Bare traducir turco
2,654 traducción paralela
- Bare creatures.
- Tüysüz yaratıklar.
There's bare creatures chasing us.
O yaratıklar peşimizdeydi.
She's bare annoying'.
Çok sinir bozucu.
Hi-Hatz, bruv, there's bare feds in the area, roadblocks and everything.
Hi-Hatz, her yer polis kaynıyor. Barikat falan kurmuşlar.
I've got one pound credit and bare people to call.
Çok az kontörüm kaldı ve bir sürü kişiyi aramam gerekiyor.
Dennis, fam, I made bare calls.
Dennis, bir sürü kişiyi aradım.
Bare police, crazy gangsters and fucked-up monsters down there.
Aşağıda polisler, manyak gangsterler ve ucubik yaratıklar var.
Bare weed and no skins.
Otumuz var, sarma kâğıdımız yok.
- It's worth bare P, man.
- Metamfetamin değerindeydi be.
♪ Me see a bare foul play
♪ Beni bir ayı faullü oyundan eder
With my bare hands.
Çıplak ellerimizle.
And my grandmother was already pretty bare.
Ve benim büyükannem de çıplak
"I couldn't bare to outlive my own child."
"Kendi çocuğumdan daha uzun yaşamaya katlanamam."
If bayonets are broken, we must fight with bare hands!
Kasatura kırılmışsa da yumruklarıyla çarpışır!
And you are touching that with your bare hands as well?
Çıplak ellerinizle mi dokunuyorsunuz?
Maybe you have to bare your soul.
Belki de içini açman gerek.
- He bent the gurney with his bare hands.
- Sedyeyi elleriyle büktü.
# Go ahead and sell me out # # And I'll lay your ship bare #
* Hadi, ihanet et bana, her şey açıkça ortada *
The next week he wants me to cut the budget down to bare bones.
Ertesi hafta kemeri sıkmamı istiyor.
Turns out Beane frequented a club in Hollywood called Bare Elegance. Credit card show he was there last night.
Görünüşe göre Beane sık sık Hollywood'da Bare Elegance isminde bir bara gidiyor.
A strip club.
- Bare Elegance.
I thought it would be a fun visual if we got some b-roll of you taking sexy pregnancy photos where you bare your stomach like the pregnant bitch that you are.
Düşündüm ki hamile karılar gibi çıplak göbeğini gösteren seksi fotoğraflar çektirmek eğlenceli olur.
If I had done that during a mock negotiation in business school, professor Widmer would have spanked me in front of the whole class, bare bottom.
Eğer bunu yüksek ticaret okulundaki pazarlama eğitimlerinde yapsaydım, Profesör Widmer tüm sınıfın önünde kıçıma şaplak atardı, hem de anadan doğma.
The last time this happened, she ended up wandering through the snow in her bare feet.
Son defa böyle bir şey olduğunda onu karın üstünde çıplak ayakla yürürken bulmuşlar.
You're lying there bare-chested!
Bağrı açık uzanıyorsun şurada.
Maura's asking if she can go bare-tits on the boat with your grandpa.
Maura, teknede büyükbabanın yanında göğüsleri açık bir şekilde dolaşabilir mi diye soruyor.
There, now, for the first time, we may be able to see the infinitesimal fabric of matter itself, laying bare the most fundamental laws of the universe. Hey, Fry, I know something you could lay bare.
Şimdi evrenin temel kanunlarında çıplak yatan maddenin sonsuz kumaşını görme imkanımız var Hey, Fry, senin üstünde çıplak yatabileceğin birşey biliyorum.
Say you'll try.
bare denerim de.
- Fucking bare rude man!
- Soktuğumun dallaması!
Or I will rip it off with my bare hands.
Yoksa ben kendi ellerimle parçalarım.
Or I'll get bare men up here to violate you.
Yoksa ırzınıza geçmeleri için bir sürü adam çağırırım buraya.
Jazz is like an old man narrating his whole life, laying bare all the sins he has committed.
Jazz hayatın boyunca işlediğin tüm günahları yalın bir dille anlatan yaşlı bir adamdır.
And all accomplished without the use of a weapon. You mean somebody did this with their bare hands?
Yani bunu çıplak elleri ile mi yapmış?
Or I could always accelerate things, stop putting people on cliffs, as you put it, start strangling them with my own bare hands.
Ya da olayları hızlandırabilirim. Senin dediğin gibi uçurumun kenarına bırakmam kendi ellerimle boğmaya başlarım.
My bare hands will be Michael's bare hands, of course.
Tabii benim ellerim Micheal'ın elleri demek.
The park is now empty and bare, with an abandoned chain
Şimdi park, terk edilmişlik utancı içinde boş ve çıplak.
- All right. - The way my bare feet feel on the deck.
Yalın ayaklarımın güverteyi hissediş şekli.
I'll get you with my bare hands!
Kendi ellerimle öldürürüm seni!
He helped build this city with his bare hands.
Çıplak elleriyle bu şehrin inşasına yardım etti.
We couldn't bare to see how she made a living.
Hayatını nasıl kazandığını gözler önüne seremezdik.
Please. I'm sure our company can endure one night of bare arms.
Eminim bir geceliğine çıplak kollara tahammül edebilir.
Both girls were strangled, from the looks of it, probably with his bare hands.
İki kız da boğulmuş.. Görünen, bunun muhtemelen çıplak elle yapıldığı.
I've laid bare my true self, Captain Grogan.
Ben sadece tüm samimiyetimle içimi döktüm, Yüzbaşı Grogan.
I want to die on your bare bosom.
'Çıplak gerdanında ölmek istiyorum.
Why? ¿ Come with bare ass or what?
Siz çıplak mı geziyorsunuz?
Oh, God, please don't look at me like that. I can't bare it!
- Tanrım, lütfen bana öyle bakma, buna dayanamam!
Will you kill him with your bare hands?
Onu çıplak ellerle mi öldüreceksin?
"You are bare like a tree in winter"
" Kışın yapraklarını dökmüş bir ağaç gibisin.
You're bare as a tree in winter
Kışın yaprakları dökülmüş bir ağaç gibisin.
"You're bare as a tree in winter"
Kışın yapraklarını dökmüş bir ağaç gibisin. "
Bare Elegance?
Kredi kartına bakarsak dün gece oradaymış.