At the end of the traducir turco
8,420 traducción paralela
- You were in the gutter at the end of the war, and I picked you up.
- Sen bir savaşın sonunda sefalet içindeydin ve ben seni yerden kaldırdım.
Just a thought, but we may wanna go a bit peppier at the end of the day.
Sadece bir fikir : Mesai bitimine biraz daha canlı girmek iyi olabilir.
Um, the room at the end of the hall.
Koridorun sonundaki oda.
So you're trying to tell me that, at the end of the day, that's who you see yourself with?
Yani bana söylemeye çalıştığın şey, günün sonunda, kendini birlikte gördüğün kişi o mu?
I need to go deal with the catastrophe that is the Marbella finances, so then we can go to Spain at the end of the week.
Gidip Marbella'nın finansal felaketini halletmeliyim ki, bu hafta sonuna kadar İspanya'ya gidebilelim.
I mean, at the end of the day, we were just so different, so now, I'm just, like, really happy.
Yani sonunda anladık ki, birbirimizden çok farklıymışız, yani şu anda ben, gayet mutluyum.
I am finally seeing the light at the end of the tunnel.
Tünelin sonundaki ışığı sonunda görebiliyorum.
And at the end of the day, I cannot stop thinking about that kiss with Andy.
Ve günün sonunda, Andy ile öpüşmeyi düşünmeden edemiyorum.
It's the person you can't wait to talk to at the end of the day.
Akşam olunca konuşmak için sabırsızlandığınız kişidir bu.
At the end of the investigation into Danny Latimer's death, were you aware she'd racked up substantial gambling debts?
Danny Latimer'in ölümünün soruşturmasının bittiği sıralarda kız kardeşinizin kumar yüzünden borca battığını biliyor muydunuz?
OK, fine, but use a word at the end of the text so I know it's you.
Pekala, ama mesajın sonuna bir kelime yaz ki, senin olduğunu anlayabileyim.
At the end of the day, we're all just grateful that it's over and that the Lakewood Slasher is dead, but there's still one thing I can't figure out.
Günün sonunda hepimiz bittiğine ve Lakewood katilinin yakalandığına mutluyuz. Ama hala çözemediğim bir şey var.
At the end of the day- - Which it is- -
Herşeyden önce- - Eninde sonunda- -
You'd be surprised what people are capable of When they're at the end of their rope.
Ama insanların yolun sonuna geldiğinde neler yapabileceğini görsen şaşarsın.
With Moloch dead, it must feel good to see the light at the end of the tunnel.
Moloch'un ölmesi ile, tünelin sonundaki ışığı görbilmek senin için güzel olmalı.
Like there is no light at the end of the tunnel?
Tünelin sonunda ışık yokmuş gibi mi?
If I was Fred Flintstone, I'd be at the end of the dinosaur's tail.
Eğer Fred Flintstone olsaydım, dinozor kuyruğunun en sonunda olurdum.
I send them at the end of the week.
Haftanın sonunda gönderiyorum.
But I'm going to make it upstairs before I'm too old, as long as Kevin sticks to his plan of moving on at the end of the year.
Yalanmadan işi yukarıya taşıyacağım, tabi ki Kevin işi yıl sonuna kadar devam ettirme planına sadık kalırsa.
But my tenant's also moving out at the end of the month.
Ama ay sonunda kiracılarım da evi boşaltıyor.
At the end of the day, it's nothing but a weathered, old piece of iron with some supernatural nonsense attached to it.
Günün sonunda parçalanmış, doğaüstü saçmalıklarla kaplı eski bir demir parçasından başka bir şey yoktu.
My lease is up at the end of the month, and Josh and I spend so much time together already that we figured...
Ay sonunda kirama zam gelecek ve Josh ile birlikte şimdiden çok fazla zaman geçiriyoruz. Düşündük ki...
At the end of the day, our children come first.
Biliyorsun ki çocuklarımız her zaman önce geliyor.
It's a lot of money, and at the end of the day, I'm a thief.
Ortada çok para vardı. Ben de hırsızım nihayetinde.
There's a guest bedroom upstairs at the end of the hall.
Yukarda, koridorun sonunda bir misafir yatak odası var.
He looks more like E.T. At the end of the movie when he's all sick.
Filmin sonunda hastalanan uzaylı E.T. gibi.
At the end of this, you'll be home.
Bu işin sonunda evine döneceksin.
We have no idea who's at the other end of that typewriter.
Daktilonun öbür tarafındakinin kim olduğunu bilmiyoruz.
Now, we were just talking about how, at the end of a chapter, it's really good to say something provocative.
Biz de tam bölümü sonlandırırken, kışkırtıcı bir cümle kullanmak, çok iyi olduğundan bahsediyorduk.
( sighs ) So, hey, if you have, like, five minutes at the end of your session to ask, like, a little question for me.
Baksana, eğer terapinin sonunda beş dakika falan kalırsa, benim için ufak bir soru sor.
I've been infatuated with Becca ever since we were just kids, jumping off the end of the dock at Spring Lake.
Becca'ya çocukluğumuzdan, Spring Göl'ündeki iskeleden atladığımız zamanlardan beri abayı yakmış durumdayım.
I'm just kind of at the end of my rope here, Becca.
artık sabrım taşıyor, Becca.
I'm kind of at the end of my rope here, Becca.
Artık sabrım taşıyor, Becca.
There's one at the end of every chick flick.
- Sonu her iyi biten filmde bir tane vardır.
We would be looking to have somebody take over at the end of summer.
Yazın sonunda başlamak üzere iş alımı yapmak istiyoruz.
Well, then I look forward to seeing you at the end of business tomorrow.
O zaman cevabını bekliyor olacağım yarın mesai bitene kadar.
Listen, this is awkward for everyone, but you were on a short list for when Captain Warren retired at the end of this year.
Dinle bu herkes için zor bir durum. Yüzbaşı Warren bu sene sonunda emekli olsaydı listede sende vardın.
You've been found guilty of involuntary manslaughter and are hereby sentenced to two years suspended and five years'probation to commence at the end of your suspended sentence period.
Kasıtsız adam öldürmekten suçlu bulunmuş olup, bu vesile ile iki yıl ertelenmiş hapis cezasına ardından dönem sonunda başlamak üzere beş yıl hapse mahkum edildin.
Now, he'd go read a book at lunch time, but when that Flintstone whistle end of the day come, he was the first one cracking them mason jars.
Öğle yemeklerinde kitap okurdu ama günün sonunda Taş Devri'ndeki gibi düdük çaldığında kavanozu ilk açan o olurdu.
Now the end of our training, we got pretty damn good at it.
Eğitimin sonunda bayağı iyi olmuştuk.
The first payment will be at the end of this month, in full, as a sign of good faith.
İlk ödeme iyi niyetin işareti olarak eksiksiz bir şekilde bu ayın sonunda olacak.
What I need you, um, to understand is that, although we're all here by choice - and, God knows, each of us for our own reasons - to be denied a proper homecoming... at the end, like this... .. it is unforgivable.
Şunu anlamanızı istiyorum ki her birimizi buraya gelmeyi seçmemize rağmen Tanrı bilir ya hepimizinin yoktan yere düzgün bir şekilde ülkemize dönmemizin engellenmesi hem de böyle bir son affedilemez.
Destiny called us at the end of World War II.
Kader bizi İkinci Dünya Savaşı'nda çağırdı.
This ain't his first time at the wrong end of the gun.
Ghost'un namlunun yanlış tarafında olduğu ilk olay değil bu.
His office is just at the end of that hallway.
Ofisi, koridorun sonunda. Sahi mi?
And you're gonna give the FBI an awful lot of strings to pull which you are at the end of.
Ve FBI'ın eline korkunç bir koz vereceksin ki bu da senin sonunu getirecek.
I'll just wait for you at the other end of the lizard.
Ben de kertenkelenin işi bitene kadar arkasında bekleyeceğim.
At the other end of the block.
- Sokağın öteki ucunda.
At the end of this, we climb out into a building across from the church.
Tünelin sonunda kilisenin karşısındaki bir binaya çıkacağız.
We rammed him out of a window at the end of a fucking crucifix.
Kahrolası bir haçın ucunda onu pencereden aşağı salladık!
The murder at the end of that book felt surprising while it was happening and completely inevitable in retrospect.
Geriye dönüp bakıldığında tam manasıyla kaçınılmaz olsa da kitabın sonundaki cinayetin gerçekleşmesi şaşırtıyor.