Billboards traducir turco
255 traducción paralela
I can see the billboards now :
Panoları görüyorum :
I'm told that billboards she adorns would reach across the continent, if placed end to end.
Demek istediğim yoldaki reklam panoları baştan sona onun resimleriyle süslü.
Oh, George. Think of those billboards.
George, tüm o reklam panolarını bir düşünsene.
You've seen her, Father, on billboards.
Onu reklam panolarında gördün baba.
Those will do for the billboards and papers.
Bunları reklam panolarında ve gazetelerde kullanacağız.
They'd go to look at the billboards
İlan panolarına bakmaya gideceklerdi.
- Yeah, not bad... for flying billboards.
- Evet, fena değiller. Hava reklâmı yapmak için.
- Flying billboards?
- Hava reklâmı mı?
Thinking of giving up your flying billboards?
- Artık uçan reklâm yapmayı bırakmayı düşünüyor musun?
He can put up all those billboards and neon signs and filling'stations... but quality is one thing he can't buy, and he knows it.
Tüm o ilanları ve neon levhaları asıp her yeri doldurabilir ama kaliteyi satın alamaz ve bunu biliyor.
We didn't do anything wrong, but once the movies were over, we'd go to a cafe and talk, then we'd sit on a bench and listen to a drunkard, we'd watch the billboards go up,
Kötü birşey yapmazdık, o zamanlar filmler bitince, sohbet için kafeye gider, sonrada bankta oturup bir ayyaşı dinlerdik. Billboardların değiştirilmesini ya da koyunların geçişini izlerdik.
- She is on billboards.
- İlan panolarında o.
I noticed huge billboards along American highways saying, "Join the Pepsi Generation."
Amerika'da otoyol kenarlarında büyük ilân tahtalarında... şöyle yazıyor : "Sen de Pepsi nesline katıl."
When we get into New York, I don't want posters, I want billboards.
New York'a gittiğimizde poster değil, dev afişler istiyorum.
You're on billboards all over the country.
Tüm ülke reklam panolarınla dolu.
There -'s one of those Doc Hopper billboards.
Doc Hopper'ın ilanlarından biri.
On bus stops and billboards. I can't believe Larry finally rented this dump out.
Bu mezbeleyi Larry'nin sonunda kiraya verdiğine inanamıyorum.
The Hilton Hotels have these billboards where the faces of the winners of these slot machine jackpots are all over LA.
Hilton Otelleri'nin Los Angeles'ın her yerinde slot makinesinde ikramiye kazanan yüzleri koyduğu reklam panoları var.
They've already printed the billboards. "check out those buns."
Şimdiden duvar ilanlarında yerini aldı. "Şu somunlara bak!"
I hate these fucking billboards.
Bu siktiğim billboard'dan nefret ediyorum.
I can see the billboards now.
İlan panolarını görebiliyorum.
Now, who wants to take a ride with Daddy in the car and read some billboards from very long distance?
Kim babayla arabaya binip uzak mesafeden trafik işareti okumak ister?
Television and billboards cluttered my brain.
Televizyon ve reklam panoları aklımı karmakarışık etmişti.
Because, I mean, I look around, and all I see are these posters and billboards and magazines and TV shows all with these women with huge breasts.
Çünkü, etrafa bakıyorum ve tek gördüğüm bu posterler, afişler, dergiler ve TV şovlarının hepsinde iri göğüslü kadınlar var.
We'll put that up on billboards all over the city.
Bunu tüm şehrin billboard'larına asarız.
He said your album's going up nine spots this week... your single's third on the Billboards and you're number one on VH1.
Albümünün bu hafta 9 basamak yükseleceğini... single'ının Billboards'da üçüncü olduğunu ve VH1'de bir numara olduğunu söyledi.
If the president brought up a thing right now that say, "Close all schools"... do you think any kids would be trying to go out there, stand on a picket line... and wave and get billboards... saying, "Reopen schools"?
Eğer Başkan'ın aklına birşey gelse ve... "Tüm okulları kapatın" dese... sizce hiçbir çocuk oraya gidip, tek sıra olup... el kol sallayıp, "Okulları yeniden açın" yazılı... pankartlar taşır mı?
Since he's been on billboards and the side of buses he has been an insufferable pig.
Evet, panolarda ve otobüslerin yanlarında reklamları çıktığından beri çekilmez bir domuz oldu.
Your face is going to be up on billboards.
Yüzün afişleri süsleyecek.
And billboards, too.
Reklam panolarında da.
Maybe corporations can put advertisements like this on billboards all across the country.
Belki şirketler, bunun gibi tanıtımları ülke çapında bilbordlara koyabilir.
Stadiums and arenas became no more than giant billboards to promote commercial products.
Stadyumlar ve spor salonları ticari amaçla ürünlerin tanıtımı yapılan dev reklam panoları karmaşasında kayboldular.
The pyramids, to these thieves, were like enormous billboards saying, "We've buried the king in here and all this treasure with him."
Piramitlerin iri reklam tabelalarına benzediğini söyleyen bu hırsızlar "Kralı buraya tüm hazinesiyle beraber gömdük" dediler.
Modelizers are obsessed not with women, but with models... who in most cities are safely confined to billboards and magazines... but in Manhattan, actually run wild on the streets... turning the city into a virtual Model Country Safari... where men can pet the creatures in their natural habitat.
Mankenciler ise, kadınları değil mankenleri kafaya takmıştır. Birçok şehirde, yalnızca reklam panoları ve dergilerle idare etmeleri gerekir. Ancak Manhattan'da gerçekten vahşi biçimde sokaklarda koşuşurlar ve şehri erkeklerin bu canlıları, doğal ortamlarında okşayabileceği sanal bir Doğal Manken Safarisi haline getirirler.
Who wouldn't wanna be in commercials or wanna see your posters or your billboards all over the place?
Kim reklamlarda oynamak istemez... ya da kendi posterlerini ve reklam panolarını her yerde görmek istemez ki?
Wow, The Chicken's a lot cuter than on his billboards.
Vay canına, Tavuk panolardakinden daha hoş görünüyor.
I'm talking billboards in space.
Uzayda reklam panolarından sözediyorum.
This were your billboards.
Bunlar senin reklam panolarındı.
It's gonna be billboards all over the city.
Ülkenin her yerindeki billboardlara konacak.
A young man putting up posters and billboards... all over town in an effort to find the girl of his dreams.
Genç bir adam, rüyalarının kızını bulabilmek amacıyla, şehrin her tarafına... ... ilanlar veriyor.
His billboards are everywhere.
Bütün panolarda reklamları var.
They not only used advertisements and billboards but managed to insinuate their message into the editorial pages of the newspapers.
Sadece reklamları ve reklam panolarını kullanmakla kalmadılar. Gazetelerin editör sayfalarının içine gizli mesajlar sokmayı da başardılar.
He's smart enough to go where billboards can't ID him.
Reklam panolarının onu tanıyamayacağı bir yere gidecek kadar akıllı.
Maybe afterwards we can check out that Danny Gans guy I see billboards for.
Belki sonrasında da bilbordlarda gördüğüm Danny Gans denenen çocuğu görmeye gideriz.
I can't believe you guys didn't notice my billboards downtown.
Şehir merkezindeki reklam panosundaki fotoğraflarımı farketmediğinize inanamıyorum.
Billboards, radio, TV.
Reklam panoları, radyo, TV.
She's got billboards, TV interviews, she got her divorce, she should be loving life.
Reklam panolarında, TV söyleşilerinde, ayrıca boşandı, hayat aşkıyla dolu olmalıydı.
I've seen your billboards.
Billboardlarınızı görmiştüm.
Soon, where Toontown once stood will be a string of gas stations, inexpensive motels, restaurants that serve rapidly prepared food, tire salons, automobile dealerships, and wonderful, wonderful billboards reaching as far as the eye can see!
Yakında, Çizgişehir'in olduğu yerde benzin istasyonları olacak. Ucuz oteller. Çabuk hazırlanmış yemek servisi veren lokantalar.
They not only used advertisements and billboards but managed to insinuate their message into the editorial pages of the newspapers.
Edward Bernays baş danışmanlardan biriydi.
Billboards.
Reklam panolarındaki.