Arrangement traducir turco
2,788 traducción paralela
- And you and Ayim, you have some sort of arrangement.
- Ve sen ve Ayim, bir tür anlaşmanız varmış.
Listen, I gave some more thought to the terms of our arrangement, Conny, and I decided that I'm no longer interested in working for your crappy little hedge fund.
Bak, anlaşmamızın koşullarını şöyle bir düşündüm de Conny senin o boktan küçük yatırım şirketinde çalışmayı istemediğime karar verdim.
I've really been thinking, and I'm not comfortable with this arrangement.
- Ben değilim. Üzerinde uzun, uzun düşündüm ve bu plan beni rahatsız ediyor.
And what is the arrangement?
- Peki, plan nedir?
You know, the less Joe knows about our little arrangement, the better.
Joe böyle küçük düzenlemelerimizden pek anlamaz.
We can work out an arrangement.
Anlaşabiliriz.
Perhaps there is an arrangement that can be made after all.
Belki de yapılabilecek bir anlaşma vardır.
Fellow, you need to leave now, because our little arrangement is over.
Şimdi gitmelisin. Çünkü anlaşmamız artık sona erdi.
That was the arrangement we made.
Anlaşmamız öyleydi.
Britta, that's a really beautiful arrangement.
Britta, gerçekten güzel bir aranjman oldu.
The plant benefits from the arrangement because the droppings produced by its lodger are a nutritious fertilizer.
Düzenekten bitkinin sağladığı fayda kiracısı tarafından üretilen dışkının sağladığı besleyici gübredir.
Yes, yes, we have a reciprocal arrangement here whereby the partners take care of each others'legal affairs.
Evet, ortakların birbirinin yasal işlemlerini halletmesi amacıyla hazırlanmış karşılıklı anlaşmamız var.
But we could make some other arrangement?
Ama başka şekilde halledebiliriz.
I'm counting on your sterling reputation for customer service, not to mention our family's long and mutually beneficial history to prevail upon you to honor the arrangement between us, okay?
Sana güveniyorum, tamam mı? Müşteri hizmetindeki yüksek itibarına güveniyorum ve elbette ki ailelerimiz arasındaki uzun ve iki tarafa da faydalı dostluğun aramızdaki anlaşmaya sadık kalmaya seni ikna edeceğinden bahsetmeme gerek yok.
Are you referring to the business arrangement I have with the Reggione family?
Reggione ailesi ile olan iş bağlantımı mı kastediyorsun?
Oh, and I found a coupon for you to send your mom an edible arrangement for her birthday.
Annene doğum gününde yenilebilir bir hediye göndermeni sağlayacak bir kupon buldum.
I just want you to go into this knowing what the stress points are going to be in an arrangement like this.
Bu olaya girmeden önce, olası sıkıntı ve sorunlar hakkında bilgi sahibi olmalısınız.
- At the house, the Feeney house. There was a flower arrangement with a card from the Cioffi family.
Feeney'nin evinde, üzerinde Cioffi Ailesi yazan bir çiçek kartı vardı.
I thought you understood the arrangement.
Alışverişimizi yapmış olduk bence.
An arrangement?
Alışveriş mi?
More like an arrangement with a woman.
Kadının biriyle yaptığımız anlaşma gibi bir şey diyebiliriz.
It was an arrangement...
Bu sadece bir hazırlıktı.
I thought our arrangement was more than fair.
Anlaşmamızın zaten gereğinden fazla olduğunu sanıyordum.
You two came to some sort of arrangement?
İkiniz bir çeşit anlaşma mı yaptınız?
Th-Th-The same arrangement!
Aynı düzenlemeyle.
That day in the church, you told sir Jesus, to make that boy not like you, but today it is your arrangement...
O gün kilisede, İsa Efendiye.. seninle o çocuğu birlikte yapmamasını söylüyordun, ama bugün sizin nişanınız var... nişan
I'm not sure I'm in favor of your troubling arrangement with young Darren.
Genç Darren ile yaptığın sorunlu anlaşmayı onayladığımı sanmıyorum.
I'm not sure I'm in favor of our troubling arrangement, especially when you disappear on mysterious business.
Ben de bizim sorunlu anlaşmamızı onaylamıyordum zaten özellikle de gizemli bir işin yüzünden ortadan kaybolunca.
We finally found an arrangement that makes our relationship very strong.
Tam da sonunda ilişkimizi güçlendiren bir yöntem bulmuştuk.
That's the arrangement.
Yöntem buydu zaten.
What's going to happen to our arrangement?
Bu durumda bizim anlaşmaya ne olacak?
U.S. government and this Authority have an arrangement called mainstreaming.
Birlesik Devletler ile Otorite arasinda bir antlasma vardi. Buna halkin arasinda karisma hareketi deniyordu.
Last time we spoke, thought I made it fairly clear the terms of our arrangement.
Son konuştuğumuzda anlaşmamızın şartlarını oldukça açık ifade ettiğimi sanmıştım.
Would you consider a special arrangement considering the circumstances?
Mevcut durumları göz önünde bulundurarak özel bir anlaşma yapmayı düşünür müsünüz?
Some folks have an arrangement.
Bazı insanlar anlaşmaya varıyor. İyi haberler şunlar ;
Or my arrangement with our mutual friend.
Veya ortak arkadaşımızla olan anlaşmamdan.
These men, this government is nothing more than an arrangement between the ruling elite and the powers of industrialists to keep you and me in chains!
- Sert sözler söylüyor. Bu insanlar, "devlet" dedikleri, seni ve beni zincirlemek için yönetici sınıfın ve sanayici güçlerin kurduğu bir düzendir.
Oh, yes,'cause that's how this arrangement works- -
Tabii ya, evdeki durumumuz böyle zaten.
God only knows what arrangement they make over her.
Onun üzerinde ne tür düzenlemeler yaptıklarını Tanrı bilir.
Victoria, I am fully aware that our living arrangement is just for show, but if you're bent on having an affair...
Victoria beraber yaşamamızın sadece göstermelik olduğunun tamamen farkındayım.
We got an arrangement.
- Biz aramızda anlaştık.
- They've decided to quit the arrangement.
- Hazırlıkları iptal etmeye karar vermişler.
I'm happy if you two have reached an amicable arrangement.
İkiniz anlaşmaya vardıysanız bundan mutluluk duyarım.
Just a... I think there might be something wrong in a financial arrangement.
Finansal düzenlemelerde bir hata olabileceğini düşünüyorum.
Who else knows about your, uh, arrangement?
Bu plandan başka kimin haberi var?
B-but-but but sunshine, what about our arrangement with Mable and..
A-ama-ama ama gün ışığım, Mabel için yaptığımız anlaşmaya ne olacak...
I think she made this arrangement because she wanted to introduce us to each other.
- Sanırım bizi baş başa bırakmak için bilerek yaptı. - Ne demek istiyorsun?
Can you be in mood for making a flower arrangement in this situation?
Şu durumda, çiçek aranjmanıyla mı uğraşıyorsun?
Well, Wendy and me, we did have a little arrangement.
Wendy ile ben küçük bir anlaşma yaptık.
Yeah, that's part of the arrangement.
Evet, bu da planın bir parçası.
In fact, understanding this arrangement explains all eclipses.
Artık biliyoruz ki, bilinç, beynin bütünü ile meydana getiriliyor.