Assignment traducir turco
4,056 traducción paralela
- So this week's homework assignment is...
- Bu haftanın ödev şarkısı ise...
It's a very challenging homework assignment this week.
Bayağı zor bir ödev.
To actually win the homework assignment feels amazing.
Ödevi kazanan kişi olmak harika hissettiriyor.
- This is a difficult assignment on so many levels,
- Bu çok farklı ve zor bir görev.
- So, ali, in the homework assignment,
- Pekala, Ali ödev konusunda
Nellie won last week's homework assignment, but almost worried herself into the bottom three...
Nellie geçen haftanın ödev birincisi, ama az kalsın son üçe kalıyordu.
So the homework assignment is
Ödev şarkınızsa...
So Charlie wins the homework assignment, and all Charlie's thinking is, "what?"
Ödevi Charlie kazanıyor ve Charlie'nin düşündüğü tek şey :
You were on assignment, as usual.
Sen o zaman her zamanki gibi görevdeydin.
Finish the assignment by next week. The report.
Haftaya bununla ilgili görevinizi bitirip, rapor hazırlayın.
I have to do an assignment.
Ödev yapmak zorundayım.
So... how about we do the assignment together?
Öyleyse... Bu görevi beraber yapmaya ne dersin?
I meant homework as a school assignment.
Okulun verdiği ödevi kastettim.
Part of Mia's assignment was to identify him.
Mia'nın görevinin bir parçası onun kimliğini belirlemekti.
I told you I was on a covert assignment, wasn't allowed to tell you where I was sent.
Gizli bir görevde olduğumu söylemiştim sana gönderildiğim yeri söylememin imkanı yoktu.
Uh, we are low on the assignment rotation, so I thought I'd get a workout in, which... you clearly did.
Görev teslimi oluyordu. Ben de antreman yapabilirim diye düşündüm ki sen belli ki yapmışsın.
- Just doing the field assignment bit.
- Saha görevlisiyim şu an.
He was an assignment.
Görev icabı.
That was my first assignment for the Sunday Times.
Bu benim The Sunday Times'taki ilk görevim oldu.
I gave them an assignment.
Onlara bir görev vermiştim.
What assignment?
Ne görevi?
I'm gonna give you a little homework assignment.
Sizlere ufak bir ev ödevi veriyorum.
This is my first undercover assignment.
Bu benim ilk gizli görevim.
I mean, this isn't the last assignment you're gonna give, is it'?
Yani bu bize vereceğiniz son ödev olmayacak.
It's an assignment.
Bu bir görev.
I've got a curator assignment in Barcelona this fall, and an exhibition in Oslo next summer.
Bu sonbahar Barcelona'da küratör görevim ve önümüzdeki yaz da Oslo'da bir sergim var.
In joy or sorrow, we ask only that You may be pleased with our service, that when the Last Alarm shall have sounded for us, we may receive our eternal assignment with You.
Neşe ve acıda görevimizden memnun olmanı ve... Son alarm bizim için çaldığında son görevimizi seninle birlikte geçireceğiz. Âmin.
I gave you a specific assignment.
Sana çok özel bir görev vermiştim.
First assignment, if you want to be part of the team, is to call her.
Eğer ekibin bir parçası olmak istiyorsan ilk görevin onu aramak.
You know, the thing is, is I didn't believe in ghosts and aliens either, not until I pulled this assignment.
Olay şu ki, ben de bu göreve atanıncaya kadar hayaletlere ya da uzaylılara inanmıyordum..
Okay, so if that envelope has the necessary bulk, I guess we're ready for our ship assignment.
Eğer zarf yeteri kadar kabarıksa sanırım çalışma evraklarımızı alabiliriz.
Like you screwed up the biggest assignment of your life.
En önemli görevini mahvetmiş gibi...
Isn't part of the assignment that we have to pick a song together?
- Parçayı beraber seçmek... - ödevin bir parçası değil miydi?
The assignment is "Dynamic Duets."
- Ödevimiz enerjik düetler.
Clearly, you did not take anything from my last assignment, so I'm gonna give you a new one.
Belli ki son dersten hiçbir şey öğrenmediniz... -... o halde size bir tane daha veriyorum.
And you have an assignment... you've apparently fucked up.
Ve görünüşe göre bok ettiğin bir görevin var.
Swanson, you know your assignment.
Swanson, görevini biliyorsun.
I was at the airport, heading to Baltimore for a story assignment.
Havalimanındaydım. Bir iş için Baltimore'a gidiyordum.
If you want me to fail the assignment. I'm supposed to take pictures of Marshmallow with my family, and that includes Bryan and David.
Ödevimi yapmam için Marshmallow'un ailemle fotoğrafını çekmeliyim.
I have rejected my city assignment three times, Oğuz.
Üç senedir, şehir tayinimi reddediyorum.
If I help him with his assignment, it does not mean I am assenting to his sponsorship.
Ona görevinde yardımcı olmam, sponsor olarak onu onaylıyorum demek değildir.
His TDY was mess duty, pending his next assignment, and that is all we have.
Oradaki geçici görevi yemekhanedeymiş. Bir sonraki atamasını bekliyormuş ve elimizdeki tüm bilgiler bunlar.
New assignment.
- Yeni atama oldu.
Eagle Nine awaiting assignment, preferably not in a hilly neighborhood.
Kartal Dokuz görev bekliyor tercihen yokuşu olmayan bir yerde.
The class assignment, if I am correct, was to, quote, "prepare" "a presentation of no more than ten minutes on a female subject, who" quote, "stands out as a," quote, "influential figure in history."
Yanlış bilmiyorsam, ödev, tırnak içinde, "10 dakikayı geçmeyecek şekilde tarihte etkisi görülmüş" tırnak içinde, "önemli bir kadın hakkında"... tırnak içinde, "sunum hazırlamaktı."
Listen, Carter, I want to read you into this, but it's classified, so I've been authorized to offer you a temporary assignment to the bureau.
Dinle beni Carter. Bunu okumanı istiyorum. Ancak çok gizli.
Now, before I can let you in, I have to know if you'll accept the temporary assignment to the bureau.
Ayrıntılara girmeden önce geçici görevi kabul edip etmeyeceğini öğrenmem lazım.
My assignment is to show what Japan is really doing to innocent people in China.
Görevim, Japonya'nın Çin'deki masumlara yaptıklarını göstermek.
I got to hand in an assignment.
Bir ödevi teslim etmem gerekiyor.
Aaron, I have got a very important assignment for you.
Aaron, Senin icin cok cok onemli bir gorevim var.
What was the assignment?
Görev neydi?