And when the time comes traducir turco
337 traducción paralela
But we hire some attractive girl to marry me... and when the time comes... she stages a pretty little scene over her erring husband... and sues Connie for alienation of affection.
Ama benimle evlenecek çekici bir kız tutarız... ve zamanı geldiğinde... kocasını baştan çıkarıp kendisinden uzaklaştırdığı için... Connie'ye dava açar.
All you men do is talk... and when the time comes, you do what Kent says.
Siz erkekler, tek yaptığınız konuşmak... sonra da zamanı geldiğinde Kent'in dediklerini yaparsınız!
And when the time comes, Vizard...
Vakit geldiğinde, Vizard...
And when the time comes, you'll be the number one target.
Bir numaralı hedef sen olacaksın.
And when the time comes... I'll kill him when we get that chance
O zaman elimizden kurtulayamıyacak.
Now, you just run along while I make some phone calls, and when the time comes for you to give your information to the proper authorities, I'll be in touch.
Şimdi, ben bir kaç telefon ederken sen hemen yola koyul, ve uygun yetkililere ihbarını yapacağın zaman gelince, seninle temas kurarım.
If and when the time comes I decide you are to lose it, I myself will take it away.
Kaybetmene karar verirsem ben kendim onu senden alacağım.
And when the time comes, I'll cry for her but you won't be around to see it, Mr. Smart-Ass-Moseby.
Ve zamanı gelince, onu için ağlarım ama siz bunu göremeyeceksiniz Bay ukala.
You trail behind and knock him out when the time comes.
- Ben onu lafa tutarım, siz arkadan dolaşır ve uygun bir anda bayıltırsınız onu.
And when their Uncle Dennis comes up from the tropics, he can tell them about the time their dad shot a tiger as he charged ruthlessly through the...
Hem Dennis amcaları ziyarete geldiğinde onlara babalarının acımasız bir kaplanı vurduğu günden... - Sessiz olur musun?
When the time comes for a sweetheart to offer himself... he'll have to talk to you and not to your mother.
Bir taliplin çıkıp gelse annenle değil, seninle konuşması gerekecek.
It's enough for me that I trust you. And I believe that when the time comes, you'll conduct yourself as a soldier should.
Sana inanmam benim için yeterli ve vakti geldiğinde bir asker gibi davranacağına eminim.
I believe too, and I'll say it now that you will tell Bodo the things he needs to know and if the world stays bad so long you will send him after me when his time comes.
Ben de biliyorum, ve şimdi söylüyorum ki Bodo'ya bilmesi gereken şeyleri söyleyeceksin ve dünya daha da kötüye giderse zamanı geldiğinde benim gibi O'nu da göndereceksin.
perhaps even world dominion till the greed and cruelty have burned out of every last one of us and when that time comes perhaps even the pearl will be washed clean again.
Bu, açgözlülük ve acımasızlık her birimizden yok olup gidinceye değin sürecek. O gün geldiğinde belki inci de yeniden yıkanıp temizlenmiş olacak.
When it comes that time in the evening when he wants her full-sized he just waves his hand and there she is.
Akşam o saat gelince, kadını tam boy olarak isteyince elini sallar ve kadın ortaya çıkar.
But the time comes when a man's gotta stop running away and face things.
Ama insanın kaçmayı bırakıp meselelerle yüzleşmesinin zamanı vardır.
There comes a time when a lad must learn the true facts of life... and death.
Herkesin, hayatın ve ölümün acı gerçeklerini öğrenme vakti er ya da geç gelir.
And who'll get ye firearms in the same way when the time comes?
Ve zamanı geldiğinde, size silahları kim verecek?
You'll get plenty of cut and rip when the time comes.
Zamanı geldiğinde, fazlasıyla dehşet göreceksiniz.
And I wouldn't show your father weak eyes, when he comes home, for the world. It must be near his time.
Ve baban eve geldiğinde ona zayıf gözler gösteremem gelmek üzeredir.
When his time comes, he's leaving the Barb to Dave and me.
Zamanı geldiğinde Barb'ı Dave ile bana bırakacak.
You got to recognize it when the time comes, and you gotta jump.
Zamanın geldiğini farketmeli ve harekete geçmelisin.
You watch, all the time, for a break, night and day, and when it comes...
Sürekli gözlersin, açıklık ararsın, gece gündüz ve geldiğinde de...
Keep an eye on it and put a stop to it when the time comes.
Gözlemeye alın ve zamanı gelince buna son verin.
No, but the line between asking and just accepting when the time comes
Zamanı geldiğinde kabul etmekle istemek arasında
The time comes when one must give up all one's fathers. ... and stand alone.
Babadan ayrılıp tek başına ayakta durmanın zamanı geldi.
When the time comes, you lie down and hold on to the post.
Zamanı geldiğinde uzanır ve direklere yaslanırsın.
But when war comes, it is we who will take the first shock, and buy time with our lives.
Ama savaş gelince, ilk darbeyi biz alacağız ve kazanılan zamanı hayatımızla ödeyeceğiz.
Some people work 40 years for their life of leisure, but when the time comes, they're lost, and they die.
Bazı insanlar o boş hayatları için 40 yıl çalışıyor ancak vakit dolduğunda ölüp gidiyorlar.
When the time comes, I shall fly by helicopter to the unlucky bank and personally supervise the transference of all funds.
Zamanı geldiğinde helikopterle şanssız bankaya uçacağım. Ve bütün fonların transferinde bizzat gözcülük yapacağım.
When that time comes, you can be assured that I will retire from all public life, and follow what I know are the wishes of my late great husband.
Zamanı geldiğinde görevi bırakacağıma emin olun ve harika kocamın isteklerinin takipçisi olun.
I plan to join my wife and family when the time comes.
Vakti geldiğinde karım ve aileme katılacağım.
Well, when the time comes, I'm going to have to beat it out of you, and that's all right, too.
Zamanı gelince, seni döverek söyletirim, bu da başka bir olasılık.
When the time comes, you will bury our remains... and seal the entrance.
Zamanı geldiğinde kalıntılarımızı gömün ve girişi kapatın.
And, well, we know it's gonna be two weeks before you're leaving, but some of the men here are gonna be out on patrol when it comes your time to leave us, and, well, we'd like to take this opportunity...
Ve bunu siz gitmeden iki hafta önce yaptığımızı biliyoruz ama bizi bırakma zamanın geldiğinde buradaki bazı askerler dışarıda devriyede olacak ve biz de bu fırsatı değerlendirmek istedik.
But there comes a time when courage must outweigh fear, when our belief in the Lord must be not a pious belief, but a reality in the face of death and damnation!
Ama cesaretin korkuyu yeneceği ölüm ve lanetlenme gerçeği karşısında Tanrı'ya inancın içten bir inanç olmayacağı bir zaman gelecek.
We've mules enough, and riflemen to guard them when the time comes.
Çok şükür zamanı gelince yeterince katırımız ve askerimiz var.
And I'll let you pull the rope when the time comes.
Ve zamanı gelince ipi bırakmana izin vereceğim.
Because when a national television network in the person of booby here, comes to me and says they want to put the ongoing struggle of the oppressed masses on prime-time television, I have to regard this askance.
Ulusal bir televizyon kanalı her gece ezilen halkın sorunlarını ele alacak ve onları bilinçlendirecek bir program yayınlamaya karar vermişse bu durumu göz ardı etmemiz imkânsız.
To us they will assure our basic needs and soldiers. When the time comes.
Zamanı geldiğinde bize asker sağlayacak ve temel ihtiyaçlarımızı karşılayacaklardır.
Drive to Rio and we'll send for you when the time comes.
En iyisi, siz Rio'ya gidin. Zamanı geldiğinde, biz size haber veririz.
We have always turned the other way when it comes to these conflicts between schools but this time Eagle Hall has broken the practice and made a complaint against you
normalde 2 klan arası anlaşmazlık çıkınca... araya girmeyip, aralarında çözmelerini beklerdik Ama bu sefer Kartal Salonu geleneği bozdu... ve sizi bize şikayet etti!
"In everyone's life, there comes a time... " when it is necessary to call up the past and face it.
"Herkesin hayatında, geçmişini hatırlamasının ve yüzleşmesinin gerekli olduğu zamanlar vardır."
I only teach you what you need to know... so that when the time comes, you can take your place on the field of honor... and meet your destiny.
Sana sadece bilmen gerekeni öğrettim... öğrettim ki, yeri ve zamanı geldiğinde onurlu davran... ve kaderini kabullen diye.
When the time comes... you must find a way... to take Zammis... back home... you must stand beside Zammis... before the holy council... of Dracon... and recite... its lineage.
Zamanı geldiğinde, Zammis'i eve götürmenin yolunu bulmalısın. Dracon Kutsal Komitesi önünde, Zammis'in yanında durup onun soyunu dökebilmelisin.
" So I'm lying in bed here and it comes time for that most thrilling event when the general gives out the Purple Hearts.
"Yani, burada yatakta yatıyorum," "ve en çok heyecanlı olayda burada oluyor," "ne zaman Mor Kalpler verilse!"
- My dear young lady, there comes a time in every soldier's life when he must stand or fall alone, and if you knew the army, you'd understand that he- -
Her askerin ağır bir karar vermek zorunda olduğu bir gün gelir.
So if you're so damn set on disinheriting me... if I don't lift up my tail and act like a brood mare, then maybe you should figure out some way to take the spread with you when the time comes.
Kuyruğumu kaldırıp, damızlık kısrak gibi davranmadığım takdirde, beni mirasından mahrum etmeye çok istekliysen belki de, zamanı geldiğinde seninle yayılmak için bir yol bulmalısın.
When the time comes, you light the wig and throw the bottle.
Zamanı gelince fitili yakıp şişeyi fırlatacaksın.
There comes a time in a man's life that you cannot know when he looks down at the first smile of his baby girl and realizes he must change the world for her- - for all children.
Ama bir erkeğin hayatında hiç beklenmeden gelen bir an vardır, küçük bebeğinin ilk gülüşünü gördüğünde, aniden, dünyayı onun için değiştirmesi gerektiğini fark eder. Tüm çocuklar için.
When the time comes... I'll smack her around a little. And that's all it will take.
Zamanı geldiğinde... onun çaresine de bakacağım elbette.