And you're good traducir turco
3,404 traducción paralela
In fact, I find it useful because it often comes with built-in loyalty and trust, but it only works if the person that you're hiring can actually fill the position you're placing them in, because ultimately, it's your good reputation that's on the line.
Aslında faydalı tarafları da yok değildir herşeyden önce sadakat ve güveni de beraberinde getirir, ama bu sadece işe aldığın kişi onu oturttuğun koltuğu doldurduğu takdirde işe yarar, çünkü sonuçta, senin itibarın söz konusudur.
Help me tame the Pig Demon to show you're doing good. It's your chance to fight evil and give back to society.
Bu mücadelede bana yapacağın yardım, aydınlık yolunu işaret eder.
I know that you're real good at your job, that you take care of this company and you do things that they'll never know about, that they'll never appreciate.
İşinde iyi olduğunu ve bu şirketteki en iyisi olduğunu da biliyorum. Sen onların asla bilemeyeceği şeyler yapıyorsun. Kıymetini bilmiyorlar ama sen işinden gurur duyuyorsun.
And if I'm not good, and you're not good, then...
Eğer, ben iyi değilsem, sen de iyi değilsen, o zaman...
If you'll excuse me, I'll leave you with Robin, I've got another appointment to rush off to, but, uh... Look, if you're down here again let us know and I can show you some of the good things we have to offer down here.
Ben müsaadenizi isteyip, Robin'i sizinle bırakacağım yetişmem gereken başka bir randevum var buraya tekrar yolunuz düşerse haber verin de size burada olan güzel şeyleri de gösterelim.
I'm bad... acutally l'm worst person you're only a good person and those villagers and no bad person should live among the good persons.
Ben kötü... NOT : Aslında ben kötü kişi
I mean, this could be good for you and it could be a huge hit and it's really the only way they're gonna keep us together.
Yani senin için de iyi olur. Büyük bir başarı yakalayabiliriz. Bizi birlikte tutmalarının tek yolu bu.
Well, then you're gonna have to work with our new patient, and good luck with her.
O zaman yeni hastamızla çalışacaksın ve sana bol şans dilerim.
Uh, we're all done for the day. So, I'll call you later and tell you how it went. - Yeah, good- - thanks.
Bugünlük işimiz bitti, seni daha sonra arayıp nasıl gittiğini anlatırım.
And now you, uh- - you're trying to get back in her good graces?
Şimdi de iyi hallerine geri dönmesini mi istiyorsun?
You're well-fed, and it's good to spend the holiday with you.
Gayet fitsin, seninle tatil yapmak süper.
That was really good and we're probably gonna have callbacks, which I'm gonna bring you back to the director, and that was funny.
Muhtemelen size geri döneriz. Sizi yönetmenle tekrar görüştüreceğim. Gayet hoştu.
And you're so good at turning things around.
Her şeyi evirip çevirmekte öyle ustasın ki. Dahi valla.
You're good at taking care of yourself. I take care of myself and everything else.
Ben hem kendime hem de geri kalan her şeye bakıyorum.
Chris is good with computers, and so he gets paid for that... and you're an attorney and that's your gift, you know... and I have tits, and I'm not sorry that I let men use me once in a while.
Chris'in arası bilgisayarlarla iyi ve parasını bununla kazanıyor sen avukatsın ve bu senin yeteneğin bende de bu memeler var, ve erkekler beni arada bir kullandığı için üzgün değilim.
Look, you seem like good kids, and I appreciate you stopping by, but we're just a family-run business.
Bak, iyi çocuklar gibi görünüyor ve ben, ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz ama biz sadece bir aile tarafından işletilen iş.
We're good and you don't need anymore.
İyi durumdayız, artık ihtiyacın da kalmadı.
You disobey lifeguard's orders again, and that's it... You're out for good.
Eğer ki bir daha can kurtaranın sözünü dinlemezsen, sonsuza kadar atılırsın.
I know he was the most affordable, and maybe he does good work, but when you're at work and McKenzie's at school, I'm the one who's home alone with him.
Biliyorum, en makul fiyatı veren oydu, ve işini de iyi yapıyor olabilir ama, sen işteyken ve McKenzie de okuldayken evde onunla yalnız kalan benim.
And if I do, you're saying there's a very good chance that it won't hurt anybody else?
Ve eğer bağ kurarsam bir başkasını incitme ihtimali azalır diyorsun.
Do you think you're the only man to discover his wife doesn't look as good over morning coffee as she did over champagne and candlelight?
Karısının sabah kahvesi sonrası şampanya ve mumışığında olduğu kadar güzel olmadığını keşfeden tek erkek olduğunu mu sanıyorsun.
And you're gonna be a good daddy from now on or else you can say goodbye to me and my perfect nose.
Artık iyi bir baba ol, yoksa beni de kusursuz burnumu da bir daha göremezsin.
You say you want the nice guy, you say you want the good guy, but then, you're all so shallow and I just proved it.
Hoş bir adam istediğini söylüyorsun. İyi bir adam istediğini söylüyorsun, ama sonra... Hepiniz çok sığsınız.
No, you stay here and have a good time, man. Come on, they're gonna play Y.M.C.A.
- Hadi, sonunda Y.M.C.A. çalacaklardır.
And if you're not psychic, then you are a really good cop.
Bir medyum değilsen bile, sen çok iyi bir polissin.
That's why you would never make a good friend- - because you're selfish, and you are unsupportive.
İşte bu yüzden iyi bir arkadaş olamazsın- - çünkü bencilsin ve destekleyici değilsin.
And they're good for you.
Sana iyi geliyorlar.
And you're saying you felt good!
- Ve kalkmış bana "iyi oldu" diyorsun!
You're good with them. Maybe you should marry and have babies.
Hayır, bana göre değil.
Well, you're the closest thing she's got at the moment, and it looks to me like you're doing a really good job at it.
Öyleyse bile, şu anda onun için aileye en yakın kişi sensin ve bu işte de gayet iyisin.
You want what you want, and you're not willing to see what's in front of you, which is a good fucking friend.
Ne istersen iste. Gözünün önündeki iyi arkadaşını görmek isteme.
You have speed and your balance is good, but you're still a woman.
Hızlısın ve dengen iyi ama hala kadınsın.
I only want good people working on Macintosh, and I'm not sure if you're good enough.
Macintosh'ta sadece iyi olanların çalışmasını istiyorum ve senin yeterince iyi olduğundan emin değilim.
You are so lucky they're drunk and in the mood to laugh and even luckier that I'm a good sport.
Sen çok şanslı birisin hem sarhoş hem de gülme modunda ve ben havamda olduğum için de şanslısın.
I'm very good at sorting things out, and at the very least I can underwhelm you while you're being overwhelmed.
Meseleleri çözmekte çok iyiyimdir ve bunaldığın zamanda seni en azından rahatlatabilirim.
We're not going to become good friends, and I'm not the kind of teacher you're going to come back to visit when you're all grown up, bringing a box of chocolates and a Hallmark card.
Hiçbir zaman arkadaş olmayacağız. Büyüdükten sonra ziyaret edeceğiniz çikolata getirip kart göndereceğiniz türden bir öğretmen değilim.
That's why it's good you're married to Peter and I'm not.
İşte bu yüzden benim değil, senin Peter'la evli olman en güzeli.
He's so good. And you're currently translating Dickens.
Çok iyidir ve şu anda da Dickens'i çeviriyor.
You're good and morbid.
Sen de iyi ve karamsarsın.
But that was an honest mistake, and not as unpleasant as it sounds, which is good to know, in case you're ever in a life and death situation.
Ama bir hataydı ve kulağa geldiği kadar kötü değil. Ki bunu bilmek iyi oluyor sizin için çünkü bir ölüm durumunda falan başınıza gelebilir.
And now that, you know, things with you and Blaine are good, and you're finally over the breakup,
Tamam mı? Ve artık Blaine'le aranız iyi olduğuna ve ayrılık acısını geride bıraktığına göre, bence yeni insanlarla tanışmanın ve çıkmanın vakti geldi.
Sure you know we're not good for you, but one whiff of our fresh-baked goodness, and the next thing you know, you're lying in bed, covered in crumbs, crying.
Sana iyi gelmeyeceğimizi tabii ki biliyorsun ama taze pişmiş muhteşemliğin kokusunu aldın mı, bir de bakmışsın, yatağında kırıntılar içinde ağlıyorsun.
- Oh, when you're in there, can you make me a little tea, please, with some honey and lemon? You know, it's really good for my throat.
Hazır buradayken, bana ballı, limonlu çay yapar mısın?
Because in the real world, there are commitments... and you're only as good as your word.
Çünkü gerçek dünyada yükümlülükler var... ve sadece kendi kelimelerin kadar iyi olabilirsin.
♪ While you're in the world. ♪ Okay, you are such a good singer, and your arms are, like, so hunky.
♪ Sen içinde olunca. ♪ Tamam, harika bir şarkıcısın, ve kol kasların çok seksi.
I don't want to listen to you... Go. I hate it when you make out that you're a good man and want to teach me lessons.
seni dinlemek istemiyorum... git sen iyi biriymişsin gibi bana ders vermenden nefret ediyorum.
Ask her for anything when she's in a good mood and you're guaranteed success.
İyi bir ruh halinde ise, ne istersen sor, ve başarı garantiydi.
But it's a good fake, it's a professional fake, and they don't come cheap either, which suggests that you... You like to look good, but you're not above saving a buck.
Ama güzel bir taklit, profosyonel bir taklit, iyi görünmeyi seven birisi için bunlar sana ucuza da gelmemiştir, ama bir dolar bile kar etmekten çekinmezsin.
I know you probably don't agree with everything I do with Dalia, and I wouldn't let Tessa wear half the clothes you allow her to run around town in, but I know you're a good dad.
Dalia konusunda her yaptığımı onaylamadığını biliyorum. Ben de Tessa'nın giyip kasabada dolaştığı kıyafetlerin yarısına bile izin vermezdim. Ama iyi bir babasın, biliyorum.
And since you're a good girl who cares about him, and you realize he's in hot water... you're covering for him.
Sen de ona değer veren düzgün bir kız olduğun için zor durumda olduğunu görerek, ona yardımcı olmaya çalışıyor olabilirsin.
And you're a really good listener.
Ayrıca harika bir dinleyicisin.
and you're welcome 67
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're like 53
and you're wrong 34
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're like 53
and you're wrong 34
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17