Barks traducir turco
487 traducción paralela
- Come on, Buck. - ( BARKS )
Hadi, Buck.
( BARKS ) - Come on, big boy.
Hadi, koca oğlan.
I - ( BARKS ) I - Quíet, now!
Sakin ol bakayım!
- ( DOG BARKS ) I - JACK : Come on!
Hadi!
Maybe that's why tramps are always in trouble.
Belki bu yüzden evsiz barksız serserilerin başı sürekli derttedir.
"Send these : The homeless, tempest-tossed to me."
Onları, evsiz barksızları Fırtınalarla sağa sola savrulmuşları Bana yollayın!
Before he says anything he always barks, ( IMITATES FOX BARKING ) Like a fox.
Her zaman konuşmadan önce havlar gibi ses çıkarıyor, aynı bir tilki gibi.
Yeah, he was a hobo.
Evet, evsiz barksız bir adamdı.
Poor Pierre was homeless.
Zavallı Pierre, evsiz barksız kalmış.
Tiny, but it barks all the time.
Ufak tefek, ama sürekli havlıyor.
( Dog barks )
( Dog barks )
She's not ashamed of coming here!
Köye gelmeye hiç utanmamış da şu evsiz barksızın peşine takıImış.
But sometimes even the best bloodhound barks up the wrong tree.
Ama bazen en kaliteli köpek bile yanlış ağaca havlar.
I've got this dog that barks at me when I come home.
Eve gelince bana havlayan bir köpeğim vardı.
He thinks I'm a prowler, so he barks, awf.
Beni hırsız sandığı için havlıyordu.
We are not gonna give the lowliest blue belly we meet along the way... any reason to suspect we're anything but a band of homeless pilgrims.
- Yol boyunca mavi karınlılarla karşılaşmamaya çalışacağız. - Herhangi bir şüphe durumunda evsiz barksız sığınmacı grubu gibi davranacağız.
Jones over the ball. Dunkel barks'em out.
Jones topa uzandı ama vazgeçti.
I'm scared and rootless.
Korkuyorum ve evsiz barksız kaldım.
So don't expect me to shake every time daddy barks. I mean, if that's what you want me to do.
Babanın her havlayışında titrememi bekleme benden eğer benden beklediğin buysa diye söylüyorum.
He barks.
- Havlar
Barks!
- Isırır
What if I'll have nothing to cover myself from incurable pity
Evsiz barksız hissetti kendini
Beast never barks until he's ready for the kill.
Hayvanlar öldürmeye hazır olmadıkça saldırmaz.
Oh Bobby,... it's probably Beauty, she always sounds like that when she barks.
Oh Bobby,... O muhtemelen Beauty'dir. Havlarken hep öyle sesler çıkarır.
- Zap, zap! - ( Barks )
Zap, zap!
They put in a devil machine, it roars and barks, nobody can sleep.
Şeytani bir alet getirdiler, yeri göğü inletiyor, kimse uyuyamıyor.
The dog barks, comes one step nearer.
Köpek havlar. Bir adım yakına gelir.
He barks.
Havlıyor.
I'm talking of Unspeakably Violent Jack, the bull-buggering beast-killer of no fixed abode.
Evsiz barksız, boğa-si.. ci, hayvan katili, Tarifsiz Cani Jack'ten bahsediyorum.
( Barks madly )
( Çılgınca havlar )
[dog barks] ( KITT ) Look, enough is quite enough.
Bakın, bu kadarı artık yeter.
A dog barks... water flows... children play.
Bir köpek havlar su akar Çocuklar oynar.
That is the nighbors dog... it barks all the time throught the wall!
O komşulardan birinin. Sesi içerden havlıyor gibi gelir.
- She barks, drools, claws.
- Havlıyor ve salya akıtıyor.
That's how I became free, but homeless and poor.
İşte özgürlüğümü böyle aldım, ama evsiz barksız, fakir kaldım.
Barks three times Okay
- Üç kere havla! - Tamam!
Kaede barks and you grovel.
Kaede havlıyor, sen de korkudan yerlerde sürünüyorsun!
He always barks at people he likes.
Sevdiği insanlara havlar.
A guy that gets naked and runs out in the snow and barks at the moon, and, uh... a guy who does the same thing in my living room.
Birisi çıplak olarak kar içinde ay'a havlar diğeri ise ayni şeyi benim salonumda yapar.
We're doomed, homeless, penniless.
Mahvolduk. Evsiz barksız, meteliksiz. Mahvolduk.
Well, sprocket and I... he's my dog, sprocket. [Barks]
Sprocket ve ben - Köpeğim, Sprocket.
Sprocket, go get me a hammer, will you? [Sprocket barks]
Sprocket, bana çekicimi getir.
[Barks] Yeah, I like it when they have a good time.
Onların eğlenmesini seviyorum. Ama ne diyeceğim.
[dog barks] Eugene, make Pete shut up.
Eugene, Pete'in susmasını sağla.
Help! [Pete barks]
İmdat!
A rabid cat barks like a big dog.
Kudurmuş bir kedi koca bir köpek gibi havlıyor.
YOUR DAUGHTER BARKS.
Kızınız havlıyor.
OUR WHOLE FAMILY BARKS.
Ailemizin tamamı havlar.
The dog wants both bones, so he barks at the little dog in the water, trying to scare him.
O kemiği de istemiş. O anda ağzındaki kemik suya düşüp kaybetmiş. Sudaki köpeğe havlamış.
Er, the D-O-G. ( Barks )
E, K-Ö-P-E-K
[DOG BARKS OVER TELEVISION]
Bana başarısızlıklarımı anlatan bir yer daha.