Assets traducir turco
2,186 traducción paralela
When your dad signed his assets over to me
.. geleceğini garanti altına alacak. Baban imzaladığı zaman bitmişti
If this did happen, Hamilton is one of our most valuable assets.
Bu dediğin olduysa Hamilton bizim en değerli varlıklarımızdan biri demektir.
What sort of handler would I be if I kept tossing out the names of my assets, eh?
Her yakalandığımda elemanlarımın ismini versem halim ne olurdu sence?
They'll only grant a hearing and freeze the assets with evidence of wrongdoing on Ivy's part.
Ivy tarafından görevi kötüye kullandığına dair kanıt olduğu takdirde ancak bir duruşma yaparlar ve malvarlığını dondururlar.
In the meantime, your assets will be frozen.
Bu sürede tüm varlığın dondurulacak.
In the meantime, your assets will be frozen.
Ve bu süreçte mal varlığın dondurulacak.
I, uh, went to see Ivy, and I asked her if she would be willing to move out of the apartment if we unfroze the assets.
Ve ona, eğer mal varlığını dondurmazsak daireden çıkmayı kabul edip etmeyeceğini sordum.
But unfreezing the assets means letting Ivy have my mother's money.
Ama mal varlığını dondurmamak demek Ivy'nin annemin parasını kullanmasına izin vermek demek.
Does that exhale mean that you'll call the lawyer and unfreeze the assets?
Şu nefes verişin, avukatları çağıracağın ve mal varlığının dondurulmasını kaldıracağın anlamına mı geliyor?
Yes, my, uh, wife unfroze the assets.
Evet, eşim mal varlığındaki tedbiri kaldırdı.
Our ethical approach to things is strangling small businesses and we're investing our toxic assets.
Bizim etik yaklaşımımız küçük işletmelerle uğraşmak ve zehirli kaynaklarımıza yatırım yapmak.
Its assets are worth $ 500 billion.
500 milyar dolar değerinde kaynakları mevcut.
If you fine me, you'll have to seize my assets.
Eğer bana ceza keserseniz, mallarıma el koymak zorunda kalacaksınız.
fines, seizure of assets, nationalization of property, and imprisonment, for so long as an emergency lasts.
Para cezaları, mallara el koyma, mülklerin devletleştirilmesi, ve hapis cezası, bir acil durum devam ettiği sürece.
Under Directive 10-289, private intellectual assets become the property of the government.
10-289 Talimatı gereğince, kişisel fikri mülkiyetler hükümetin malı haline geldiler.
What better way for the leader of The Tribe to retain control remain anonymous, and salvage the assets he laundered to Lieb's financial.
Başka nasıl, Kabile lideri yönetimi ele geçirip, kimliğini gizli tutarak Lieb adı altına yığdığı varlığını geri alabilirdi?
I'm gonna freeze their fucking assets.
Mal varlıklarını donduracağım.
I'm going to freeze their fucking assets until we decide the level of compensation.
Tazminatın miktarını belirleyene kadar mal varlıklarını donduracağım.
The bank, they've... they've frozen the assets?
Banka, mal varlıklarını dondurdu mu?
You've disappeared their assets.
Mal varlıklarını yok ettiniz.
Oh. Well, coincidence or otherwise, I bollock him about the PetroFex assets and the following day, his bank paralyses the Tube system.
Tesadüf ya da değil, PetroFex'in mal varlığını dondurması konusunda onunla bozuştuktan sonra hemen ertesi günü bankası şehrin metro sistemini birbirine kattı.
Apparently there was a lack of clarity over which assets you wanted frozen.
Görünüşe göre dondurmaya çalıştığınız hesaplarda bir belirsizlik oluşmuş.
350 years of continuous trading and shifting your fucking assets is bringing my bank to its knees.
350 yıldır devam eden ticaret senin görevin sırasında bankamı dize getiriyor.
Unless we can come to an agreement on this. All assets, including the company go into escrow immediately.
Eğer bir mutabakata varamazsak şirket dahil olmak üzere tüm varlıklar yeddiemine devrolacak.
She's out of the business, liquidating her assets, buying a place in Florida with extra bedrooms for the grand kids.
Sharon işi bıraktı, mal varlığı tasfiye edildi. Florida'da torunları için fazladan yatak odası olan bir ev aldı.
Well I think she has other assets that keep her employed Doc.
Bence onu işte tutan başka değerleri var doktor.
The government froze all our assets. Apparently, Mr. Buchwald's been embezzling investors out of billions of dollars. What?
- Devlet tüm mal varlıklarımızı dondurdu.
All assets go into escrow immediately.
Bütün malvarlığı hemen yediemine gidiyor. Mahkemede görüşürüz.
And all your assets are in escrow.
Ve bütün mal varlığınız havuz hesabındadır.
Now, you, you need an outfit that plays up your assets.
Ve şimdi senin, varlığını çokça belli edecek bir elbiseye ihtiyacın var.
A good businessman has to keep track of his assets.
İyi bir iş adamı mal varlığını takip etmeli.
But that's all the more reason for him to protect his assets, secure his legacy.
Ama bu mal varlığını koruması ve mirasını güvence altına alması için gerekli bir neden.
The second this comes to light, they'll freeze all of his assets.
Ben onun karısıyım. Bu açığa çıktığı anda tüm mal varlığını dondururlar.
Therefore, she's entitled to a full 50 % of all assets accrued during the marriage.
Bu nedenle kendisi evlilikleri sırasında alınan tüm malların % 50'sini almakta hak sahibidir.
I mean, that's kind of hard to put together when all your assets are frozen.
Bütün mal varlıkların dondurulduğu zaman bu parayı toplamak zor oluyor.
Seized assets... gear from drug dealers and other scumbags.
Haczedilmiş eşyalar- - uyuşturucu satıcılarından ve diğer zibidilerden alındı hepsi.
Oh, no! They won't care as long as you have assets.
Mal varlığın olduğu sürece umursamıyorlar.
They are strippers. So they have assets, but not the kind you're talking about.
Striptizcilerin de değerli malları var ama burada geçmez.
I own your assets, and I own every bit of your research.
Birikimin bana ait ve tüm araştırmalarında bana ait.
I may not agree with the Generalissimo's politics, but at this time of national crisis, I will donate half of my assets to support the war in Henan.
Başkomutanın izlediği politikayı onaylamasam da bu ulusal kriz zamanında Henan'daki savaşı desteklemek için mallarımın yarısını bağışlayacağım.
No, you booked in two more high-security assets last night.
Hayır dün gece 2 yeni ve yüksek güvenlik gereken tutuklu getirdin.
Yes, sir, same place you booked in two assets last night.
Evet oraya dün gece iki yeni mahkum yerleştirmiştin.
They're assets.
Onlar bizim bilgi kaynağımız.
Forgive me, Praetor, but the law grants you no such authority to part with these assets.
Kusuruma bakmayın Praetor ama yasalar size bu malları satma yetkisi tanımıyor.
Belongs to me along with all assets. What? Yep.
Tüm yaptıkların benim
Personal cash, and Mr. Latimer's liquid assets.
Kişisel bir miktar nakit ve Bay Latimer'ın paraya dönüştürebileceği varlıkları.
I'm particularly proud of section two, subparagraph three, where I specifically requested both corporate and personal assets.
Orada hem kurumsal hem kişisel varlıkların araştırılmasını istedim.
I mean, it's only fair that we share equally in the communal assets that were accrued during the marriage.
Evlilik sırasında edinilen ortak malları eşit paylaşmalı tabii.
So Mr. Radnitz only incorporated to keep the marital assets away from his wife?
Bay Radnitz eşinden mal varlığını gizleyebilmek için şirket kurmuş öyle mi?
Well... my assets are, uh...
Benim özelliklerim...
We have hardly any assets...
Sovyetler Birliği'nde pek bir değerimiz yok.