.
All that time he lived off me, and he wasn't ashamed of it.
O kadar zaman benim paramla yaşadı ve bundan utanmadı bile.
Linghu Tian and my father went to the frontier... it wasn't because of me
Linghu Tian ve Babam Tapınağa gitmişlerdi... ama sırf benim yüzümden değil
And I distinctly remember it wasn't till halfway through the case when you reminded me about her smelly little Pekingese. What was its name? It smelt revoltingly.
Daha soruşturmanın ortasında bana onun pis kokan küçük köpeğini hatırlatmıştın.
And once it had bitten me I wasn't a bird anymore.
Isırdığı anda artık kuş değildim.
I won it because Tetsu asked me too and he wasn't even there to see it.
Tetsu istediği için kazandım ama orada bile değildi.
Domestic violence, they said! And it wasn't me who was violent!
Aile içi şiddet, dediler ve şiddet yanlısının da ben olmadığını ikimiz de biliyoruz!
It could be my ass, Henry, and it wasn't me!
Bu benim eşekliğim, Henry.
You and me could make each other very happy... and very rich... if it wasn't for your husband.
Birbirimizi çok mutlu ve çok zengin edebilirdik.
It wasn't working with me either because I wanted to go home with you, and you wanted to stay home with me.
Bana da uymuyor. Çünkü ben de seninle gelmek istedim. Sende evde benimle kalmak istedin.
And it wasn't the sort of thing I could take to the police for they would have laughed at me, so I've come to you.
Bunun için polise başvursaydım bana gülerlerdi. Bu yüzden size geldim.
It wasn't meant to work out between me and Brian.
Yapma böyle. Brian ile yürümüyordu işler.
I'm not saying that it was me, and I'm not saying that it wasn't me.
Bendim de demiyorum, ben değildim de demiyorum.
As a matter of fact, Stan, your old lady gave me this shirt, and it wasn't my birthday.
Aslına bakarsan Stan, seninki verdi bu tişörtü ve yaş günüm bile değildi.
and it was my fault 22
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23