Basa traducir turco
14,117 traducción paralela
It's a carful. Wow.
Araba tıka basa dolu yani.
We all know I am at the top of her suspect list.
Süpheli listesinde en basa onu koydugumu hepimiz biliyoruz.
Michael Douglas's Munch Out.
Michael Douglas Tıka Basa Yiyor.
I see you walked across the grass again instead of using the walk.
Bakıyorum da kapı yolunu kullanmak yerine yine çimlere basarak gelmişsin. Basa basa patika yapıyorsun, değil mi?
They can't handle a woman more ambitious than them
Onlar iddialı kadınla başa çıkamadılar.
I can handle this.
Başa çıkarım.
You can't handle goldfish.
Sen süs balıklarıyla bile başa çıkamazsın.
You can't handle this, man.
Bununla başa çıkamazsın.
I'll leave you to it.
Sizi baş başa bırakayım.
It's how we deal with them that matters.
Önemli olan, onlarla nasıl başa çıktığımız.
We're back to this.
Yine başa döndük.
If our situation ever changed, how would the boys deal with it?
Eğer şartlarımız değişseydi, çocuklar nasıl başa çıkardı?
We could make that work.
Başa çıkabiliriz.
I mean, again, it's a dream come true. But at the same time, the readjustment and with the attention, the media, the election, how do you handle all that?
Yani rüyalarınız gerçek oldu tabi ama aynı zamanda hazırlanıyorsun, medyanın ilgi odağısın yaklaşan seçimler varken tüm bunlarla nasıl başa çıkabileceksin?
How are you handling that?
Onunla nasıl başa çıkıyorsunuz?
You always just wanna handle it on your own.
Her zaman tek başına başa çıkmaya çalışıyorsun.
How are you handling everything?
Nasıl bunca şeyle başa çıkabiliyorsun?
This is the kind of woman who comes in and takes charge... whether you want her to or not, and that is what we need for our schools, right, everybody?
Onu isteseniz de istemeseniz de başa geçip idareyi ele alan türden bir kadın ki okulumuz için gerekli olan da bu, değil mi, millet?
You don't get to just come in and take it.
Başa geçmeseydin... -... ve katlanamayacaktın.
You ok with her coming back after all this time, taking over?
Onca zamandan sonra gelip başa geçmesi senin için sorun değil mi?
It's our hope that, by working together, we can come to a consensus about how to deal with them.
Ümit ediyoruz ki birlikte çalışarak onlarla nasıl başa çıkacağımız konusunda bir anlaşmaya varırız.
Agent Foster has been most valuable in helping me deal with a... sticky situation.
Ajan Foster tatsız bir durumla başa çıkabilmem için bana yardım ediyordu.
You sure? Yeah, I want to call Derek, talk to him in private.
Evet, Derek'i arayıp onunla baş başa konuşmak istiyorum.
You're in a tight race back home, Congresswoman.
Baş başa bir yarış sürdürüyorsunuz, Milletvekilim.
You're gonna be wracked with guilt and overcome with conscience.
Suçluluktan paramparça olacaksın ve vicdanınla başa çıkacaksın.
Okay, you just keep thinking all of those wonderfully deep thoughts, okay?
Seni bu harikulade derin düşüncelerle baş başa bırakıyorum.
Whatever this is... you can fix it.
Bu her ne ise, başa çıkabilirsin.
I hope you know how to deal with this guy, because I'm thinking... crazy town was a pretty spot-on assessment.
Bu herifle nasıl başa çıkacağını biliyorsundur umarım. Delinin biri söyleminin tam olarak uyduğunu düşünüyorum çünkü. Bir şey olmaz.
I mean, Savage has spent the last decade trying to level the arms race against our team.
Savage son on yıldır ekibimizle başa çıkmak için silahlanma yarışına girmiş yani.
When you're always youself all the time, it feels like you no longer exist.
Sürekli kendinle baş başa kaldığında, yaşadığını unutursun.
When you are alone with yourself all the time, with no one but yourself, you begin to go deeper and deeper into yourself until... you lose yourself.
Kendinle baş başa kaldığında, etrafında kimse yokken, iyice derine iniyorsun ta ki... kendini kaybedene dek.
I know everything with Will and... starting over.
Will ile yaşadıklarının başa döndüğünü biliyorum.
I reckon they've had results from worse.
Bundan daha kötüleriyle başa çıktıklarını biliyorum.
Papa can deal with the policeman.
Babam polislerle başa çıkabilir.
Are you the kind that gets bitter or the kind that gets on?
Sinir yapan tiplerden misin yoksa başa çıkabilen tiplerden mi?
I do my work, you attend these briefings, I have to start over.
Ben çalışıyorum, siz toplantı yapıyorsunuz, sonra başa dönüyorum.
This is more pussy than even I can handle.
Burada benim bile başa çıkabileceğimden fazla kedi / kuku var.
Right, let's go back to the start.
Evet, en başa dönelim.
Most girls don't have the self-esteem to handle the... plans?
Çoğu kız bu planlarla başa çıkabilmek için özgüvene sahip değildir.
Exactly how much training have you had for a situation like this?
Böyle bir durumla başa çıkmak için tam olarak ne kadar tecrübelisin?
It's our job to deal with situations that an ordinary person...
Sıradan bir insanın yaşadığı durumlarla başa çıkmak bizim işimizdir...
All you family has endured, and yet the worst is still to come.
Ailen iyi başa çıktı ama daha kötüsü olacak.
Niklaus can handle Camille.
Niklaus Camille'le başa çıkabilir.
The amount of vulnerability you're feeling right now, Klaus... that's what I deal with all the time.
Şu anda hissettiğin savunmasızlık hissi, Klaus... ben onunla her zaman başa çıkmaya çalışıyorum.
I'll leave you to your secrets then.
Sizi sırlarınızla baş başa bırakayım.
I mean if we really are back at square one with A...
Gerçekten A meselesinde en başa döndüysek...
Yeah. It helped me, uh, cope after I quit drinking, and I've pissed off some pretty tough customers, and- -
İçkiyi bıraktıktan sonra başa çıkmama yardımcı olmuştu ve oldukça...
Yeah, well, you got a kid, man, that's a whole lot to handle.
Bir oğlun var sonuçta dostum. Kolay başa çıkılacak bir şey değil bu.
B-r-e-a-c-k-u-p, you could use some regular socialization, so how about a leisurely lunch?
A-Y-R-O-L-I-K'tan sonra insanlarla konuşmaya ihtiyacın var. Baş başa bir yemeğe ne dersin?
Get over it. "
Başa çık. "
I hear you're the head honcho up at headquarters now.
- Merkezde başa geçtiğini duydum.