English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / And you're going

And you're going traducir turco

9,696 traducción paralela
It's not fair that you're going off on an adventure and leaving me behind.
Beni burada bırakıp bir maceraya atılman hiç adil değil.
You have to talk to me, though. You're crying and you have to please tell me what's going on before I do this.
Bak, ağlıyorsun da lütfen gelmeden önce sebebini söyler misin?
You know, you need to be here when you say you're going to be here because we have a care schedule, and I am relying on you.
Geleceğim diyorsan sözünü tutmalısın çünkü tedavi programımız var ve sana güveniyorum.
They're just going to make sure you're okay and that's it, and then we're going to go home, all right'?
Sadece iyi olduğundan emin olmak istiyorlar sonra eve gideceğiz, tamam mı?
You're going to take whatever you need, a month or two, and when you feel like you've got your head on straight, you're going to call me and well! Try this again, all right'?
Ne kadar istersen bir, iki ay dinlen, istirahat et kafanı ne zaman toplarsan beni ararsın, ve tekrar deneriz, olur mu?
I loved the buzz of going out and hearing the roar and they're singing your name, you know?
Çıkan vızıltıyı ve uğultuyu duymayı seviyorum, isminize beste söylüyorlar.
And after we get done with this, you're going to talk a lot about being present and grounded. You're going to be impossible to be around. Let's get started.
Yogamızı bitirdikten sonra yaşamanın, var olmanın güzelliğinden uzunca konuşup, etrafta ruh gibi dolaşacaksın.
If you're serious about going, you need to be honest about the risks, and honest with Dr. Saroyan, so if you never see her again, at least you know you didn't lie to her.
Geri dönmeyi cidden düşünüyorsanız riskler konusunda ve Dr. Saroyan'a karşı dürüst olmalısınız. Onu bir daha görmezseniz en azından yalan söylemediğinizi bilirsiniz.
And you're going to put me in a room with who's in charge.
Sorumlu kişiyle aynı odada olmamı sağlayacaksın.
I get what you're going through... losing Letha, the baby, and now you feel like you're losing me, but you're not.
Neler yaşadığını anlıyorum. Letha'yı ve bebeğini kaybettikten sonra beni de kaybedecekmişsin hissine kapılıyorsun. Ama öyle bir şey olmayacak.
- Oh, I know who you are, and you're going to wish we never crossed paths.
- Kim olduğunu biliyorum. Dua et bir daha karşılaşmayalım.
What do you think they're going to do with Iron John and his boys?
Sence Demir Jonh ve adamlarıyla ne yapacaklar?
I'll do the transfer procedure, but you're going to find your own host, and you're gonna have to move fast.
Ben transfer prosedürünü uygulayacağım, kendi bedenini sen bulacaksın, ve hızlı hareket etmen lazım.
You're going to get on this radio and tell your colleagues that you saw me running towards the water.
Telsizi alıp meslektaşlarına beni suya doğru koşarken gördüğünü söyleyeceksin.
What I want is to know what the hell is going on here, why you're here, and what you want.
Tüm istediğim burada neler olup bittiğini neden burada olduğun ve ne istediğin.
So, if you're going, I'm going, and if you want to do your weird, glowy-eye thing to stop me... knock yourself out.
Bu yüzden, gidiyorsan, ben de geliyorum ve o garip, parıldayan gözlerinle beni durdurmak istiyorsan yap da görelim!
I'm just annoyed because i am going Through a highly emotional situation right now, And you're just sitting there, mocking me.
Sadece ben burada aşırı duygusal bir durum yaşarken senin oturup dalga geçmenden rahatsızım.
You're going to have to stay away from Emmet and his family.
Emmet ve ailesinden uzak durmalısın.
If you're going to be here, so keep your own feelings aside and do your police work.
Burada olacaksan, kendi duygularını bir kenara bırak ve polisliğini yap.
You're going to let them in and let them help you.
Desteklerini kabul edecek ve sana yardım etmelerine izin vereceksin.
and the discouragement you're going through.
biriyle tanıştın.
If you're going to make jokes and play around, then I'll go.
– Bir kadın ve erkek arasında ne olacağını asla bilemezsiniz. Eğer beni buraya dalga geçmek için getirdiyseniz, yoluma gideyim müsaadenizle.
Well, today, I'm going to stage an intervention, and when I'm done, all you have hidden will be exposed because today you will admit that I am the most important relationship in your life, not because you think that's what I want to hear but because you know deep in your heart that it's true, and if you don't, we're all gonna die.
Bugün bir müdahale sahneleyeceğim ve işim bittiğinde, sakladığın her şey gün yüzüne çıkacak çünkü bugün hayatındaki en önemli ilişkinin ben olduğumu kabul edeceksin duymak istediğimin bu olduğunu düşündüğünden değil kalbinin derinliklerinde bir yerde bunun doğru olduğunu bildiğin için ve eğer etmezsen hepimiz öleceğiz.
You're with me now and I ain't going to let nothing bad happen to you.
Artık benimlesin ve başına kötü bir şey gelmesine izin vermem.
So, you're going to race us in a hovercraft, with a fraction of the power, anyway, of the one we built, plus, with controls you don't understand, and the instructions are in Russian which you don't speak.
Yani bizimle yarışırken kullanacağın hovercraft, bizim yaptığımızdan daha az güce sahip, ve anlayamayacağın kontrollere sahip. ve talimatlar Rusça ki sen konuşamıyorsun.
It has three gyroscopes on board, like you get on a fighter jet, and they're busy monitoring everything that's going on.
Dahili jiroskopa * sahip. Tıpkı savaş uçaklarındaki gibi. Bunlar olan biteni sürekli izliyorlar.
I mean, fool me once and all that, but don't worry, you're not going to be able to fool me twice, because I'm going to get you! Garcia.
Beni bir kere kandırırsan falan işte ama endişelenme, tekrar kandıramayacaksın çünkü seni bulacağım!
And where do you think you're going?
Nereye gittiğini sanıyorsun?
I'm not going to stand by and do nothing because you're lonely and desperate.
Yalnız ve çaresiz olduğun için hiçbir şey yapmadan duramam.
And you know if they don't find any evidence against Lucious, they're going to throw his case out sooner rather than later.
Lucious'a karşı kanıt bulamazlarsa kısa süre sonra davasını düşürecekler.
You're always going on about the "team", and how we gotta help each other out.
Her daim "ekip" olmaktan bahsediyorsun ve birbirimize yardım etmemiz gerektiğini söylüyorsun.
Since you saw fit to waste almost the entire hour attacking each other, you're going to do a little conflict counseling on your own time, and I expect that completed by our next session.
Bütün bir saati tartışarak harcadığınız için minik bir çatışma çalışması için zaman ayıracaksınız. Bir sonraki seansa hazır olmasını bekliyorum.
And now you're going to do your job.
Şimdi, sen de kendi görevini yapacaksın.
You're on a flight 30,000 feet in the air, and in the middle of the flight if you just decide to do this, you're sitting in your seat and you just start going like this, you go...
Yerden 9 kilometre yüksektesin ve uçuşun ortasında oturduğun yerden şöyle yapmaya karar verirsen :
You are going to go to Galavan and you're going to tell him I went nuts and that I accused you of setting up the count shop raid. You are in fear for your life, and you need a job, got that?
Galavan'a gidip delirdiğimi, sayım deposu baskını konusunda seni suçladığımı ölmekten korktuğunu ve yeni bir iş aradığını söyleyeceksin tamam mı?
And I need your word that you're going to be honest with me.
Ve dürüst olacağına söz vermeni istiyorum.
I hate going to work and you're not there.
İşe gitmekten nefret ediyorum ve siz orada yoksunuz.
You know, mom, so often people say they're going to do things in life and they never, ever do them.
Anne, herkes yapacakları şeyleri söyleyip duruyor ve hiç yapmıyorlar.
I knew it! You're going around, acting like you're Mr. "oh, I'm a big tree with no feelings," and you are just as nervous as I am.
Bay duygusuz büyük ağaç gibi evde dolanıyorsun ve benim kadar gerginsin.
And how're you going to do that?
- Nasıl yapacakmışsın onu?
And where do you think you're going?
Sen nereye gittiğini sanıyorsun?
And then she said once you were behind bars, she was going to spread a rumor that the only reason you're skinny is because your parents stole your kidneys just like Gary Coleman's did.
Ve sen parmaklıkların arkasındayken senin zayıf olmanın tek nedeninin ailenin böbreklerini çalmış olduğuna dair bir dedikodu yayacakmış. Gary Coleman'ın yaptığı gibi.
And that's what you're going with?
Cevabın bu mu yani?
I'm not pregnant, and you are, and it's because of me but if you're going to have this baby, then...
Ben hamile değilim, sen hamilesin ve benim yüzünden ama bu bebeği doğuracaksan, o halde...
And if you don't follow your heart, you're going to be late for life.
Kalbinin sesini dinlemezsen de hayata geç kalacaksın.
And they're going to continue to go down unless you do something memorable...
Ve unutulmaz bir şeyler yapmadığınız sürece de bu sayı düşmeye devam edecek...
Your drivers will escort you back to the hotel to pack and then you're going to the airport.
Şoförün otele gidip eşyalarını toplaman ve sonrasında hava alanına gitmen için kapıda bekliyor.
Well, call me if you're going crazy, and think about the roommate.
Kafayı yiyecek gibi olursan ararsın. Şu oda arkadaşı işini de bir daha düşün.
If you're going to give her heartache, just cut her off and end it.
Eğer onu üzmeyi planlıyorsan bu işe bir son ver ve onu rahat bırak.
You're going to meet with the family and you're going to tell them that you were kidnapped the night before and that you were used as bait to reel in their son.
Aileyle buluşacaksın. Onlara, çocuğun bir önceki gece kaçırıldığını ve senin oğlunu ona karşılık yem olarak kullandıklarını söyleyeceksin.
When you're before the judge, you have to look him in the eye and assure him that you didn't have the slightest inkling of what was going on at home.
Hakimin karşısına çıktığında gözlerinin içine bakmalısın ve evde olanlarla ilgili en ufak bir fikrin dahi olmadığına onu inandırmalısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]