Blind date traducir turco
541 traducción paralela
And if you come ten times... blind date? How about a blind date?
On kez gelirse bir randevu, randevu.
Helen fixed me a blind date with Amthor and a couple of his whipping boys.
Helen, Amthor'la bana ve iki şamar oğlanına bir tanışma randevusu ayarlamış.
But, that big blind date you've kept such a mystery...
Ama bir muamma olan şu randevunu bir sır gibi saklamıştın.
- I got stuck on a blind date with a dog.
- Bir paçozla tanışma randevum var.
- A bad idea I had. Blind date.
- Kötü, körlemesine bir randevu.
If I said you had a blind date with Mr. Velasco, I couldn't have blasted you out of the house.
Bay Velasco ile habersiz randevun var deseydim gelmezdin.
Blind date with Mr. Velas...
Bay Valesco ile randevu mu?
I feel like a kid on a blind date.
İlk randevusundaki bir kız gibiyim.
I never take a blind date.
Daha önce hiç görücü usulü biriyle buluşmamıştım.
Even had a blind date for me.
Hatta bana birini bile ayarlamıştı.
And what was your blind date's name?
Peki sana ayarladığı kızın adı neydi?
I hate to be there on a blind date when the girl first sees me.
Önce kızın beni göreceği bir randevudan nefret ediyorum.
Blind date!
Randevuya.
I'm here for a blind date.
Şu an bir randevuya geldim.
To be honest, I'm the other person in this blind date.
Aslında, bu sürpriz buluşmayı planlayan benim.
I got a blind date Waiting to call on me
Biriyle randevum var Adamı hiç görmedim
I got a blind date What am I gonna see?
Biriyle randevum var Karşıma ne çıkacak?
I got a blind date Waiting to come around
Biriyle randevum var Benimle buluşacak
I got a blind date And with my luck
Randevum var Bende bu şans varken
I got a blind date And I'm praying
Randevum var Dua ediyorum
Having a blind date's better than Having no date at no time
Tanımadığın biriyle çıkmak Hiçbir zaman hiç kimseyle
Remember your blind date?
Neredeyse seninle nişanlı sayılırız?
This reminds me of the time you fixed me up with that blind date who turned out to be the general's wife.
Bu bana, şu senin bana ayarladığın ve kadının General'in karısı çıktığı randevuyu hatırlattı.
- What's the occasion there, Sam? - I've got a very big blind date.
"Yeni tanışacağım" biriyle çok önemli bir randevum var.
I think Coach would be embarrassed by a blind date.
Bence Koç, tanışma randevusuna gitmekten utanır.
- A blind date.
- Bilmiyorum. Tanışma randevusu.
- Sounds like that blind date paid off.
- Tanışma randevusu işe yaramış gibi.
What's it like to go out on a blind date and then you find out it's your own wife?
Normie, Normie. Tanışma randevusuna gidip, kendi karınla buluşmak nasıl bir duygu?
this isn't a blind date.
Tanımadığı biriyle tanışma olayı değil bu.
Now this is a blind date.
Bu bir ilk buluşma.
Don't you like your blind date?
Kör talihini sevmedin mi?
I set you up with a blind date.
Sana bir randevu ayarladım.
This quantum leaping through time is a lot like going on a blind date.
Zamanda yolculuk yapmak, aynı görücü usulü tanışmaya benziyor.
I hope you don't mind my asking, But why did you accept a blind date?
Umarım sormamın bir sakıncası yoktur neden bu şekilde buluşmayı kabul ettiniz?
I was fixed up on a blind date By a well-meaning friend.
İyi niyetli bir arkadaş onunla bir ilk buluşma ayarlamış.
Because Mom and Dad are going out tonight, she thinks I should sneak out on this blind date with her and a guy she just met.
Çünkü annem ve babam bu gece dışarı çıkıyorlar, ve o da tanımadığı biriyle buluşmasına gizlice onunla gitmemi istiyor, beni de biriyle tanıştıracak.
How long would a blind date last?
Hiç görmediğiniz biri ile randevunuz ne kadar sürerdi?
Blind date.
Bir gecelik aşk.
A blind date...
Kör randevu...
I think I'd rather go on a deaf date than a blind date.
Sağır buluşmayı kör buluşmaya tercih ederim.
I still can't believe you're going out on a blind date.
Bir kör buluşmaya gideceğine hala inanamıyorum.
It's a blind date. I don't know. Some benefit or something.
Amaçsız bir randevüydü, Bilemiyorum, çıkar gibi bişey.
I only told him after he told me about your blind date. - The girl with the retainer.
O bana, senin dişi telli kızla olan randevunu söylediği için söyledim.
- Yeah, on somebody else's blind date.
- Evet, bir başkasının randevusu.
She's just a blind date I didn't even want to go on.
Daha önceden görmediğim biriydi.
A blind date!
Önceden tanışmıyormuşuz gibi yapacağız!
This is not blind got a date.
- Zaten bu buluşma gibi olmayacak.
A blind date?
Kör buluşma mı?
The question is, would you rather date the blind or the deaf?
Asıl sorun, bir körle mi çıkmayı tercih edersin, sağırla mı?
I would rather date the blind.
Ben kör olanı tercih ederdim.
- Your blind date.
- Randevun.
date 423
dates 147
dateline 28
dated 37
date night 47
date of birth 94
blind 258
blindspot 21
blind man 20
blindness 30
dates 147
dateline 28
dated 37
date night 47
date of birth 94
blind 258
blindspot 21
blind man 20
blindness 30