Bad ones traducir turco
438 traducción paralela
Boy, there's two of'em. Bad ones.
Evlat, bulacağımız şerefsizler iki kişi.
They're not bad ones, anyway.
Neyse, sadece birkaç sıyrık var.
Well, I suppose there are good ghosts as well as bad ones.
Sanırım kötü hayaletler kadar iyi hayaletler de vardır.
The best ones aren't as good as you probably think they are, and the bad ones aren't as bad.
İyi sandıkların, büyük bir olasılıkla sandığın kadar iyi değillerdir. Kötü sandıkların da aynı şekilde, o kadar kötü olmayabilirler.
You had two bad ones.
İki çürüğün varmış.
One good one makes up for all the bad ones.
İyi bir atış tüm kötülükleri yok edebilir.
Pull out any bad ones you find.
- Kontrol et, içinden kötü olanları ayır. - Peki efendim.
The real bad ones are losers. You can't change them anyway.
Gerçekten kötü olanları değiştiremezsin.
All our good points, against all our bad ones. I meant to be fair, but the score was against me. Definitely.
Bütün iyi özelliklerimize karşı, kötü olanlar... niyetim adil olmaktı, fakat skor bana karşıydı.
Good traits and, cynics point out, perhaps a few bad ones.
İyi alışkanlıklar, eh belki birkaç tane de kötü alışkanlık.
I've known a lot of newspapermen in my time... good ones, bad ones.
Hayatımda bir sürü gazeteciyle tanıştım. İyi olanlarıyla, kötü olanlarıyla.
You've gone through some bad ones in London, haven't you?
Londra'da çok kötülerine rastladın, değil mi?
- Could they be the bad ones?
- Bulaştıran onlar olabilir mi?
As he grows up, he'll learn that there are good laws and bad ones.
Büyürken hangi kanun iyi, hangi kanun kötü öğrenecektir.
- And disobey the bad ones?
- Kötü olanları da çiğneyecek o zaman?
Why keep betting on the bad ones?
Ve kötü ellere girmeye devam ediyorsun?
I see Ike's traveling with a couple of bad ones, too.
Ike'I kendi gibi kötü iki kişiyle dolanırken gördüm.
All the bad ones will meet the great Jonathan Corbett!
Ve kötüler karşısında büyük Jonathan Corbett'ı bulacak.
Very bad ones.
En kötülerinden.
- Bad ones.
- Kötü olan.
The bad ones stick around.
Geriye kötüler kalır.
I'm... one of those bad ones, see.
Görüyorsun ben de... kötülerden biriyim.
Even the bad ones.
O kadar da komik değildi.
- The bad ones are the ones that used us.
- Kötü adamlar bizi kullananlardı.
You're the bad ones, not Pinky.
Kötü olan sizlersiniz, Pinky değil.
Where are the bad ones?
Kötü eleştiriler nerede?
There are no bad ones.
Kötü eleştiri yok ki.
So it lets the good ones pass and kills the bad ones?
Yani iyi olanların geçmesine ve kötülerin ölmesine mi neden oluyor?
But in the bad ones, certainly!
Ama kötülerine, kesinlikle!
Just bad ones, unfortunately.
Sadece kötü filmler, maalesef.
Mostly bad ones.
Çoğunlukla kötü olanlar.
It's just that the bad ones take so much of our attention.
Sadece kötü olanlar daha fazla dikkatimizi çekiyor işte.
This is one of the bad ones, but- -
Bu kötülerden biriymiş. Ama iyiler de var.
Heaven for good people and hell for bad ones.
İyiler cennete, kötüler cehenneme.
Good ones to the front, bad ones at the back.
İyiler öne, çürükler arkaya.
And give the bad ones without them noticing.
Çürükleri alta doğru, çaktırmadan...
Not in memory of the good old days... but of the bad new ones.
Eski güzel günlerin anısına değil... kötü yeni günler yüzünden.
They can sting you just as bad as live ones.
Aynı canlıları kadar fena sokabilirler.
We hurt bad people, not good ones.
Biz kötüleri üzeriz, iyileri değil.
Add songs and dances, trim bad scenes, add new ones.
Şarkılar, danslar ekle, kötü sahneleri çıkart ve yenilerini ekle.
They frighten away the bad spirits and please the good ones.
Kötü ruhları korkuttular ve iyileri mutlu ediyorlar.
Dukat are the stronger ones, - but, hell, they're all bad. - Why do you smoke, then?
Dukat daha ağır ama, lanet olsun, çok kötü.
The ones you thought were bad, and thus killed well, their families, in their grief, must hold grudges against you.
Kötü olduklarını düşündüğün için demek canlarından oldular onların aileleri, acıları, sana karşı kin beslemeleri, bile...
You think I can't tell bad mushrooms from good ones?
Sence zehirli mantarları zehirsizlerinden iyi ayıramıyor muyum yani?
And I mustn't put a bad apple in a bushel of good ones.
İyilerin arasına çürük bir elma koyamam.
The reason I walk this way, ma'am, both my toes next to the big ones... shot off by the original Bad Bob.
Bu şekilde yürümemin nedeni, her iki parmağımın gerçek Bad Bob tarafından vurulmuş olmasıdır.
They made bad coins and got rid of good ones.
Ayarı düşük para basıp iyileri defettiler.
You have to do them all now? Couldn't we just do the bad ones?
Hepsini şimdi mi yapacaksınız?
- And we were from bad ones?
O iyi bir aileden.
Dear Pyotr Nikolayevich I've been in Italy 2 years very important ones both for my profession and for my everyday life Last night I had a bad dream
Sevgili Pyotr Nikolayevich iki yıldır İtalya'dayım çok önemli olanlar hem mesleğim hem de günlük yaşantım için dün gece bir rüya gördüm efendim kontun tiyatrosunda bir opera sahnelemem gerekiyordu ilk perde heykellerle dolu bir parkta geçecekti ama aslında onlar kıpırdamadan durmaya zorlanan çıplak adamlardı ben de bir heykeldim kıpırdarsam şiddetle cezalandırılacağımı biliyordum çünkü efendimiz ve sahibimiz bizi seyrediyordu havaya kalkmış koluma, sonbahar yaprakları düşerken mermer kaidemden yükselen soğuğu hissedebiliyordum yine de kıpırdamıyordum.
- Bad news travels fast... Specially ones that happens to J.P. Sands.
- kötü haber çabuk duyulur... özellikle J.P. Sands in başının alından çıktıysa.